23 Ekim 2017 01:18
Son Güncellenme Tarihi: 23 Ekim 2017 22:31

Madende özelleştirmeyle büyük iş cinayetlerinin önü açılıyor

GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci riski yüksek kömür havzalarının devlet tarafından işletilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Paylaş

Vedat YALVAÇ
İstanbul

Motorlu Taşıtlar Vergisi’ne yüzde 40 zamla gündeme gelen torba yasadan TTK ve TKİ’nin özelleştirilmesinin önü de açıldı. Bu tasarının kanunlaşmasının fayda getirmeyeceğini söyleyen Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ahmet Demirci, özelleştirme girişimlerine tepki gösterdi. Soma, Ermenek gibi madenlerde yaşanan büyük iş cinayetlerinin özel sektörde meydana geldiğine dikkat çeken Demirci, yapılacak düzenleme ile ruhsatın bölünerek rezervlerin heba edileceği, iş sağlığı ve güvenliği risklerinin artacağı, büyük ölümlü kazaların yaşanmasına neden olacağını dile getirdi. Demirci, özelleştirmenin önünü açan tasarısının taslaktan tamamen çıkartılmasını istedi.

Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ve Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) özelleştirilmesini sağlayacak olan Torba Yasa düzenlemesine şiddetle karşı çıktıklarını belirten GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci, TKİ’nin özelleştirilmesi ve TTK’deki taşeron uygulamaları sırasında yaşanan iş cinayetlerini sıralayarak şunları söyledi: “Artık bu uygulamalardan topyekün vazgeçilmesi beklenirken bu yeni düzenleme ile adeta yeni iş cinayetlerinin önünün açılmak isteniyor. Torba Yasadaki bu değişiklikten derhal vazgeçilmelidir.” Zonguldak kömür havzasının 170 yıllık üretim kültürüne sahip olduğunu dile getiren Demirci, “Taşkömürü, sadece Zonguldak bölgemizde olup bilinen rezerv 1,3 milyar tondur. Türkiye Taşkömürü Kurumunun yıllık üretim kapasitesi 5 milyon ton olup ülkemizin taşkömürü ihtiyacının önemli bir kısmını Zonguldak havzasından karşılamak mümkündür. Taşkömürü, koklaşabilir özelliği ile demir-çelik sektörünün ana girdisi olup sadece bu bölgede bulunmaktadır. Taşkömürü havzasında üretim jeolojik koşullardan dolayı emek yoğun olarak yapılmaktadır. Ancak son yıllarda mekanize üretimle ilgili Amasra ve Üzülmez Müesseselerinde mekanize/yarım mekanize üretim çalışmaları sürdürülmektedir” diye konuştu..

TTK, ÜRETİM YAPILAMAZ HALE GETİRİLDİ

GMİS)Genel Başkanı Ahmet Demirci

TKK’nin, özellikle 1990 sonrasında uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle üretim yapılamaz hale getirildiğine dikkat çeken Demirci şöyle devam etti: “TTK’ya en son 2009 yılında alınan işçiler, üretim ve verimliliğe katkı sağlayarak üretimi 1 milyon 700 bin tona çıkartmış ancak yaşanan emeklilikler üretimin düşmesine neden olmuştur. Kurum mevcut durumda işçi eksikliği nedeniyle, 2016 yılındaki 911 bin ton üretimiyle ve 7 bin 625 işçi sayısıyla üretim yapamaz hale getirilmiştir. TTK’ya 2009-Ağustos 2017 döneminde toplam 4 bin 292 işçi alınırken 6 bin 101 çalışan eksilmiştir. Türkiye Taşkömürü Kurumu, işçi eksikliğinden dolayı çalışabilecek hazır ayak boylarının ancak yüzde 39’unu çalışabilmektedir. Zonguldak kömürle var olmuş bir şehir olup halen kömür madenciliği ekonomide belirleyici öneme sahiptir. TTK küçüldükçe şehir göç vermektedir. Halen işsizlerin en önemli istihdam umudu Türkiye Taşkömürü Kurumu’dur. TTK’ya işçi alınması, istihdam yaratılması Zonguldak ekonomisi ve sosyal politika açısından da büyük önem arz etmektedir.”

İŞÇİ EKSİKLİĞİ, İŞÇİ SAĞLIĞINI TEHDİT EDER NOKTADA

Kurumda yaşanan işçi eksikliğinin, işçi sağlığını ve iş güvenliğini tehdit eder noktaya geldiğine vurgu yapan Demirci, “Bugün rödovans usulü üretim yapan özel sektör işletmeleri ve kaçak üretim yapan ocaklar bulunsa da, havza kömürlerinin tamamına yakını kamu eliyle TTK tarafından işletilmektedir” diye konuştu. Türkiye’de son 15 yılda yaşanan büyük kazaların tamamının özel sektörde meydana geldiğini hatırlatan Demirci, “2004 yılında Kastamonu Küre’de 19, 2005 yılında Kütahya Gediz’de 18, 2006 yılında Balıkesir Dursunbey’de 17, 2009 yılında Bursa Mustafakemalpaşa’da 19, 2010 yılında Balıkesir Dursunbey’de 14, Zonguldak Karadon’da 30, 2011 yılında Kahramanmaraş Elbistan’da 11, 2013 yılında Zonguldak Kozlu’da 8, 2014 yılında Manisa Soma’da 301, Karaman Ermenek’te 18, 2016 yılında Siirt Şirvan’da 16 işçi, en sonda Şırnak’ta 7 işçi yaşanan maden kazalarında hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu kazaları unutmak mümkün değildir” dedi.

Madenciler eylemde

KÖMÜR HAVZALARI DEVLET TARAFINDAN İŞLETİLMELİDİR

Riski yüksek kömür havzalarının devlet tarafından işletilmesi gerektiğine dikkat çeken Demirci, şunları söyledi: “Havza madenciliği uygulanmalı, sahalar küçük parçalara bölünmemelidir. Kendi doğal kaynaklarımızın en etkin şekilde değerlendirilebilmesi ve sağlıklı çalışma koşullarında üretim yapılabilmesi için, madencilik tecrübesinin-kültürünün korunması için, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) ve Maden Tetkik Arama (MTA) gibi madencilik sektöründe deneyimli kurumlar parçalanmamalı aksine korunmalı ve geliştirilmelidir.”

2001-2017  ARASINDA SEKTÖRDE İSTİHDAM DÖRTTE BİR ORANINDA AZALDI

Hükümetin yıllardır yürütmüş olduğu kömür politikası, kömür sektöründe üretimi artıramadığı gibi istihdam edilen işçi sayısını da sürekli olarak azaltıyor. 2001 yılından 2017 yılına kömür sektöründe istihdam edilen çalışan sayısı yaklaşık dörtte bir oranında azaldı. 2001 yılı tarihi itibarı SGK kayıtlarına göre 47’si kamu, 459’u özel sektör olmak üzere toplam 506 kömür madenciliğinde faaliyet gösteren işyeri bulunuyor. Bu işyerlerinde 29 bin 613’ü kamu, 13 bin 244’ü özel sektör olmak üzere toplam 42 bin 857 işçi çalışıyor. SGK 2017 yılı Nisan ayı istatistiklerine göre ise 29’u Kamu, 600’ü özel sektör olmak üzere toplam 629 işyeri kömür madenciliğinde faaliyet gösteriyor. Bu işyerlerinde 10 bin 772’si kamu, 27 bin 22’si özel sektör olmak üzere toplam 34 bin 742 işçi çalışıyor.

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ÖZELLEŞTİRMELER

Uygulanan yanlış politikalar nedeniyle çıkarılan madenin de miktarı da her geçen gün azalıyor. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun raporlarına göre TKİ’nin toplam linyit üretimindeki payı 20 yıl önce yüzde 85 civarındayken 2015 yılı itibariyle yüzde 20’ler civarına kadar geriledi. Kömür sektörüne 1989 yılından itibaren giren EÜAŞ’nin payı ise bir ara yüzde 50’ler düzeyine kadar yükselmişken son yıllardaki özelleştirmeler ve üretim aksamaları nedeniyle 2015 yılındaki payı yüzde 20’nin de altına düştü. Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin (EÜAŞ) kömür sektöründe yükselmesi, linyit üretim işletmelerinin TKİ’den EÜAŞ’ye devredilmesi yoluyla gerçekleşti. Bu kapsamda; 1989 yılında Sivas-Kangal Linyitleri işletmesi, 1995 yılında Afşin–Elbistan Linyitleri İşletmesi, 2000 yılında Çayırhan’daki Orta Anadolu Linyitleri İşletmesi TKİ’den alınarak EÜAŞ’ye devredildi. Son özelleştirme sürecinde ise TKİ’nin Milas, Yatağan ve Orhaneli’ndeki linyit sahaları özelleştirilmek amacıyla EÜAŞ’nin bağlı ortaklıkları Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirket’nin (KEAŞ), Yeniköy Yatağan Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi (YEAŞ) ve Soma Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi’ne (SEAŞ) transfer edildi. Son olarak özelleştirmeler kapsamında; Sivas-Kangal Havzası ile Seyitömer Havzası kömürleri 2013 yılında ve Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan Termik Santrallarını besleyen kömür sahaları 2014 yılı sonunda, Orhaneli sahası ise 2015 yılında özel sektöre devredildi.

NE OLMUŞTU?

27.09.2017 tarihli, Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 58 inci maddesi ile 3213 sayılı Maden Kanunu`nun ek 1 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında değişiklik yapılmak isteniyor. Değişiklik öngören maddede “Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdelerinde bulunan maden ruhsat sahalarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir” ifadeleri yer alırken maddenin gerekçesi ise şu şekilde açıklanıyor: “Madde ile 3213 sayılı Maden Kanunu`nun ek 1 inci maddesinde değişiklik yapılmak sureti ile Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdelerinde bulunan maden ruhsat sahalarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye yetkili kılınmaktadır. Böylelikle, atıl vaziyetteki sahaların ekonomik, güvenli ve rantabl şeklinde değerlendirilmesine olanak sağlanmaktadır. Ayrıca rödovans süreleri kısıtlı olduğundan dolayı iş sağlığı ve güvenliğine yönelik uzun vadeli modernize teknolojiye uygun yatırımlar yapılamamaktadır. Düzenleme ile belirtilen gerekçelere göre uzun vadeli yatırım yapılabilmesinin önü açılmaktadır.”

ÖNCEKİ HABER

Prof. Dr. Nilgün Toker: Gerçekten, adalet ne renktir?

SONRAKİ HABER

‘Ülkenin OHAL’e değil, normalleşmeye ihtiyacı var’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa