29 Ekim 2017 22:52

Hizbullah ve İran yeniden hedefte

Arap Coğrafyası'nda geçen hafta en öne çıkan gündem Suudi Arabistan Veliahtı Prens Muhammed Bin Selman'ın 'Yemen savaşı sürecek' açıklaması oldu.

Paylaş

Ali KARATAŞ

Ortadoğu coğrafyası önemli açıklamaların ve önemli yönelimlerin ortaya çıktığı bir haftayı daha geride bıraktı. Haftaya damgasını vuran en önemli açıklama Suudi Arabistan Veliahtı Prens Muhammed Bin Selman’ın kendisiyle yapılan bir röportajda “Güney sınırımızda yeni bir Hizbullah’ın ortaya çıkmaması için Yemen savaşı sürecektir” sözleriydi.

Arap dünyasının tanınmış yazarı Abdulbari Atwan; bu açıklamanın İsrail, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Genelkurmay Başkanlarının Washington’da toplandığı bir süreçte gelmesine dikkat çekti. Atwan, “Amerika, Arapları, İsrail’in yararına bir İran’a karşıtı savaşa sürüklüyor” dedi. Hizbullah’ın İsrail’i yenilgiye uğrattığı 33 gün süren 2006 savaşını hatırlattı ve bugün daha da güçlenmiş olduğunu vurguladı.

IRAK YENİ BİR BAŞLANGICIN BEŞİĞİ

Atwan yeni bir savaştan sözederken bölgenin ilerici akademisyenlerinden Muhammed Nureddin gelecekten umutlu. Nureddin, Irak Başbakanı Haydar İbadi’nin yakın zamanda bölgede gerçekleştirdiği ziyaretin “zamanlaması, sonuçları ve tartışılan dosyalar  bakımından” dikkat çekici olduğunu söyledi. İbadi’nin Suudi Arabistan ve Ürdün’ü kapsayan bölge turunun donmuş ve tıkanmış bölgesel durumun kırılmasına yönelik olduğuna vurgu yaptı.

Irak’ın toplumsal çeşitliliği ve Farslarla, Türklerle ve Kürtlerle sahip olduğu coğrafik konum nedeniyle yeni bir başlangıca beşiklik etmesinin mümkün olduğunu görüşüne yer verdi. Nureddin, “Irak’ın jeopolitiği on yıllar boyunca fitnenin, katliamların ve kanın akmasından sonra bölge ve halkları için fırsata dönüşmesi mümkün” dedi.


YEMEN SAVAŞI, HİZBULLAH VE İRAN

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

Suudi Arabistan Veliahtı Prens Muhammed Bin Selman ile yapılan röportajın en önemli maddesi; “Suriye ile birlikte Mısır ve Ürdün sınırında yarım trilyon dolarlık büyük bir yatırım şehri kurmakla” ilgili olan kısmı değil. Katar krizi ve onunla ilgili gelişmelerle ilgili de değil. Kral “bu kriz cidden küçük bir krizdir” dediğinde haklıydı. Çünkü şu sıralar Arabistan ve krizi mümkün olduğunca uzun sürece yaymak  üzerine kurulu yeni stratejisi  için “Katar”, öncelikli değil. Arabistan ve koalisyondaki müttefikleri krizde kaybeden olmadı. Fakat kriz uzadıkça Katar’ın kayıpları arttı.

YEMEN SAVAŞI

Prens Bin Selman’ın konuşmasında ortaya çıkan en önemli mesele; “Güney sınırımızda yeni bir Hizbullah’ın ortaya çıkmaması için Yemen savaşı sürecektir” sözleriydi. Bu da demek oluyor ki bu savaş, tüm tarafları tatmin eden ve krizden çıkmanın yolunu oluşturacak görüşmeler sonucu sona ermeyecek. Savaş, Husilerin Ensarullah örgütünü Yemen’den kökten sökene ve silahsızlandırana kadar sürecek. Bu da gerçekleşecek gibi gözükmüyor. Askeri olarak yenilgiye uğramaları en azından kısa süre içerisinde gerçekleşmesi şüphelidir. Eğer Yemen’deki savaş Husilerin ve silahlarının riski üzerine sürecek olursa bu durum Yemen’deki savaşın gerçek sebeplerini ortaya çıkaracaktır. AbduRabbu Mansur Hadi liderliğindeki resmi hükümetin yeniden dönmesi talebi sadece bir örtüdür. Ne eksik ne de fazla.

