'İşçiler komitelerle genel merkeze de yön vermeli'
GMİS Kozlu Şube Başkanı Hüseyin Kolçak, Evrensel'e yaptığı açıklamada madenciliğin özel şirketler eliyle yapılmasını kabul etmediklerini söyledi.
Vedat YALVAÇ
Zonguldak
Zonguldak maden işçilerinin Torba Yasanın TTK’nın parçalanarak özelleştirilmenin önünü açan 58. maddesine karşı yaptığı ocakları terk etmeme eylemi sonuç verdi. Hükümet maddeye “TTK hariç” ibaresinin ekleneceği sözünü verirken, bu haliyle de olsa maddenin geçmesi halinde rödovanslı sahaların tamamen özel sektöre devredilmesinin, TTK denetiminin ortadan kaldırılmasının ve madenlerde Soma’da 301 işçinin can verdiği çalışma düzeninin kurumsallaşmasının önü açılıyor. Evrensel'e konuşan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Kozlu Şube Başkanı Hüseyin Kolçak, madenciliğin özel şirketler eliyle yapılmasını kabul etmediklerini söyledi. Özelleştirmeye karşı mücadelede taban örgütlenmesinin önemine dikkat çeken Kolçak, 90’larda verilen mücadeleyi hatırlatarak “İşçiler, işçi komiteleri kurarak Ankara yürüyüşünü yaptı. İşçiler, işçi komiteleri ile genel merkezlerine de yön vermeleridir” dedi.
'HÜKÜMET PEŞKEŞ ÇEKMEK İSTEDİ'
Madenciliğin tamamen kamu eliyle, devlet eliyle yapılmasını istediklerini dile getiren GMİS Kozlu Şube Başkanı Hüseyin Kolçak, şöyle devam etti: “12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Özal ile başlayan politikalar, diğer sektörlerde olduğu gibi madenciliğin de özeleştirilmesine yol açtı. Şu anda sadece Türkiye Taş Kömürü kurumu kamu eliyle işletiliyor. TKİ’nin yüzde 90’nına yakını özelleştirilmiş durumda. Türkiye Taş Kömürü 2004 yılından bu yana sadece rödovanslı sahalar dediğimiz kendi mevcut yapısıyla işletemediği bu atıl sahalar kiralanarak rödavans usulü işletiliyor. Rödovans usulü ile işletilen sahalarda da Zonguldak madenciliğinin Zonguldak ekonomisine ve Türkiye ekonomisine hiçbir şey vermediğini 2004 yılından beri yapılan madencilik uygulamaları ile gördük.”
Torba yasa tasarısının 58. maddesiyle hükümetin elinde kalan son kamu kurumunu da parçalayarak özel sektöre peşkeş çekmek istediğini söyleyen Kolçak, “1 aydır 58. maddenin normal yollarla, masa başındaki görüşmelerle geri çekilmesini talep ettiğimiz halde maalesef en başta Zonguldak iktidar milletvekilleri tarafından görmezden duymazdan gelindik. Biz hükümetin bu tutumunu yıllardır biliyoruz. Ama tabanımızdaki işçinin siyasi olarak önemli bir ölçü de Ak Parti politikalarına inanmasından ve bu yönde oy vermesinden kaynaklı biz arkadaşlarımızı bu konuda yeterince ikna edememiştik. Ancak resmi anlamda, yani iğnenin ucu bize battığı zaman işin ciddiyetine vardılar. Ve sonuçta pazar akşamı işçi arkadaşlarımız tabandan gelen bir kıvılcımla tüm müesseselerde 24 saatlik yaygın bir eylem gerçekleşti. İşçi sınıfının mücadelesi karşısında iktidar geri adım atmak zorunda kaldı. Bunun sonucunda da TTK’nın kendi işlettiği sahalar hariç maddesi eklenerek sadece rödovanslı sahaların özelleştirilmesine yönelik bir ortak zabıt tutulmuş olacak” diye konuştu.
