05 Kasım 2017 05:14

‘Gunpowder’, İngiliz Reformasyonu ve '1640-1660 devrimi'

BBC'nin Gunpowder'ı İngiliz tarihinin kritik bir dönemini anlatıyor. Ancak dizide yansıtılanın aksine olayların arkasında dinden çok sınıf savaşı var.

Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN

BBC’nin mini dizisi ‘Gunpowder’ dün yayınlanan 3. bölümüyle sona erdi. 5 Kasım 1605’te Robert Catesby’nin başında olduğu Katolik isyancılardan oluşan grubun(meşhur Guy Fawkes da bu ekiptedir), İngiltere Kralı 1. James’i öldürmek amacıyla parlamentoyu havaya uçurma girişimini anlatan dizi, Ada’da özellikle şiddet sahneleriyle gündem oldu. Tarihe ‘Barut komplosu’ olarak geçen başarısız suikast girişimi ve sonrasında yaşanan idamlar, İngiltere tarihinin en kayda değer dönemlerinden birini anlatıyor. Dizinin anlatısı, karakterlerin işleniş biçimi izleyiciyi “Mağdur Katolikleri” desteklemeye itiyor. Bunun bir BBC dizisi olduğunu ve ‘Barut komplosu’nun İngiltere tarihindeki meşum yerini düşününce epey enteresan bir tercih. Ancak şunu söylemek gerek, ‘Barut komplosu’ her ne kadar meseleye yüzeysel bir şekilde bakınca İngiltere’de Protestanlığın hakim hale geldiği Reformasyon sürecini anlatıyor gibi görünse de aslında bu döneme damga vuran kavganın özü esaslı bir sınıf savaşı.

Güçlenen burjuva sınıfının toprak sahiplerine karşı devlet iktidarını ele geçirme sürecine sahne olan 200 yıllık dönem, Reformasyonun yanı sıra 1640-1660 devrimine, iç savaşa, bir kralın kellesinin uçurulmasına ve nihayetinde İskoçya’nın İngiltere ile birleşmesine tanıklık etti. Tüm bu süreç, İngiltere’nin burjuvazinin önderliğinde ‘Üzerinde güneş batmayan küresel imparatorluğu’ kurmasını sağladı.

Yalnızca 3 bölümden oluşan BBC’nin ‘Gunpowder’ı bu arka planı izleyiciye hissettirme konusunda pek de başarılı değil. Elbette, Robert Catesby başta olmak üzere Katolik isyancıların toprak sahipleri olması ve Katolik İspanya ile olan gerilimler bize belli ipuçları sunuyor ancak tüm bunlar, ders kitabı yüzeyselliğinde kalıyor.

Oysa İngiliz Reformasyonunu hayata geçiren süreçte burjuva sınıfının rolü, burjuvaların kontrolünde Parlamentonun bu dönemde tahtla girdiği iş birliği ve ‘Gunpowder’ın geçtiği tarihin ötesine gidersek 8.Henry döneminde kurulan bu iş birliğinin yalnızca 100 yıl içerisinde tam tersine dönmesi hatırlatılmayı hak ediyor.

Öyleyse ‘Gunpowder’ın ilişmediği bu mevzulara biz değinelim ve siz de diziyi bir de bu gözle izleyin.

İNGİLTERE’DE BURJUVAZİNİN YÜKSELİŞİ

16 ve 17. yüzyıllar İngiltere ve İngiltere’nin küresel sistem üzerinde belirleyici hale gelecek pozisyonu sebebiyle dünya tarihi için kritik dönemlerdi. 15. yüzyılda Kıta Avrupası Rönesans’ı yaşarken Ada’nın feodal lordları taht kavgasına girişmiş ve 32 yıllık Güller Savaşı’yla birbirlerini tüketmişlerdi. Sonrasında ise Avrupa’da bir yandan coğrafi keşifler çağı başlarken öte yandan Almanya merkezli olarak Reform hareketleri patlak vermiş, bu, kıtanın yavaş yavaş sahneye çıkan burjuvazisi için aristokrasi ve Katolik Roma Kilisesi tabiyetinden çıkma fırsatı yaratmıştı. Tüm bu gelişmeler İngiltere için 200 yıl sürecek şiddetli bir sınıf savaşını haber veriyordu.

