22 Eylül 2017 01:50

Gürkan: Kindar, dindar; ucuz iş gücü olacak nesil istiyorlar

TEOG tartışmalarını değerlendiren Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan: Kindar, dindar; sermayeye ucuz iş gücü olacak bir nesil istiyorlar

Paylaş

Zeliş IRMAK
İstanbul

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “TEOG’u artık yanlış buluyorum, kaldırılması lazım” sözünün ardından Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz bu yıl TEOG sınavının yapılmayacağını açıkladı. Hiçbir bilimsel altyapı oluşturulmadan sınav sisteminin değişmesi, TEOG yerine getirilecek olan yeni sistemin hâlâ belirsizliğini koruması milyonlarca öğrenciyi ve veliyi endişelendirirken, hükümetten gelen açıklamalar ise sadece “Endişelenmeyin, en iyi sistemi getireceğiz” şeklinde oldu. Tepkiler, tartışmalar sürerken Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan ile yaşanan süreci konuştuk. Gürkan, TEOG’un kaldırılması  ve sonrasında gündeme gelen değişikliklerin hem politik hem de sınıfsal bir anlamı olduğunu söylerken, iktidarın kindar, dindar ve sermayeye ucuz köle olacak nesiller hedeflediğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanının açıklamasından hemen sonra  Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın, ‘TEOG’u kaldırdık’ açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkeyi tek bir akıl ve tek bir kişi yönetiyor o da Erdoğan. O söylediğinde insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor; o söylediğinde insanlar hakkında soruşturma açılıyor, dava açılıyor. O söylediğinde milyonlarca genci, öğrenciyi, çocuğu ilgilendiren sınav sistemi, eğitim sistemi değişiyor! Bir kişi emrediyor, emrindeki kişiler de istenilenleri yerine getiriyor. Erdoğan’ın, gece rüyasında görüp sabah uyandığında “TEOG’u kaldırıyoruz” demediğini biliyoruz. 15 yıllık AKP Hükümeti boyunca aşama aşama eğitim sistemi değiştirildi. 14 yılda 14 kere sistem değiştirildi. Kaç bakan değiştiyse her gelen bakan bir öncekini yalanlar veya düzeltir şekilde eğitim sistemine dair laf etti. Oysa eğitim sistemi bir toplumun geleceğini inşa etmek üzere planlanır ve bu her yıl üzerinde oynanacak bir durum değildir. Çünkü çocukların geleceği; ülkemizin, halkın geleceği demektir. Öyle bir gecede oynanamaz.

Eğitim sistemi bugünlere nasıl geldi?

Mevcut eğitim sistemi de 15 yıl önceki eğitim sistemi de çok ala bir sistem değildi. Zaten sorunlu olan eğitim sistemini hükümet adeta bir enkaz haline getirdi. Bugün geldiğimiz nokta bir enkazdır ve bu enkazın da mimarı AKP Hükümetidir. Elbette sınav kalkmalı ama bu sınavın yerine ne konacak? Belirsizliğini koruyan pek çok soru var.

Geriye dönüp kaç sınav sistemi değiştirilmiş diye baktığımızda isimlerini saymakta bile zorlanıyoruz. LGS, SBS, OKS, TEOG vs... 

Eğitim sisteminde yapılan bu değişikliklerle asıl olarak ne amaçlanıyor?

Hükümet kendi siyasal gericiliğini inşa etmek üzere eğitim sistemiyle oynuyor ve gençlerimizin geleceğiyle oynamış oluyor. Erdoğan “Kindar ve dindar bir nesil istiyoruz” dediğinde bunların işaretini vermişti. Öte yandan, adının önünde profesör unvanı olan akademi personeli (Ben artık akademisyen diyemiyorum) “Cehaletin ferasetine güveniyoruz” dedi. Çocukları dindar, kindar, cihatçı yetiştirme sevdasıyla gençlerimizin geleceğini ipotek altına alıyorlar ve kendi siyasetlerine mahkum etmeye çalışıyorlar. Sadece ideolojik ve siyasi yanı yoktur bu düzenlemelerin. 4+4+4 ile başlayan, hatta daha öncesinde meslek liseleri düzenlemesiyle, eğitim sistemi sanayi çarklarının içindeki sömürünün tam zamanlı işlemesi için uygun hale getirildi. Bir taraftan organize sanayi bölgeleri içinde kurulan meslek liseleri, düz liselerin kapatılması, imam hatip liselerinin yaygınlaşması... İdeolojik ve siyasi olarak AKP kendi cihatçı zihniyetini, siyasal gericiliğini beslemek üzere eğitim sisteminde değişiklik yapıyor ama aynı zamanda sermayeye ucuz köle olarak gençleri sunmak istiyor. Son dönemde KHK’lerle eğitim emekçilerine yönelik ihraçlar, eğitim sisteminde hükümetin hedeflerini gerçekleştirmek için adeta yol temizliği işlevi görüyor.

Eğitim sisteminin üzerinde bu kadar oynanmasının temel gerekçesi ne olabilir?

Altını yeniden çizmekte fayda var: Eğitim sistemindeki değişiklerin bir yanı ideolojiktir. Diğer yandan sömürü çarkları içerisinde emek sömürüsünü yoğunlaştıran özelliği söz konusudur. Müfredatta yapılan değişikliklerle de eğitim sistemi akıldan, bilimden, mantıktan uzaklaştırılan; cinsiyetçi, ırkçı, şoven bir müfredata dönüştürülmüş durumda. Başka bir yanı sınıfsaldır. Yani işçinin, emekçinin çocuğuna deniyor ki “Senin çocuğun imam hatip liselerinde, meslek liselerinde okusun. İktidarın, egemenin lütufları karşısında şükretsin. Sanayi çarklarında sermayenin ihtiyacını gören; boyun eğen işçiler olsun.” Ama kendi çocukları kolejlerde, özel okullarda okuyabilir. Sonuç, bu eğitim sistemi sınıfsal farklılığı derinleştirir.

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz “Türkiye’de şu andaki eğitim seviyesi, geçmiş yıllardan çok ileridedir” dedi. İişsizlik oranlarına, diplomaların niteliğine bakınca ne görüyorsunuz?

4+4+4 dediler, bu öğrenciler için zulümdür dedik. Özellikle kız öğrenciler için. Lise çağında evliliğin önünü açtılar. Açık liseye kayıtlar arttı, çünkü çocuklar erken yaşta çalışmak zorunda kalıyor. Diplomalı insanlarımızın çok olması, eğitim kalitesinin yüksek olduğunu göstermez. PISA raporları ortada. Matematik problemlerini çözme becerisinden yoksun, fizik problemlerini düşünme becerisinden yoksun, felsefi derinlikte düşünme becerisinden yoksun, mantık yürütebilme becerisinden yoksun bir gençlik kitlesi yetiştiriyorlar. Öğrencilerin almış oldukları diploma, eğitimli olduğunu ya da nitelikli olduğunu göstermiyor.

ÇOCUKLARIMIZIN VE GENÇLERİMİZİN GELECEĞİ SÖZ KONUSU

Bu kaostan kurtulmak için acil olarak ne yapılması gerekiyor?

Kime oy vermiş olursa olsun, tüm yurttaşlara sesleniyorum. Bu mesele siyasi parti meselesi değil. Bir ülkenin geleceği meselesidir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği söz konusu çünkü. Laik, bilimsel, demokratik, parasız, ana dilinde eğitim talebi, demokratik Türkiye talebinin bir parçasıdır. AKP’nin bu gerici, cinsiyetçi ve kutuplaştırıcı eğitim politikalarının karşısında laik, bilimsel, demokratik, parasız, ana dilinde eğitim talebini savunmamız, bunu kazanmak için mücadele etmemiz gerekiyor. Mücadele için çeşitli toplumsal kesimler bu talepler etrafında birleşmeli. Çocuklarımızı yeteneklerine, gelişim özelliklerine göre doğru yönlendireceğimiz; sınava hazırlanan bir “yarış atı” olarak değil, yetkin yetiştirebileceğimiz bir eğitim sistemine ihtiyaç olduğu ortadadır. Bütün toplumsal kesimlere de bubun için mücadele çağrısı yapıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

10 Ekim Katliamı davasının 5. duruşması 25 Eylül'de başlıyor

SONRAKİ HABER

SDG'den Deyrezzor'daki petrol sahalarında kritik ilerleme

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa