12 Kasım 2017 01:05

Berberoğlu davası ne gösteriyor?

Kamil Tekin Sürek, tutuklu CHP'li vekil Enis Berberoğlu'ya ilişkin yazdı: Berberoğlu davası ne gösteriyor?

Paylaş

Kamil Tekin SÜREK

Enis Berberoğlu davası son günlerde basında en çok tartışılan davalardan biri oldu. Bunun nedeni de; elbette, davanın siyasi bir dava olmasıydı. Davada hukukun ve yasaların yerine siyaset ve yürütmenin istekleri geçtiğinde nasıl kararlar verilebildiği açıkça görüldü.

Davayı kısaca hatırlayalım.

Cumhuriyet gazetesi “MİT TIR’ları” diye bilinen olayda, TIR’ların içinde yardım malzemesi değil, silah bulunduğuna dair fotoğrafları yayımlayınca, Dönemin Başbakanı Erdoğan büyük öfke duydu ve “Bunun hesabı sorulacak” dedi. Yandaş basın ve bazı AKP’liler Erdoğan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesinde savaş suçu işlemekten yargılanması için bu haberin yayımlandığını iddia etti ve fotoğraf ve belgeleri Fethullahçıların Cumhuriyet gazetesine ilettiğini söyledi. Onlara göre olay devlet sırrı idi. Ve bir süre sonra Cumhuriyet Gazetesi Yöneticileri Can Dündar ve Erdem Gül hakkında dava açıldı. Daha sonra da Cumhuriyet gazetesinin diğer yöneticilerine ikinci bir dava açılarak gazete bitirilmek istendi.

Can Dündar ve Erdem Gül davasında; devlet sırrını açıklamak, casusluk yapmak, FETÖ örgütüne yardım etmek vs. suçlamaları yapılıyordu. Oysa, Hükümetin ya da MİT’in böyle bir eylemi uluslararası ceza hukukuna göre suç olduğu kadar iç hukuka göre de suçtu. “Görevimiz Tehlike” filminden de herkesin bildiği gibi, bu tür yasa dışı işler yapanlara devlet sahip çıkmaz, suçu üstlenmezdi. Yakalananlar kişisel bir suç işlemiş gibi devlet tarafından da cezalandırılırdı. Bizde ise suçu Hükümet ilk andan itibaren üstlendi ve olayın suç olduğunu da bildiğinden devlet sırrı ilan etti. Gerçi, bu sırrı herkes biliyordu. Çünkü, uydulardan ve insansız hava araçlarından yapılan gözlemlerle, bizim Hükümet ve askeri yetkililerin de sık sık söylediği gibi, aşağıda olanlar “Biri Bizi Gözetliyor Evi” gibi izlenebiliyordu. Bizimkiler başkalarını izledikleri gibi, başkaları da bizi izliyordu. Baştan, bu eylemler ABD ve Batı yararına olduğu için onlar tarafından görmezden geliniyor, Rusya tarafından ise sık sık silah taşıyan ve petrol taşıyan TIR’ların fotoğrafları muhalif basına servis ediliyor, sosyal medyada yayınlanıyordu. Hatta, silahları Libya’dan getirip İskenderun’a indiren gemilerin rotası ve resimleri dahi yayımlanıyordu. Daha sonra, ABD Suriye’de çizgi değiştirince fotoğraf ve belgeler oradan da ortalığa saçılmaya başlandı. Bizimkiler bütün bunlara rağmen, herkese göstere göstere faaliyetlerine devam ettiler. Ayrıca, bu TIR’ları İskenderun-Hatay güzergahında yaşayan herkes biliyordu.

Bütün bu gerçekler davada anlatılmasına ve aynı fotoğrafların bir yıl kadar önce Aydınlık gazetesinde de yayınlandığının bilinmesine rağmen casusluk ve devlet sırrı suçlamalarında ısrar edildi. Bu sırada Anayasa Mahkemesi son zamanlarda görülmeyen bir iş yaptı ve başvuruları acele ele alarak Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili suçlamaların dayanaklarının sadece gazete haberleri olduğu, gazeteciliğin suç olmadığını belirterek, derhal tahliye edilmeleri gerektiğini söyledi. Dündar ve Gül tahliye edildi. Dündar Almanya’ya gitti. Kendisine suikast girişimi yapılıp, gıyabında ceza verilince dönmedi. 