HİZBULLAH FOBİSİ

Bazı bölge ülkelerinde ve özellikle işgal devleti İsrail’de adı “Hizbullah” olan bir “fobi” var. Fobinin arkasında bu örgütün İran’ının liderlik ettiği “direniş ekseninin” askeri kolunu oluşturduğu gerekçesi mevcut. İran; Amerikan stratejisinin gözünde Ortadoğu’da en büyük hedef. Bu durum “terör listesine” konulduğunda ve yeni yaptırımlar uygulandığında doğrulanmıştı.

Filistin Lideri Mahmut Abbas “Gazze şeridinde yeni bir Hizbullah’a izin vermeyiz. Hamas tamamen silahsızlanmadan hiçbir uzlaşma sağlanamaz” dediğinde bu ifadeyi kullanan ilk kişi olmuştu. Ona göre meşru tek silahlı güç İsrail ile güvenlik koordinasyonu içinde olan Filistinli emniyet güçleriydi.

İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman aynı filoya katıldı. Gelecek savaşın Lübnan ve Suriye’ye karşı olacağını ilan etti. Lübnan ordusunun bağımsızlığını kaybettiğini ve Hizbullah’ın bir parçası haline geldiğini söyledi.

GENELKURMAY BAŞKANLARI WASHINGTON’DA

Amerika genelkurmay başkanın çağrısıyla Washington’da gerçekleşen ve İsrail Ordusu Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot yanı sıra Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE genelkurmay başkanlarının katıldığı toplantıda; Lübnan, Suriye ve Hizbullah’a karşı - özellikle İran’ı, İsrail’in omurgasını oluşturduğu daha geniş bir savaşa çekmek için- bir savaş için plan yapılmış olmasını garipsemiyor ve uzak bir ihtimal olarak görmüyoruz.

Lübnan Genelkurmay Başkanı General Joseph Aun’un, İsrailli mevkidaşı gelmeden önce toplantıdan çekilmesi ve Lübnan’ın sadece saldırgan devlete karşı bir çatışmada yer alacağını kanıtlaması başımızı yükseltti.

HİZBULLAH KOLAY LOKMA DEĞİL

Hizbullah’ı ve aynı şekilde Kuzey Yemen’de Husi Ensarullah’ı ortadan kaldırmanın kolay olmayacağı düşüncesindeyiz. Bu örgütün 15 seneden fazla İsrail’le savaştığını ve büyük kayıplar verdirdiğini hatırlamamız gerekir.  

Hizbullah İsrailli iki kere mağlup etti. 1983’te Beyrut’taki üslerini havaya uçurup 241 asker öldüğünde ABD deniz piyadelerine zorlu bir ders verdi. Bugün örgüt daha güçlü ve daha uzman. Örgütün elinde İsrail’in başarısız olduğu ve 33 gün süren 2006 savaşında olduğundan on kat fazla füze var.

Amerika Arapları İsrail’in yararına İran’a karşı savaşına sürüklüyor. Bu trajedinin başlangıcıdır.


IRAK; LANETTEN LÜTUFA

Muhammed NUREDDİN
al Halic

Irak Başbakanı Haydar İbadi’nin Arap ülkelerine ve bölge devletlerine gerçekleştirdiği bölgesel ziyaret; zamanlaması, sonuçları ve tartışılan dosyalar bakımından dikkat çekici. Bu ziyaret gibi “sürpriz” olan Sadrist hareketin lideri Muktada el Sadr’ın SuudiArabistan’a gerçekleştirdiği ziyaret ve Veliaht Prens Muhammed Bin Selman ile buluşmasıydı. Bu ziyareti İran’la bir koordinasyon içinde veya İran’a rağmen, en azından onunla istişare etmeden, gerçekleşmiş olsa da çok konuşuldu.

