Değinmeler
'Gündüz geceye, gece gündüze karışıyor. Bir saat ayarlamasıyla yaptılar bunu. Şimdi kimse düzeltmiyor durumu. Karanlığı aydınlığa çevirmeyelim diye.'

Adnan ÖZYALÇINER
SUSKUNLUK
Gündüz geceyi, gece gündüzü bitiriyor. Güneş parlıyor, ay ışıldıyor. Ne günaydın, ne iyi geceler. Suskunluk. Uzayıp giden...
DÖNGÜ
Her gün, ıssız bir suskunluk içinde bekliyoruz. Beklediğimiz bir otobüs, bir metro, bir metrobüs, bir vapur, bir tren, bir uçak, hangisi olursa olsun, bizi bir yere bırakıyor. Bilir bilmez indiğimiz ya da indirildiğimiz yerde yeniden onlardan birini beklemeye başlıyoruz. Genelde bindiğimiz yere döndürülüyoruz. Yeniden indiğimiz ya da indirildiğimiz yere döndürülmeyi beklemek üzere...
GÖRÜNMEYEN
Önümüz sıra bir şeyler olup bitiyor, ardımızda bıraktığımız akıp gitmiş şeyler var. İki yöne de baktığımızda köreliyoruz. Arkada bıraktıklarımız çoktan karanlığa gömüldüğünden görüntü vermiyor. Önümüz aydınlık. Göz kamaştırıcı bir aydınlık içinde olduğundan orada da görüntü yok.
‘KİRLENMİŞ KAĞITLAR’
Kağıtlar ne kadar kirlense, ne kadar kirletilse onca artıyor aydınlık. Karanlıktan aydınlığa.
UYAN ARTIK
Dosyaları karıştırırken Sennur’un (Sezer) kağıtlarının arasında ‘Ninni’ adlı bir şiirini buldum. Oğlu Ahmet’e yazılmış. Uyumasını değil uyanmasını isteyen bir şiir:
Ninni
Eridi eriyecek gecenin sisi
Duyulunca ilk horoz sesi
Uyursan kim büyütür çimeni
Uyan Ahmet uyan ninni
Yağmursuz yeşermez buğday
Boy atmaz pirinç
Allanmaz elma
Diş kamaştıran uykunla
Bizi aç bırakma
Diz boyu dikeni kim yolacak
Kim getirecek aydınlığı cama
Uyudun sarardı yapraklar
Uyan Ahmet uyan bahar olacak
Diyorum ki Ahmet’e değil de bize yazılmış bu şiir. Hepimize. Uyanın artık diyerek...
BUGÜN DE ÖYLE
Eskiden gazetelerle basımevlerinin yer aldığı Babıâli yokuşu dik bir yokuştur. Oradan geçmiş gazetecilerle yazarların, yokuşun eğimine uymaktan, sırtları eğiktir. Eğdirilmişlerdir. Bugün de böyle değil mi?
KARANLIĞI AYDINLIĞA ÇEVİRMEK
Gündüz geceye, gece gündüze karışıyor. Bir saat ayarlamasıyla yaptılar bunu. Şimdi kimse düzeltmiyor durumu. Karanlığı aydınlığa çevirmeyelim diye.
ŞİMDİLİK
Çürüyen bir şey var. Kokuşan. Herkesin gördüğü, duyduğu bir şey. Bilmezlikten gelerek. Şimdilik.
ORTA YERDE
Düzlükteyiz. Dünyanın dümdüz olduğunu düşündüren bir düzlükte. Hangi yöne gidersek gidelim aynı düzlük. Sınırsız uzayıp giden. O yüzden midir düzlüğün ortasında bir başımıza orta yerde kalışımız? Kıpırdamadan / kıpırdayamadan.
YÜZLEŞME
Sırt sırta yaşadığımızdan ağlayınca ağladığımızdan, acılardan mı neden, güldüğümüzde, sevinç değilse neden, yüzümüzün sarardığında, hastalıklardan mı, baskılardan mı neden, yaşananların, yaşatılanların utancından olmalı yüzümüz kızardığında kimsenin haberi olmuyor. Kimse kimsenin yüzüne bakmadığından / bakamadığından. Yüzleşmediğinden / yüzleşemediğinden.
DÖNÜŞMEK
Işık karanlığı saklıyor. Gün geceyi. Saklambaç oynayan iki kardeş örneği. Bir o, bir öteki sobeliyor birbirini. Sırayla, arka arkaya. Sonuçta ne karanlık, ne aydınlık değişmiyor; dönüşmüyor hiçbiri.
Evrensel'i Takip Et