İngiltere’de burjuvazi ve müttefiki sınıflar, 1789 Fransız Devrimi’nden 150 yıl önce hakim sınıfa ve monarşiye karşı ayaklanırken İngiltere, İskoçya ve İrlanda olmak üzere 3 krallığa ev sahipliği yapan Britanya, büyük oranda bir tarım toplumuydu. Ancak ekonomik yapı, 15. yüzyıldan itibaren dönüşmeye başlamıştı. Ticaret güçlenip kırda yoğunlaşan nüfusu kentlere çekerken Amerika’da keşfedilen gümüş madenleri kolonizasyonu ve köleleştirmeyi hızlandırdı, Avrupa’nın emperyal güçleri arasındaki rekabeti artırdı. Ticaret büyümeye, ulusal pazarlar gelişmeye, üretim daha yaygın ve organize hale gelmeye başlarken ekonomik hayatın direksiyonuna geçen burjuva sınıfının merkezi organizasyonlara yani devlet iktidarına olan gereksinimi ertelenemez hale geldi.

İngiltere’de burjuvazinin önünde iki problem vardı. Birincisi iktidarı elinde tutan büyük toprak sahipleri henüz iktisadi dönüşümün farkına varmamıştı ve iktidarını yeniyetme ticaret erbabına kaptırmaya niyetli değildi. Korku içerisindelerdi ve kapitalist gelişmenin önünde durabileceklerini zannediyorlardı. Siyasi hamleleri bu korkuyu yansıttı. İkincisi feodal İngiltere devleti, Katolik Roma Kilisesi’ne yani dış bir güce bağımlı durumdaydı.

İzlenecek politika, bu dengeleri hedef alacak ve bunun için ilk olarak ‘Taht’ üzerinde nüfuz kazanılmaya çalışılacaktı.

TAHTLA İŞ BİRLİĞİ DÖNEMİ: 16.YÜZYIL

Avrupa’daki Reform hareketlerinin Ada’ya yansıması bu koşullar altında gündeme geldi. İngiltere’de Katolik Kilisesi’ne karşı John Wycliff ve Lollard’ların 14. yüzyıldaki isyanından sonra ilk büyük tepki, Tudor hanedanı mensubu Kral 8. Henry’den geldi. Görünürde anlaşmazlığın nedeni, erkek çocuğu yani varisi olmayan 8. Henry’nin, ölen ağabeyinin eşi Aragonlu Catherine’le olan evliliğinin geçersiz sayılması konusunda Katolik Roma Kilisesi ile anlaşamamasıydı. 1532’de 8. Henry, Katolik Roma Kilisesi ile bağları keserek doğrudan tahta bağlı Anglikan Kilisesi’ni kurdu. Roma’nın kontrolündeki tüm Kilise malları, el değiştirdi. Bu, devasa bir zenginlik demekti. Gelişen ulusal pazarıyla İngiltere’yi dış bir güce bağımlılıktan kurtarma ve Kilise’nin zenginliklerini ele geçirme, tüccarların kontrolündeki Parlamentonun 8. Henry’yi Reform sürecinde desteklemesinin nedenleriydi.

8. Henry’nin ölümü sonrası, kralın Anne Boleyn’den doğan oğlu 6. Edward, küçük yaşta tahta oturdu. 6. Edward, 15 yaşında hayatını kaybetti ama onun 6 yıllık dönemi boyunca Protestanlığın yerleşik hale gelmesi için önemli adımlar atıldı. Edward’ın ölümü sonrası ise 8. Henry’nin eski eşi Catherine’den olma Katolik Mary tahta geçti. Mary’nin büyük oranda burjuvazinin mülkiyetine geçen Kilise mallarını yeniden kontrol etme tehdidi ve İspanyol kuzeni 2. Phillip’le evlenmesi başta Parlamento olmak üzere burjuvaların hakimiyetindeki güçlerce hedef alınmasını beraberinde getirdi. Bu dönemde Protestan/Katolik çatışması olarak vuku bulan şiddet olayları ve Fransa’ya kaybedilen savaş, Mary’nin ve onunla birlikte Katoliklerin esasında ise büyük toprak sahiplerinin iktidarı sonsuza dek yitirmesi anlamına geldi.

