KHK ile ihraç edilen öğretmenler mücadelelerini anlattı
KHK’lerle işleri ellerinden alınan emekçiler, 'İpe sapa gelmeyen suçlamalarla bizi suçladılar. Biz işimizden başka bir şey istemiyoruz.' diyor.
Eylem NAZLIER
İstanbul
Kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) işlerinden ihraç edilen kamu emekçileri 10 aydır işlerine geri dönmek için mücadele ediyor. “İşimizi, ekmeğimizi geri alacağız” sloganıyla aylardır Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda bir araya gelen emekçiler hem işlerine geri dönmek için mücadele ediyor hem de yaşamlarını sürdürebilmek için mücadele ediyor. Başta Nuriye Gülmen ve Semih Özakça olmak üzere haksız yere işten atılan herkes için mücadele edeceklerini söyleyen emekçiler neler yaşadıklarını Evrensel'e anlattı.
‘ANKETÖRLÜK YAPIYORUM’
Sohbetimize 15 yıl görsel sanatlar öğretmenliği yapan ve 7 Şubat’ta yayımlanan 686 sayılı KHK ile ihraç edilen Kezban Seher Darılmaz ile başlıyoruz. Yaklaşık 10 aydır ihraç edilen emekçilerle birlikte Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda eylem yapan Darılmaz, “Çalışma hakkımız elimizden alındı. Diplomalarımız işlevsiz halde. Hiçbir şekilde iş bulamıyoruz. Sigortalı çalışamıyoruz. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz” diyor. Evinin kira olduğunu söyleyen Darılmaz, “Arada sırada anketörlük yapıyorum. Bu işi bulmakta çok zorlandım. Arkadaşlar, sağ olsunlar bu işi bulmamda yardımcı oldular. Haftada birkaç gün bu şekilde çalışıyorum. Zor oluyor, öğretmendim çünkü. Bir kızım var, öğrenci. Kızım da bu durumdan çok etkilendi. ‘Anne ne yapacaksın bundan sonra?’ diyor. Bir şekilde başımızın çaresine bakacağımızı, hayatın sonu olmadığını söyledim” ifadelerini kullanıyor.
‘NE OLURSA OLSUN İŞİMİZE DÖNECEĞİZ’
OHAL Komisyonuna başvuru yaptığını söylüyor Darılmaz ve “Bir sonuç bekliyoruz, olumlu ya da olumsuz” diyor ve ekliyor: “Bizim ihraç edilmemizin nedeni laik, bilimsel, demokratik eğitim istememizdi. Bunu biliyoruz. Sendikal bir mücadelemiz vardı. Devletin bu nedenle ihraç ettiğini düşünüyorum. Moralim çok yüksek. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadım. Vicdanım çok rahat. Bu ülkenin geleceğinin aydınlık olmasını istedik, onun için mücadele verdik. Ne olursa olsun işimize geri döneceğiz”
‘İHRAÇ EDİLDİĞİMİ UZUN SÜRE AİLEME SÖYLEYEMEDİM’
5 yıllık matematik öğretmeniyken 7 Şubat KHK’si ile işinden olan Arif Akkuş da “Biz torpille hiç bir yere gelmedik” diyor ve “Ben 92 ile atandım. KPSS süreci hiç kolay değildi. 15 saat abartısız ders çalıştım. Evde tek okuyan çocuk benim. 3 kardeşin en küçüğüyüm. Ailem çok zor şartlarda okuttu. Çiftçi, emekçi bir ailenin çocuğuyum” ifadelerini kullanıyor. Akkuş, uzun süre ailesine ihraç edildiğini söyleyemediğini de aktarıyor: “Onların beni ne koşullarda okuttuklarını bildiğim için çok zorlandım. Sakladım. Daha sonra aileme açıklama kararı aldım. İlk ihraç olduğumda sakin ve soğukkanlıydım. Annemle konuşunca ağladım. Daha sonra babama söyledim”
‘BİZİM HİÇBİR YERDE ÇALIŞMA GÜVENCEMİZ YOK’
Akkuş, yaşamını sürdürmek için uzun süre iş aradığını söylüyor ve bu süreçte yaşadığı zorlukları anlatıyor: “İhraç olunca en önemli kısım ekonomik oluyor. İlk başlarda iş aradım. Çünkü yaşamak için paraya da gerek var. Sendikanın bir dayanışması var ama nereye kadar? O süreçte benim kredi borcum da vardı. Ailemden, eniştemden, ablamdan maddi olarak destek aldım. Şimdi özel ders vermeye başlayacağım. Bildiğim işi yapacağım. Bizim hiçbir yerde çalışma güvencemiz yok. Ya da çalışan arkadaşlarımız kayıt dışı, sigortasız çalışıyorlar. Bizim derdimiz iş, ekmek. İpe sapa gelmeyen suçlamalarla bizi suçladılar. Biz işimizden, aşımızdan başka bir şey istemiyoruz. Bu ülkenin de güzel, aydınlık bir ülke olmasını istiyoruz.”
‘OHAL KOMİSYONU İNANMAK İÇİN BASAMAK’
OHAL komisyonuna başvurusunu yapan Akkuş, “Ben açıkçası o kadar dosyaya çok sağlıklı bakılacağına inanmıyorum. Ümit ediyorum sadece. OHAL Komisyonu bir basamak bizim için. AİHM, AYM bize OHAL Komisyonunu gösteriyor, ‘Önce oraya başvurun’ deniliyor. Hukuksal olarak bir basamak. İnanmak için bir basamak. 200 bin kişinin ihraç olduğu bir ülkede ne kadar bizi görmezden gelebilecekler?” diyor.
‘HASTALIKLI BİR TOPLUM OLUŞTURULMAK İSTENİYOR’
Eğitimdeki gelişmelerin herkes gibi kendisini de endişelendirdiğini söylüyor Akkuş ve “Müfredatı gördüğümde içim cız etti” diyor. Akkuş, müfredat açıklandığında ilk olarak kendi branşı olan matematiğe baktığını anlatıyor: “Matematik müfredatını sürekli değiştirdiler, kırptılar. İnsanları düşünmeye, sorgulamaya iten bir derstir. Düşünmeyen bir toplum oluşturulmak isteniyor. Tamamen cihat anlayışıyla, küçücük çocukların beyinlerine şehit olmanın kutsandığı, insanca yaşamak değil de, ölmenin kutsandığı bir eğitim sistemine dönüşmüş. Bizler beraber yaşamayı başardığımızda işte o zaman her şeyi kazanabiliriz”