İbadi’nin Suudi Arabistan ve Ürdün’ü kapsayan bölge turu, donmuş ve tıkanmış bölgesel durumun kırılmasına yönelikti. Bu adım; özellikle Arap devletleri arasında olması gereken ilişkilerden  fazlasını temsil ediyor. Irak fiili olarak her Arap ve hatta Müslüman ülkenin durması gereken pozisyonda duruyor.  Irak iktidarında bölgedeki rakip gruplarla teması mümkün kılan kesişmeler ve farklılıklar mevcut. Coğrafi olarak en büyük İslami alanlar olan Türkler, Farslar ve İranlıların ortasında bulunuyor. Eğer daireyi biraz daha büyütürsek Irak, Ortadoğu’daki bütün Kürt alanının sınırda bulunuyor.

Irak’ın jeopolitiği, on yıllar boyunca fitnenin, katliamların ve kanın akmasından sonra bölge ve halkları için fırsata dönüşmesi mümkün.

Hiç kimse Irak’ın rahata ermesine ve istikrara kavuşmasına izin vermedi.  Yabancı güçler girmeden önce uzun süre istibdada, baskıya ve iç ayırımlara maruz kaldı. Dışarda savaşmaya zorlandı. Sonrasında ABD’nin işgaline maruz kaldı. En ünlüsü Ebu Gureyb olan cezaevleri açıldı. Bu gelişmelerin sonrası, bölge için kapsamlı bir parçalama projesinin başlangıcıydı. Komplo güçleri; Irak’ın bölgede kaosun çekirdeği olmasını istedi. Irak; Kürt’ü Arap’ın düşmanı, Arap’ı Kürt’ün düşmanı haline getirildi, tüm iğrençliklerin test edildiği ve tüm nefretlerin doğduğu bir alan olması istendi.

Tek bir bileşende bile var olan dinsel, mezhepsel, etnik ve politik çeşitliliği bir “lanet” olarak kullandılar. Lakin sabır, bilgelik ve düşüncenin hükmettiği bir süreçte bu çeşitlilik bütün bölge için bir yayılım noktası olabilir. Böylesi bir sürçte her bileşen bölgenin halkları ve liderleriyle doğrudan bağlantı kurmanın imkanına dönüşebilir.

Irak’ta tüm akımlar var. İran’la güçlü ilişkiler var. Diğer yandan Suudi Arabistan’la ve Suriye’yle iyi ilişkiler var. Türkiye’yle iş birliği içinde. Bunların üstünde Amerika etkili  ve Rusya mevcut görünüyor.

Bana göre, İbadi’nin ziyaretleri; hem içerde ve hem de dışarda destekleyenleri ve muhalifleri için rahatlama etkisi yapacak. Ne kadar düşmanlık veya karşıtlık olursa olsun, İletişim ve diyalog dili, sorunları çözmenin ve çabaları birleştirmenin en iyi yoludur.


LİBYA’DA YENİDEN KADDAFİ DÖNEMİNE DOĞRU MU?

RT Arabic

Birleşik Arap Emirliklerinde yayınlanan el Beyan gazetesi, bölgesel ve uluslararası tarafların BM Güvenlik Konseyini, Seyfulislam Kaddafi hakkında yayınlanan kovuşturma kararının iptal edilmesi için ikna etmeye çalıştıklarını yazdı. Gazete, Uluslararası Ceza Mahkemesinden önce BM Güvenlik Konseyinin kovuşturma kararının iptal edilmesi  çabalarını, ülkesindeki siyasi sürece katılmasına izin vermek için hazırlık olarak değerlendirdi.

Gazetenin diplomatik kaynaklara dayanarak aktardığına göre, bu konuda “yarı konsensüs” var. Devrik liderin oğlu, Libya siyasi denkleminde “zor bir değişkeni” oluşturuyor. Onların rolünü yok saymak krizin de ilelebet sürmesine yol açacak.   

Bir kaynağın aktardığına göre, aralarında Seyfülislam Kaddafi’nin de olduğu Kaddafi rejiminin bir dizi liderinin yargılanması kararı; fabrikasyon medya raporlarına dayandırılarak siyasi nedenlerden dolayı alınmış bir karar. Kaynak, kararın dış güçler tarafından eski rejimi kışkırtmak amacıyla alındığına dikkat çekti.

ÖNCEKİ HABER

Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüşmesine izin verilmeli

SONRAKİ HABER

Bülent Küçük: Yeni dava, dünyevi gücü elde tutma davası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa