İki kavram: Özgürlük ve zorunluluk
Zorunluluk ve özgürlük, insan etkinliği ile doğanın ve toplumun objektif yasaları arasındaki ilişkiyi anlatan bir kavram çiftidir.
METAFİZİĞE VE İDEALİZME GÖRE ÖZGÜRLÜK VE ZORUNLULUK
Zorunluluk ve özgürlük, insan etkinliği ile doğanın ve toplumun objektif yasaları arasındaki ilişkiyi anlatan bir kavram çiftidir. Her kavramda olduğu gibi, bunda da metafizikçiler, her iki kavramın ifade ettiği ayrı ilişkileri birbiriyle tamamen karşıt ilişkiler olarak yorumlamışlar ve özgürlüğün olduğu yerde zorunluluğun, zorunluluğun olduğu yerde de özgürlüğün bulunamayacağını ileri sürmüşlerdir. İdealistlere göre özgürlük, dış şartlar tarafından belirlenmeyen bir iradeye göre hareket etmek demektir. Bu noktada iki ayrı metafizik ve idealist görüş birbiriyle karşı karşıya gelir. Birinci görüşe göre, insan, yaptığı her işte kendi iradesiyle hareket eden bir varlıktır ve onun özgür iradesi önünde herhangi bir engel ancak bir başka irade olabilir. İkinci metafizik görüşe göre ise, insan iradesi denilen şey aslında dış zorunlulukların belirlediği bir eylemden başka bir şey değildir. Dolayısıyla insan hiçbir zaman tam olarak özgür olamaz ve daima onun hareketlerini, isteklerini ve hedeflerini belirleyen bir dış dünyanın zorunluluğuna göre hareket eder. Bu görüş, eninde sonunda mutlak olarak kaderciliğe varır.
DİYALEKTİKTE ÖZGÜRLÜK VE ZORUNLULUK
Bir diyalektikçi, özgürlüğün ve zorunluluğun birinden birini mutlaklaştırmanın yanlış olduğu görüşünden yola çıkar. Her iki kavramın ifade ettiği ilişkilerin de, birbiriyle çelişen ama bir arada ve birbiri üzerinde etkide bulunarak var olduğunu bilir. Zorunluluk, doğada ve toplumda, insan iradesinden bağımsız yasalar olarak var olur. Bırakılan her nesnenin kendi halinde yere düşmesi, yerçekimi yasasının zorunlu bir sonucudur ve bunu insan yalnızca bunun böyle olmamasını dileyerek, içinden böyle bir istek geçirerek önleyemez. Ne var ki, insan yerçekimi yasasının işleyişini bir kez öğrendikten sonra, artık onun karşısında nasıl özgürleşebileceğini ve onun kendisini sınırlayan koşullarını nasıl ortadan kaldıracağını da bilebilir.
ZORUNLULUKTAN ÖZGÜRLÜĞE
Sınıflı toplumda insan, zorunlulukların kölesi durumundadır ve doğa üzerindeki hayvanın doğaya tutsaklığı ile onun toplumsal yasalara tutsaklığı arasında esas bakımından bir fark yoktur. Zorunluluğun dünyasında insan, henüz hayvanlıktan tam kurtulmuş sayılmaz. Sınıflara bölünmüş bir toplumda insanın hayatı, tıpkı doğa içindeki bir hayvanınki gibi, hayatın ezici yasalarının kontrolü altındadır. Ancak sosyalist toplumda üretim araçlarının toplumsallaştırılması sonucunda kapitalist üretimin anarşik karakterinin yerini planlı ve emeğe göre örgütlenmiş bir üretim alır. Böylece insanları yabancılaştıran, köleleştiren toplumsal koşulların yerini insanların denetimi altındaki toplumsal koşullar almış olur. Ayrıca sürekli ve engelsiz gelişen üretici güçler, insanların doğa yasaları karşısında da özgürlüğünün sınırlarını genişletir. Doğa yasalarını bilerek ve onlara uygun çözümler üreterek insanlar, toplumsal yasaların boyunduruğundan kurtuldukları gibi, doğa yasalarının da baskısından kurtulurlar. Böylece zorunluluk özgürlüğe, özgürlük de bir zorunluluğa dönüşmüş olur.