Dövizde düşüş sürer mi ?
Bülent Falakaoğlu, ABD ile vize krizi sonrası değişkenlik gösteren döviz kurlarına ilişkin yazdı.
Bülent FALAKAOĞLU
ABD ile vize krizinin patlamasıyla, kısa sürede yüzde 5 dolayında tırmanan dolar ve avro, dün sırasıyla 3.70 ve 4.35 liranın altına çekildi.
Malum!
Önceki gün, ABD ile Türkiye arasındaki vize krizinin ardından dolar 3.80 lira ile Nisan ayından bu yana en yüksek düzeyi görmüştü. Avro da 4.45 lira ile tarihi zirveye çıkmıştı. Yaşanan geri çekilmenin ardından ‘düşüş sürer mi?’ sorusu gündemde
Mevcut durumda düşmesi zor.
Doların tüm dünyada değer kazanmasına yol açan gelişmeler yaşanıyor. Amerikan Merkez Bankası’nın attığı bazı adımlar sonrası dolar değerleniyor, ABD faizleri yükseliyor. Bunun sonucu dolar bir ülkenin parası değer kaybediyor. Ama en TL değer kaybediyor.
Her ne kadar ‘artan jeopolitik risk’ diye tarif edilse de TL’nin diğer para birimlerine göre dolar karşısında daha çok değer yitirmesinin iki sebebi var.
Birincisi, cari açığı olan kırılgan bir ekonomi olması...
İkincisi, hükümetin ülkeyi sürekli ateş çemberinin içine atan politikası.
ABD ile süren vize gerilimi ise işin tuzu biberi oldu.
Sadece kur değil, faizler de yükseldi.
Şimdi biraz stabilize olmuş gözükse de... Bir gün içindeki yüksek oranlı dalgalanma alarm zillerinin çaldığının göstergesidir.
MALİYETİ ARTIRACAK FAKTÖRLER
Gerginliğin devam etmesi hele hele döviz akımını engelleyecek noktaya gelmesi, döviz fiyatlarında 4 TL’yi bile mumla aratır!
2016 yılında en çok ihracat yapılan 5. ülke olan ABD’yle ikili ticaret hacmi 17 milyar doları aşıyor. Ticaretin çok daha ötesinde Türkiye’nin askeri ve siyasi açıdan en büyük partneri durumundaki ABD ile yaşadığı sorunun maliyeti çok yüksek olur.
Maliyetin büyüklüğü, Rusya ile yaşanan krizin ardından karşılaşılan sorunlara bakılıp az çok tahmin edilebilir.
Askeri ve siyasi etki bir yana, kurun yükselmesi bile Türkiye açısından faturayı yükselten bir etken. Zira, Türkiye’nin döviz açığı bulunuyor. Açık dünyanın en yüksek faiz verilip dışarıdan gelen borçla kapatılıyor. Türkiye başını belaya soktukça dışarıdan döviz getirmenin maliyeti (faizi) artıyor.
Faturayı sadece esnaf, turizmci, üretici köylü, okumaya yurtdışına giden gençler değil bu ülkenin vatandaşları ödüyor. Para yutan mega projeler, açık veren ekonomi olduğu gibi durdukça, ‘kendi yağımızla kavruluruz’ boş bir söylemden öteye gitmiyor. Ayrıca hükümetin, her meydan okuması, vergi cinsinden halka fatura diliyor.
Kurlar artıkça borçların TL cinsinden artması, faizlerin yükselmesi işsizlik ve düşü ücret olarak çalışanlara yansıtılıyor.
PLANSIZ DİKLENMENİN FATURASI
Ukrayna gerilimi sonrası ABD’nin ekonomik yaptırımları, Rusya gibi 400 milyar dolar döviz rezervi bulunan ülkeyi bile salladı.
Türkiye’ye neler yapmaz?
Peki böyle diye, ‘her şeye eyvallah mı diyelim?’
Lakin günün sonunda duvara toslayacağı belli... Halka fatura ödeteceği kesin olan... Rusya ve ABD arasında salınan lakin hiç de anti-emperyalist olamayan politikalara da prim vermeyelim.
Hele de...
“ABD’nin emperyalist kapasitesi geriledi” gazına hiç gelmeyelim.
ABD, dünya ölçeğindeki hegemonyası sarsılmasına karşın, hala en yakın rakibinden her alanda açık farkla önde, dünyanın en büyük ekonomik, politik ve askeri gücü. Durum böyleyken İncirlik’i kapatmak, ABD füzelerini ülkeden def etmek, NATO’dan çıkmak vs... Alternatif mücadele planı olamadan ‘diklenmek’ sadece bedel ödetir.
Kurlar yükselme eğilimindeyken bu hareketler benzin dökme işlevi görür!