İhsan Eliaçık’tan sonra sıra kimde?
Ayşegül Tözeren, Yazar İhsan Eliaçık'a Kayseri ve Trakya kitap fuarlarında uygulanan sansürü ve saldırıyı Evrensel Pazar'a yazdı.
Ayşegül TÖZEREN
İhsan Eliaçık’a önce Kayseri Kitap Fuarında, daha sonra Trakya Kitap ve Eğitim Fuarınca uygulanan sansür, geçtiğimiz haftanın en çok yankı uyandıran gelişmelerinden oldu.
Eliaçık, Kayseri Kitap Fuarında okurlarıyla buluşmak istedi. Buluşma için kitaplarının çıktığı yayınevlerinden olan Tekin, hem Eliaçık, hem Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu için fuar yönetimine defalarca başvurmasına rağmen, “yerimiz dar” denerek talepleri geri çevrildi. Eliaçık için Kayseri Kitap Fuarının farklı bir özelliği de vardı. Doğduğu, büyüdüğü, ailesinin yaşadığı kentte olması, Kayseri’de yapılması… İlahiyatçı Yazar Eliaçık, cumartesi günü Kayseri Kitap Fuarına girmek istediğinde darbedildi, darbedenler Eliaçık’ın ifadesiyle Kayseri halkı değildi, özellikle toplatılmış birkaç kişiydi, “örgütlü kötülük”… Daha sonra o anlar için gerçek Kayserililer engellemeseydi, bir Sivas daha yaşanabilirdi, diyecekti. Eliaçık’a saldırının ardından birçok yayınevi, eşine pek rastlanmayan bir dayanışma göstererek fuardan çekilme kararı aldı. Ertesi gün Tekin, Ayrıntı, İletişim, Metis, Günışığı, On8 yayınları ve Doğu Kitabevi’nin stantları bomboştu.
Dayanışmanın ardından bir ses de Trakya Kitap ve Eğitim Fuarının yürütücülerinden geldi. Eliaçık, fuara “onur konuğu” olarak davet edildi. Ancak fuarın sponsorları bir anda bu gelişmeyle birlikte fuara destek vermekten çekilebileceklerini belirttiler ve fuar yürütücülerinden kararlarını gözden geçirmelerini istediler… Bununla birlikte fuar yöneticileri organizasyondan çekildiklerini açıkladılar. Ardından Tekin, SiyahBeyaz yayınları ve Evrensel Basım Yayın fuara katılmayacağını ilan etti. Yayınevlerinin yanı sıra Kayseri’de Ataol Behramoğlu’nun fuardaki programını iptal etmesine benzer bir biçimde de, Kayseri’de ben, Levent Gültekin ve Şair C. Hakkı Zariç de fuarda konuşma yapmayacağımızı sosyal medyadan duyurduk.
‘SANSÜRÜN YENİ BİR BOYUTUNUN HABERCİSİ Mİ?’
İhsan Eliaçık’a yönelik sansürün ardından Tekin Yayınevi özelinde bir basın toplantısı yapılarak, Yazarları Enver Aysever, İbrahim Kaboğlu, Orhan Gökdemir ve Şair Ataol Behramoğlu destek açıklamaları yapıldı. Eliaçık’a saldırı ve sansür sosyal medyada da büyük tepkiye yol açtı. Okurları, Eliaçık’ın yanında olduğunu gösterdi. Ancak bütün bunlar olurken, hep aklımda bir soru vardı:
“İhsan Eliaçık’ın fuarlarca engellenişi sansürün yeni bir boyutunun habercisi mi?”
Gazete Duvar’da Şenay Aydemir’in, “Sinemanın Tasfiyesi” konulu ve başlıklı yazısını anımsadım. Aydemir yazısında, “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek filminin sansürlenmesini, ardından sansürü kaldırmak yerine belgesel film yarışmasının iptal edilmesine tanıklık ettiğimiz” o ilk sansürü hatırlatıyor ve ardından olan biteni anlatıyordu. Aydemir, iki yaklaşıma dikkat çekiyordu. Bunlardan biri, iktidar kültüre yönelik ideolojik olarak kontrol etme, belirleyici olma arzusunu gerçekleştiremediğinde etkisizleştirmeye çalıştığını söylüyor, bunu “Ya benimsin ya kara toprağın” ifadesiyle tanımlıyordu. Etkisizleştirme mekanizmasını da destekçilerin ekonomik çekincelerden çok “politik kaygılar”a göre karar almasıyla açıklıyor, bunu da “Aman tadımız bozulmasın” yaklaşımıyla adlandırıyordu. Kültürün, sinema kanadında bu yaşananlar, festivallerin, sinema günlerinin yavaş yavaş sonunu işaret ediyordu.
‘AMAN TADIMIZ BOZULMASIN’
Aydemir’i tekrar okuduğumda, sinemada yaşananlar, kültürün yazın alanı için bir işaret fişeği olabilir mi diye düşündüm. İhsan Eliaçık’a Kayseri Kitap Fuarında konuşma salonu verilmemesi, daha sonra fuar alanına dahi sokulmaması sansürün yeni bir boyut kazandığının göstergesi. Eliaçık’a karşı engelleme sırasında yayınevlerinin gösterdiği dayanışma yazarlar tarafında sahiplenilmezse, ileride -belki çok da ileride değildir- fuarlar için bir “Yazar kara listesi” oluşabilir ki Barış için Edebiyatçılar listesinin “bağzıları” tarafından okullardaki seminerlere dahil edilmemesine yönelik elden ele gezdiğini hatırlıyoruz. Ayrıca aleni bir yasak olmasa dahi, politik olarak sözünü söyleyen yazarlardansa festivaller, edebiyat günleri suya sabuna dokunmayan yazarları, Aydemir’in aktarmasıyla “Aman tadımız kaçmasın” diye tercih edebilir.
İki binlerin artan şiddet ve baskı ortamıyla birlikte doksanlara benzediği konuşulurken, yazından politik olanın dışlanmasıyla da o yıllara yaklaşacak mıyız? “Edebiyata sığınmak” adı altında, sanki bireysel ve toplumsal olan birbirinden ayrılabilirmiş gibi, yazarların evinin dışında olup bitenin, varlık evi olan diline hiç dokunmadığı yıllara dönecek miyiz?
Eliaçık’a yönelik önce konuşma salonu vermemeyle, daha sonra fiili olarak fuara sokmamayla, ardından finansal desteğin kesilmesi tehdidiyle onur konuğu olmasının engellenmesiyle oluşan “yeni durum”, başka fuarlarda, edebiyat günlerinde çağrılacak yazarların kim olacağını etkileyecek mi, onur konuğu seçiminde çekinceye yol açacak mı?
Fuarları, festivalleri düşündüğümde, bu sorulara bir solukta “hayır” diyememenin derin üzüntüsünü yaşayanlardanım.