REFORMASYONUN KESİN ZAFERİ

Mary sonrası 1558’de tahta İngiltere tarihinin en etkili liderlerinden Protestan Kraliçe Elizabeth geçti. Elizabeth dönemi başka pek çok kritik özelliğinin yanında Protestanlığın İngiltere’nin tartışmasız dini haline geldiği dönem oldu. Ancak onun ölümü büyük toprak sakinlerine son bir fırsat daha sundu. Çünkü evlenmemesiyle meşhur Elizabeth’in varisi yoktu ve onun ardından Tudor hanedanı sona erdi. Elizabeth’in yerine tahta Stuart hanedanından İskoçya Kralı James geçti. Elizabeth sonrası 1. James, İngiltere tahtı için ciddi bir zayıflamaya işaret ediyordu. Bu imaj ve James’in Katolikler üzerindeki baskı politikasını sürdürmesi, 1605’te kendisini hedef alan ‘Barut Komplosu’nun hayata geçirilmesine olanak tanıdı. Ancak suikast girişimi başarısız oldu. James her ne kadar iktidarını ölümüne değin uzatsa da bu dönemde burjuvazinin desteğini kaybetmişti.

TAHT’IN KAÇAMADIĞI GERÇEK

16. yüzyıl boyunca taht, Güller Savaşı’nda mücadele ettiği diğer büyük toprak sahipleri, İspanya ve Katolik Kilisesi’ne karşı burjuva sınıfıyla iş birliği yaptı. Ancak taht, feodal seçkinlerin en büyüğünün kendisi olduğu gerçeğinden kaçamıyordu. Zenginliği gittikçe artan burjuvalar karşısında kaybedilmeye mahkum bir savaş veriliyordu ve bu sınıfsal gerçeklik politikalara yansıyordu. Burjuva sınıfı, çıkarları çatışmaya başladığı ölçüde tahtı etkisizleştirmek, parlamentoyu güçlendirmek ve devlet iktidarını kesin olarak ele geçirmek için hamleler yapmaya başladı. Buna karşılık 1. James’in şahsında taht, ekonomik bağımsızlığını artırmak için önce burjuvaları sonra feodal seçkinleri kızdıracak önlemler almaya girişti. Ekonomik problemler ve James’in bir araya getirdiği 3 krallıktaki(İngiltere, İskoçya ve İrlanda) mezhepsel gerginliklerin de etkisiyle Britanya iç savaşa ve sonrasında Marksistlerin “İngiliz devrimi” olarak adlandırdığı 1640-1660 sürecine doğru ilerledi. Marksist Tarihçi Christopher Hill, 1649’da kralın kellesinin uçurulduğu bu “burjuva cumhuriyet” döneminin 1789 Fransız Devrimi’nin arkasındaki fikirlere ilham verdiğini vurgular...

KISACA 1. CHARLES DÖNEMİ VE KRALLIĞIN YENİDEN TESİSİ

James sonrası 1625’te tahta geçen 1. Charles, 1629’da parlamentoyu feshetti. 1640’ta yeniden parlamentoyu göreve çağırdığı döneme gelinen süreçte İskoçya’yla girdiği savaş onu iyice zor durumda bırakmıştı. 1641’de Katolik İrlanda’da isyan çıktı ve yüzlerce İngiliz ve İskoç Protestan öldürüldü. 1642’de İngiltere iç savaşı patlak verdiğinde kapitalist gelişmenin zayıf kaldığı kuzey ve batı bölgeleri Charles’ın, burjuvazinin güçlü olduğu doğu ve güney ise Oliver Cromwell’in yanındaydı. Cromwell’in İskoçya’yla vardığı askeri anlaşma, savaşın kaderini belirledi. Charles’ın ikinci iç savaş girişimi de onu kurtaramadı ve 1649’da kellesi uçuruldu.

İngiltere tarihindeki kralsız bu dönemde, Cromwell ve ‘Yeni Ordu’ önce İrlanda’da yeniden hakimiyeti sağladı. 2. Charles’ın İskoçya’yla anlaşarak İngiltere’yle savaş girişimi başarısızlıkla sonuçlandığında Yeni Ordu’ya bu kez İskoçya’yı da kontrolü altına alma şansı doğdu. 1653’te İngiltere, İskoçya ve İrlanda, Cromwell’in yönetiminde bir araya getirilmişti. Parlamentonun önemli oranda geliştiği bu dönemde burjuvalar da radikal bir dönüşümün taraftarı olamayacağını göstermeye başlamıştı. Cromwell sonrası 1660’da burjuva cumhuriyet devri kapandı ve 2. Charles yeniden tahta oturtuldu.

ÖNCEKİ HABER

2016'da bitecek dedikleri havalimanı hayal oldu

SONRAKİ HABER

Eşcinsel aslanlar, Kenya'nın 'ahlak polisi'ni şaşırttı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa