FT’den Türkiye-Arap ülkeleri ilişkileri dosyası
İngiltere merkezli Financial Times (FT) önceki gün yayımlanan sayısında Türkiye'nin Arap ülkeleriyle olan ilişkileri inceledi.
İngiltere merkezli Financial Times (FT) gazetesi dünkü sayısında Türkiye’nin Arap ülkeleriyle ilişkilerini incelediği özel bir ek yayımladı.
“Ankara’nın ittifakları eleştiri çekiyor” manşetiyle yayımlanan ekte Türkiye’nin Arap ülkeleriyle siyasi, ticari, enerji ve turizm ilişkileri ayrı ayrı makalelerde incelendi.
“Erdoğan Kürtlere odaklanıyor” başlıklı makalesinde FT Uluslararası İlişkiler Editörü David Gardner, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Neoislamist” partisi AKP’nin, Arap ülkelerinde isyanların başladığı 2011 yılında İslam’la demokrasinin bir arada var olabileceğinin modeli gibi görüldüğünü fakat günümüzde “Böyle bir şeyi hayal etmenin bile zor” olduğunu yazdı.
‘ŞAM’DA NAMAZ KILMA HAYALLERİ VARDI’
Türkiye’nin bir dönem hüküm sürdüğü Ortadoğu’daki etkisinin, Osmanlı’nın emperyal tarihi nedeniyle her zaman kısıtlı kalacağını belirten Gardner, BBC Türkçenin aktardığı makalesinde şunları yazdı:
“Türkiye’nin Batılı müttefikleri, ABD ve AB, zor zamanlarda Ankara’yı Ortadoğu’da güvenilir bir pusula olarak gördü. Ama artık o pusula kontrolsüz bir şekilde dönüp duruyor. Türkiye hem komşularıyla hem de Batı’yla kötü ilişkiler içinde, tarihi rakipleri olan Rusya ve İran’a bağımlılığa sürükleniyor.
“Erdoğan’ın Şam’da namaz kılma hayali vardı. 2011’de ‘Arap Baharı’ sırasında Tunus, Mısır ve Libya’da bir ‘rock star’ turuna çıkan Erdoğan, İslam dünyasında Müslüman Kardeşler’e güveniyordu.
“Fakat 2013’te rüzgar değişti. Mısır’da geniş destek alan bir darbe Müslüman Kardeşler’i iktidardan indirdi, Tunus’ta İslamcılar koalisyon hükümetinden ayrıldı, Libya ise kabile savaşları ve cihatla bölündü. Obama hükümeti de Suriye’de Esad’ı bombalamamaya karar verdi ve Türkiye’nin desteklediği Sünni İslamcı isyan güç kaybetmeye başladı.
DIŞ POLİTİKA KÜRTLERE ODAKLANDI
“Erdoğan ve Neoislamcı danışmanları Türkiye’nin gücünü olduğundan daha fazla sanmışlardı. Ortadoğu girdabına kapılan Türkiye, sınırında ve içinde şiddet olaylarıyla karşılaştı” denilen makalede bir dönem geniş çaplı bölgesel hedefleri ve politikaları olan Türkiye’nin dış siyasetinin yalnızca sınırındaki Kürt milislerin daha fazla toprak kazanmasının önüne geçmeye indirgendiğine dikkat çekildi.
Gardner, makalesinde, “Türkiye bu durumdan o kadar rahatsızdı ki, devletin ajansı (Anadolu Ajansı) Suriye’de Kürtlerin kontrolünde bulunan topraklardaki Amerikan üslerinin yerlerini yayımladı. Bölgede son olarak Suudi Arabistan ile Türkiye’nin son ideolojik ruh eşi Katar arasında kriz çıktı. Bu da Sünni dünyanın lideri olmak isteyen Erdoğan’ın önünde bir engel. Bu kriz Türkiye’nin zayıf noktalarını artırabilir. Suriye’de ise el Kaide’nin eski şubesinin oluşturduğu Heyet Tahrir el Şam, Türkiye’nin desteklediği Ahrar el-Şam örgütünü zorla ele geçirdi. Yeterince kaygı verici olan bu gelişme Türkiye’nin bölgedeki rakiplerinin maniple etmek istemesi durumunda Türkiye için ciddi bir bela olabilir” ifadelerini kullandı.
KATAR KRİZİ VE KARA TİCARETİ
Financial Times’ın Dubai’deki Muhabiri Simeon Kerr de, “Ekonomik bağlar Katar gerilimine üstün geldi” başlıklı makalesinde Türkiye’nin Arap ülkeleriyle ticari ilişkilerini inceledi.
Suriye’deki savaşın Türkiye’nin Ortadoğu’yla kara ticaretini önemli oranda azalttığını belirten Kerr, savaşa ve sonrasında Katar krizine rağmen Körfez ülkelerinden Türkiye’ye gelen turist sayısında önemli bir artış olduğunu, 2017’nin ilk 6 ayında önceki yılın ilk 6 ayına kıyasla yüzde 26’lık bir artış yaşandığını yazdı: “Türkiye’nin Katar krizine dahil olması Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Körfez’de ‘Osmanlı yayılmacılığına’ izin vermeyeceklerini söylemesine yol açtı. Fakat analistlere göre, Katar krizi endişelere rağmen Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki ticareti etkilemedi. ABD’deki Körfez Ülkeleri Enstitüsünden Hussein Ibish’in söylediği gibi, iki taraf da sözleşmelerine sadık davranıyor.”