'YANLIŞ GÖRDÜĞÜ YERDE BİZE DE KARŞI ÇIKSIN'
Kısmi de olsa bir kazanım elde ettiklerini söyleyen Kolçak, sıradaki hedeflerinin TTK’ya işçi alımını sağlamak olduğunu belirtti: “Kan kaybını önlemek amaçlı işçi alınması için mücadele edeceğiz. Çünkü işçi alımı sağlanmadığı sürece zaten TTK kendiliğinden yıllardan beri olduğu bundan sonra da küçülmeye devam edecek, kapanma noktasına gelecek. Bizim en büyük endişemiz bu.”
Gerçek kazanımlar elde etmenin yolunun taban örgütlenmesinden geçtiğini söyleyen Kolçak “Birebir, tek tek, tabanda örgütlenmek gerekir. Ancak bu şekilde olur. Yoksa ileriye dönük gidişat hiç iyi değil. Daha kötü ve zorlu yıllar bizi bekliyor. Tabanda örgütlenmek her zaman bu işin başlangıcıdır. Bir şekilde tabanda örgütlenmeyi iyi sağlamamız lazım. Klasik sendikal örgütlenmeye ek olarak işçinin işçiyi örgütlemesi ve kendi birlikteliğini, bütünlüğünü sağlaması gerekir. Gerekirse bize karşı da çıksın. Yanlışı gördüğü yerde karşı çıksın” dedi. Maden işçilerinin 1990’da özelleştirme karşıtı eylemlerini hatırlatan Kolçak, “İşçiler, işçi komiteleri kurarak 90, 91 büyük Ankara yürüyüşünü yaptı. Daha fazla işçi olması ve genel merkez yönetiminin siyasi anlamda biraz daha donanımlı olması, sınıf bilincinin olması elbette etkili olmuştur ama grevin temelindeki asıl başarı taban örgütlenmesidir. İşçilerin, işçi komiteleri ile genel merkezlerine de yön vermeleridir” dedi.
EMEP İL BAŞKANI ATEŞ TÜRELİ: ÖZEL SEKTÖRDEKİ İŞÇİLERLE BİRLEŞMEK GEREKİR
TTK işçisi olan Emek Partisi Zonguldak İl Başkanı olan Ateş Türeli, “Maden işçilerinin Torba Yasanın 58’inci maddesine karşı kendini yer altına kilitleme, işyerini terk etmeme eylemi kısmen de olsa bir kazanımla sonuçlandı. TTK Torba Yasa’daki 58. Maddenin dışında kalması kurumda çalışan madenciler için elbette bir kazanımdır. Ancak öte yandan kaybımız var. Zonguldak’taki rödovanslı, yani özel maden şirketleri TTK’dan bu sahaları kiralayarak kömür çıkarıyordu. Şimdi bu yasanın geçmesi ile birlikte bu özel şirketler bu sahaları tamamen satın alabilecek. Bu da demektir ki Soma düzeninin, yani kölelik düzeninin Zonguldak havzasında yasallaşacak, kurumsallaşacak. Zonguldak’ta bazı kaçak ocaklar vardır. Herkes bunu bilir. Adı kaçaktır ama bunu herkes bilir. İşte insanlar oralarda kömür çıkartırken ölürler, maden ocaklarının sahipleri tarafından o iş kaçak olduğu için ölen insanlar direklerin altına bırakılmıştır geçmişte. Hastane kapılarına bırakılıp gidilmiştir. Bunu Zonguldak halkı bilir. Bu düzen 58. madde geçtikten sonra yasallaşacaktır. Soma’da 301 işçi bu yüzden ölmüştür. Aşırı kâr hırsı yüzünden ölmüştür. Zonguldak havzasında da bu sahalar genişleyecektir. TTK her geçen gün küçülecektir” dedi.
'HAVALECİ TUTUMDAN VAZGEÇMELİ'
“Bugünden itibaren maden işçileri işyeri komiteleri kurmaları gerekir” diyen Türeli şöyle devam etti: “İşçinin GMİS ile olan ilişkisinde havaleci tutumu terk etmeleri lazım. Her şeyi GMİS yönetiminden beklememesi gerekiyor. Bunu en son eylemle bir şekilde gösterdi. Bu eylemliği devam ettirmesi gerekiyor kararlı bir şekilde. Özel sektörde çalışan işçilerin bir an önce sendikalaşma mücadelesine başlaması gerekiyor. Bugün maden işçisi 58. Madde konusunda hükümete geri adım attırdı. Bunu da 1 buçuk günlük eylemiyle attırdı. Maden işçileri aslında bunun mücadele ederek kazanılacağını bilen bir işçi. Bu geçmişinde de var. 65’li yıllarda da var.90 grevi bunun en büyük örneğidir. O günkü kitlesel eylemiyle ANAP Hükümetine geri adım attıran maden işçisi bugün de AKP Hükümetine karşı bir kez daha gösterdi. Maden işçisi bir kez daha Türkiye işçi sınıfı hareketine de örnek olabilecek bir eylemlilikle mücadele etmeden bir şeyin kazanılamayacağını gösterdi. Bu anlamda maden işçileri bu yolda devam etmelidir.”
Zonguldak havzasındaki maden işçilerinin özelleştirmelerden kurtulmak için öncelikle örgütlü olan GMİS üyesi maden işçilerinin özel sektördeki işçilerle birlikte bütünleşerek bir mücadele içerisine girmesi gerektiğini dikkat çeken Türeli, “Çünkü bugün havzamızda yaklaşık 4-5 bine yakın özel sektör ve kaçak ocaklarda çalışan maden işçileri var. Bunlarla birlikte bir kere yan yana gelmesi lazım. Çünkü TTK’da çalışan maden işçileri ile özel sektörde çalışan işçilerin çıkarları bir. Mesela bugün yaşadığımız eylemde evet TTK işçileri kazanımla çıktılar ama yarın AKP Hükümeti ile ya da başka bir hükümetin özelleştirme politikalarıyla karşı karşıya gelecekler. Her şeyden önce TTK’ya işçi almayarak da TTK’nın küçülmesi ve kapanmasını sağlayacaktır” diye konuştu.
'HAK İSTENİYORSA MÜCADELE ETMEDEN OLMAZ'
’90 grevini görmüş emekli işçiler, geçmiş deneyimlerini paylaşarak “Hak isteniyorsa mücadele etmeden olmaz” dedi.
90 madenci grevinden önce ücretlerinin neredeyse asgari ücretin altına düştüğünü hatırlatan emekli maden işçisi Yusuf Yazıcı, “Ben iyi hatırlıyorum rahmetli Özal’ın zamanını. Özal politikalarından sonra TTK çöküşe başladı. Ücretlerimiz neredeyse asgari ücretin altına düşmüştü. Şimdi de öyle, asgari ücretin altında gibi bir şey. Asgari ücret 1400 lira diyorlar ama onlar boş bize göre. Ben yaşam standardına bakarım. İki çocuk okutuyorum. Bırak geçinmeyi de aybaşını zor getirmeye çalışıyoruz. Ayda bir kere et yediğimiz yok. 3-5 nüfusu olan, bir evi olan gidip döviz alabiliyordu, birikim yapabiliyordu. Şimdi bırak döviz alıp birikim yapmayı, eski birikimlerinden bir şey kalmadı. Onlar da bitti. O yüzden bana sorarsan eskisi daha iyiydi” diye konuştu. “Düzelmeyecek diye bir şey yok” diyen Yazıcı, devam etti: “Asgari ücretin altındaki ücretleri yapılan grevle birlikte iyileşti. Greve çıktık o zaman. Aşağı yukarı 1 ay. Her gün yürüyüşler yaptık hakkımızın verilmesi için.”
'SINIF MEVZİLERİNİ KAYBETTİ'
1986 yılı ile 2007 yılları arasında çalışan emekli maden işçisi Mahsuni Ateş de, ’90 grevinde askerde olduğunu, ancak gazetelerden, televizyonlardan takip etmesine rağmen büyük heyecan yaşadığını anlattı: “Maden işçisi hak elde etmek istiyorsa mücadele etmek zorunda. Başka alternatifi yok. Sendikasına sahip çıkacak, sendikaları güçlendirecek, hareketi güçlendirecek. O dönem militanlaşmış bir sınıf vardı. O dönemi yaşadığımızda bizim büyük abilerimiz vardı, birikimleri oldukça sağlam militan kişilerdi. Şimdi bırak devrimcileri, sosyal demokrat bile yok. Bu da büyük bir etken. Hareket içerisinde işçi sınıfı bilinçleniyor ama biraz da alt yapı gerekiyor. Dışarıdan bir bilinç gerekiyor.”
İşçi sayısının 40 binlerden 7 binlere düştüğüne dikkat çeken Ateş, “İşçiye bakıyorsun ya Ak Parti’nin potasında erimiş ya MHP’nin potasında erimiş. Hal böyle olunca bu işçiyi hareketin içerisine katmak güçleşiyor” diye konuştu.
'BÖYLE DEVAM EDERSE KAPANACAK'
Bugüne gelen tüm hükümetlerin maden işçisine bakış açısının aynı olduğunu belirten 33 yıllık madenci Yaşar Yolcu, “Artık üretim yapmayalım her şeyi özel sektöre bırakalım mantığı var. Bizim dönemde yapılan üretimle şimdiki üretim arasında dağlar kadar fark var. Zaten hükümetin politikası dışarıdan kömür alınsın burada üretim yapılmasın üzerine kurulu. Biz özelleştirilmesin diyoruz ama zaten bu süreç böyle devam ettiği sürece 5 yıl sonra otomatikman TTK kapanma noktasına gelecek. Biz diyoruz ki şuanda hazırlık işçisi alınsın. Hazırlıklarımız bitsin ondan sonra da üretim işçisi alınsın. Eğer TTK’yı canlandırmak, ülkenin ekonomisine bir şey katmak istiyorsak bunu yapmak zorundayız. Yapmadığımız zaman ömrü en fazla 5 yıl. 7600’ün altına düştük. Bu senenin sonunda da 6 bine düşeriz. Üretim gücünü kaybediyoruz. Sendikadan gelen gücünü, işçi gücünü kaybediyorsun. Artık insanlar yavaş yavaş bu şehri terk etmeye başladı. Bizim en büyük kaybımızdan biri bu. A partisi, B Partisi demeden TTK’nın canlandırılması için hem fikir olmaları lazım. Bizim milletvekillerimiz ayrı iktidar milletvekilleri ayrı konuşuyor. Kaybeden yine kim?” dedi.
'ÖZELLEŞTİRME OLURSA ZONGULDAK BİTER'
Özelleştirme girişimlerine Zonguldak esnafı da tepkili. Kuaför Barış Acıman, “Özelleştirmeyle devlette çalışmak arasında siyahla beyaz kadar fark var. Alım gücü olsun, sosyal yaşantı olsun. Eskiden burası bir Paris’ti. Şimdi göç veren bir şehir. Madenler özelleşirse iş cinayetleri olur. Daha önce de gördüğümüz gibi hastane önlerine, kamyon kasalarına bırakır kaçar giderlerdi. Sömürge düzenine hayır diyorum” diye konuştu.
1980 yılından beri taksicilik yapan Adnan Erdoğan da şöyle devam etti: “Eskiden 65 bin işçi vardı, şimdi 7 bin işçi kaldı. Bundan sonra da özelleştirme olursa Zonguldak biter. Biz yarın bir gün çocuklarımıza ne bırakacağız. Anne, babalar bir şey bırakmazsa bu çocuklar aç. Emeklilik zaten mezarda. Okumak zorlaştı. Gençlerimiz bitti. İş yok. Üniverisite okumuş gençler var, garsonluk yapıyor. Yazık günah değil mi?” “Burada başka iş yatağımız da yok yani. Yatırım da yok” diyen Mustafa Güleryüz, de “İşçisi, memuru, esnafı taşın altına elini koyacak” çağrısı yaptı.