Nurcan Baysal'la Sur'u anlattığı kitabı 'O Sesler'i konuştuk
Gazeteci Nurcan Baysal, Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki süreci anlattığı 'O Sesler' kitabını Evrensel'e değerlendirdi.
Murat KUSEYRİ
Stockholm
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan vahşet ve yıkımı anlatan ‘O Sesler’ kitabıyla Frankfurt Kitap Fuarı’na katılan Gazeteci-Yazar Nurcan Baysal ile sohbet ettik.
Baysal, “Sur’da yaşananları tarihe not düşeceğiz ki tarih sadece iktidarı, güçlüyü, hükmedeni değil; özgür, adil bir dünya için mücadele edenleri kaydetsin. İktidarlar tarihi yazıyor olabilirler ama bizler de karşı tarihi yazıyoruz” dedi.
2015’TE SUR’DA NE OLDU?
Sur’da 2 Aralık 2015’te başlayan sokağa çıkma yasağının ilk 100 gününde şehrin sürekli olarak bombalandığını söyleyen Baysal, ilçede yaşananları “Bir yandan şehre bombalar atılıyor, diğer yandan yaşam devam ediyordu. Çocuklar okula gidiyordu, hastalar hastaneye… Şehrin göbeği Sur yanıyor; Sur içindekiler dışarıya, Sur dışındakiler içeriye ulaşmaya çalışıyordu. Barikatlarla Sur’a giriş çıkış yasaklanmıştı. Sur içinde gençler bombalarla ölürken Sur dışında ise gençler Sur’da yaşananları protesto etmek için yapılan protesto gösterilerinde ölüyordu. Şehrin farklı kesimleri bu dehşeti farklı şekilde yaşıyordu ama bu dehşet herkesi vuruyordu” diyerek aktardı.
İnsan Hakları Derneğinin raporuna göre yasaklar sırasında öldürülen 320 sivilin en az 200’ünün kendi evinin içinde öldüğünü aktaran Baysal, “Cenazeler çıkarılamıyordu. İzin verilmiyordu. Anneler kokmasın diye çocuklarının ölü bedenlerini buzluğa koyuyorlardı. Bazı yerlerde insanlar beyaz bayrak taşıyarak, el arabalarında cenazeleri çıkarmaya çalışıyordu” dedi.
NEDEN O SESLER?
Baysal, “O Sesler” kitabında bombardımanın 100 gününde şehrin farklı kesimlerinden gelen farklı sesleri anlatmaya çalıştığını belirterek “Şehrin farklı kesimlerinden insanların günlük yaşamları, aile ilişkileri, yaşam pratiklerine odaklanarak; şablonları, klişeleri, yargıları, aşağılamaları, yüceltmeleri… de aşmaya çalıştım. Kaygan zeminler ve sisli alanlara bakarak, korkunç bir savaş sırasında göremediğimiz ihtimalleri düşünmeye davet etmek istedim” diye konuştu.
Baysal kitabına neden ‘O Sesler’ adını verdiği sorusunu “Çünkü ‘O Sesler’ hem bombardımanın sesini anlatıyor (bom bom bom), hem de bombardıman altındaki bir şehirde farklı sosyo-ekonomik gruplardan, kimliklerden... insanların seslerini ifade ediyor. Bu sesler, ne genel anlamda Batıda ne de Türkiye’nin Batısında maalesef duyulmadı. Bazen Bölgenin kendi içinde bile birbirimizi duyamadık. Belki de duyduk ama seslerimizi ulaştıramadık birbirimize” diyerek yanıtladı.
‘TARİH MÜCADELE EDENLERİ KAYDETSİN’
“Sesler… Tarifi zor ve imkânsız seslerdi. Filmlerde tank, top sesi olur ya, öyle değil, çok farklı, çok korkunç sesler. O seslerin içinde her şey vardı, yıkım vardı, ölüm vardı. Ben ‘O Seslerin’ duyulmasına sadece aracıyım, ‘O seslerin’ duyulması için ufacık katkı sağlarsam ne mutlu bana” şeklinde konuşan Baysal, “Bu sesleri not düşelim ki tarih özgür, adil bir dünya için mücadele edenleri kaydetsin” dedi.