Gazetenin Yatırım Bankacılığı Muhabiri Laura Noonan da “Canlı bankalar Körfezli talipleri çekiyor” başlıklı bir makale yazdı. Türkiye’nin ekonomik geleceğinin belirsiz, enflasyonunun çift haneli, parasının geçen yıla kıyasla yüzde 17 değersizleşmiş olmasına rağmen bankaların canlı olduğunu ve iç piyasaya odaklandığını yazan Noonan, bankacılık sektörünün ülke içine odaklanmasının ülkedeki diğer sektörlerle tezat oluşturduğunu vurguladı.
TÜRKİYE’DEKİ BANKALAR MEMNUN!
Noonan, uzmanlara göre, Türkiye’deki bankaların borç verme kapasitesinin Körfez ülkelerindeki bankalara yaklaşamayacağını belirtirken şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’deki büyük bankaların kârları artışta. Fibabanka’nın Türkiye’deki yatırımlarını yöneten Selçuk Yorgancıoğlu’ya göre Türkiye nüfusunun yüzde 40’ının bugüne kadar banka hesabı olmamış. Yorgancığlu, Türkiye’deki kırılganlığın yeni bir durum olmadığını, 100 yıldır kırılgan olduğunu söylüyor.
Garanti Bankasından Batuhan Tufan’a göre ise Türkiye’deki bankalar kurdaki şoklara karşı korunmayı sıkı kurallar sayesinde başardı. Türkiye’de bankalar bireysel müşterilerine döviz cinsinden kredi veremiyor.
Türkiye’nin uzun vadeli görünümü ise karışık. Moody’s Türkiye’ye negatif görünüm verirken ‘yerel siyasi, güvenlik ve jeopolitik riskleri’ gerekçe olarak gösteriyordu. Düşük ekonomik büyüme ve yüksek enflasyon öngören Moody’s, 2017 büyüme beklentisini yüzde 2.6’dan 3.4’e çıkarsa da bu 2010-15 ortalaması olan yüzde 7.4’ün çok gerisinde.”
‘HELAL TURİZM’ PİYASASI
Gazetenin özel ekinde Konuk Yazar Burhan Wazir de Türkiye’deki “helal turizmi” inceleyen bir makale kaleme aldı. “Helal tatiller Müslüman turist sayısını artırıyor” başlıklı makalede Türkiye’nin Ortadoğu’dan çektiği turist sayısının 2011’de 2.1 milyondan 2015’te 3.7 milyona çıkardığı belirtildi.
“HalalBooking.com Sitesinin Pazarlama Müdürü Ufuk Seçgin, helal turistlerin açık ve kapalı havuzlar ile spalarda haremlik selamlık uygulaması istediğini, restoranlarda ise bu uygulamanın olmamasını istediklerini, bunun yerine alkol yasağı istediğini söylüyor.
‘TÜRKİYE ENERJİDE RUSYA GAZINA BAĞLI’
Derginin özel ekinde ise Financial Times Enerji Editörü Andrew Ward, Türkiye’nin enerji politikasını inceleyen bir makale yazdı.
“Enerji güvensizliğinden kaynaklanan arz arayışı” başlıkla makalede Ward “Coğrafya Türkiye’ye Avrupa, Arap dünyası ve Asya arasında çok stratejik bir konum bahşetmiş ama doğal kaynak dağıtırken bu kadar bonkör davranmamış” ifadelerini kullandı ve Türkiye’nin enerji ithal etme ihtiyacına odaklandı.
Türkiye’nin enerji ihtiyacının dörtte üçünü dışardan sağladığını ve bu alanda da çoğunlukla Rusya gazına bağımlı olduğunu belirten Ward, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Akdeniz ve Kuzey Irak’ta yeni kaynaklara erişerek arz çeşitliliği sağlamayı hedeflediğini öne sürdü.
‘RUSYA KONTROLÜNDEN KURTULMASI ZOR’
Ward makalesine şöyle devam etti:
“Türkiye’nin bu kaynaklara erişmesi ise ekonomik ve jeopolitik riskler içeriyor.
“Doğu Akdeniz İsrail, Mısır ve Kıbrıs arasında üçe bölünmüş durumda ve hepsinin hem Türkiye ile hem de birbirleriyle karmaşık ilişkileri var.
Kuzey Irak gazı ise yıllardır savaşın içinde olan bölgedeki istikrarsızlık ve Kürt halkının ayrılıkçı arzularından kaynaklanan risklere açık.
Türk enerjisi üzerine bağımsız analist olan Garth Winrow, ‘Değerlendirmeye almak gereken o kadar çok faktör var ki, bu meseleler kokteylini hesaba katınca iyimser olmak zor’ diyor.
Kısa süre önce Rus enerji grubu Rosneft, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile bir boru hattı için görüşmelere başladığını ve sene sonuna kadar anlaşma imzalamayı planladığını açıkladı. Yeni arzlar yaratacak olsa da bu durum Türkiye’nin Rusya’nın enerji pazarındaki arz kontrolünden kurtulmasının ne kadar zor olduğunu gösteriyor.”
Ekte Halkbank, Akbank ve Katar Ulusal Bankasının (QNB) reklamları da yer aldı. Financial Times eke, reklam verenlerinin içerik üzerinde etki sahibi olmadığına yönelik bir uyarı da düştü. (DIŞ HABERLER)