Dündar ve Gül davası henüz devam ederken bu kez CHP Milletvekili, Eski Gazeteci Enis Berberoğlu tutuklandı ve aynı suçlamalarla Dündar ve Gül davasına dahil edildi. Sonra da, Dündar ve Gül’e ceza verildi, Berberoğlu’nun dosyası ayrılarak yargılanmaya devam edildi. Berberoğlu’nun suçlanmasının en önemli delili Can Dündar’ın dava ile ilgili yazdığı kitapta fotoğrafları “Solcu bir milletvekilinden aldığı”nı belirtmesi ve haber yayımlanmadan birkaç gün önce Berberoğlu’nun telefonunun Şişli civarında olduğunun tespit edilmesiydi. Berberoğlu, savunmasında 2. Bölge milletvekili adayı olduğunu, o günlerin seçim günleri olduğunu ve seçim bölgesi Şişli’de sık sık dolaştığını söylüyordu. Deliller sağlam değildi. 
Aslında fotoğrafları bulmak zor değildi. Fotoğrafların Berberoğlu’dan alınması şart değildi. Fotoğraflar “MİT TIR’ları dava dosyasında, dava ile ilgili herkeste, sosyal medyada ve Aydınlık gazetesinde vardı. Belki, diğer gazetelere de gitmişti ama onlar korktuklarından ya da siyasi nedenlerle basmamışlar, haber yapmamışlardı.

Berberoğlu, Anayasa Mahkemesinin Ergenekon sanıkları milletvekilleri için verdiği karara ve Dündar–Gül kararına rağmen serbest bırakılmadı ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 25 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırıldı. Hatta, Berberoğlu üzerinden CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ya gidilmek istendi ve Kılıçdaroğlu ünlü Adalet Yürüyüşü’nü başlattı.

Berberoğlu kararı İstanbul Bölge istinaf Mahkemesi 2. Ceza Dairesine götürüldü avukatlar tarafından. İstinaf Mahkemesi bir Yargıtay (Temyiz mercii) değildir. Yerel mahkemenin kararını hukuka uygunluk ve gerçeğe uygunluk (Suçun işlenip işlenmediği) açısından inceler ama hukuka ve gerçeğe uygun bulmadığında Yargıtay gibi kararı bozup yerel mahkemeye göndermez, yeniden yargılama yaparak kendine göre doğru kararı verir ve taraflar bu kararı Yargıtay nezdinde temyiz edebilir. Berberoğlu davasında, İstinaf Mahkemesi (Bölge 2. Ceza Dairesi) yerel mahkemenin Dündar ve Gül davasının Yargıtaydan dönmesinin beklenmesi gerektiğini, olayda bir casusluk suçunun oluşmadığını ve kararın gerekçesiz olduğunu belirterek, tutukluluk halinin devamı ile dosyanın yerel mahkemeye (İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine ) gönderdi. Oysa, davayı esastan ele alıp, öncelikle Berberoğlu’nun tahliyesine karar verip, Dündar ve Gül dosyasının Yargıtaydan dönmesinin beklenmesine karar verebilirdi. Ya da belirttiği gerekçelerle Berberoğlu’yu daha düşük bir ceza ile cezalandırabilir (Dündar ve Gül gibi) tahliye edebilirdi. Bunları yapmadı. Ve, adliyede çok seyrek şeyler görülmeye başlandı. Bölge Adliye Savcısı yetkisi olmadığı halde bu kararı eleştiren bir yazı yazarak karara itiraz etti. Bu arada 25 Ağır Ceza Mahkemesinin bir sene önce ortak bir şikayet metni imzalayarak İstinaf Mahkemelerini Adalet Bakanlığına şikayet ettiğini öğrendik.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı yeniden Bölge 2. Ceza Dairesine gönderdi. İstanbul Bölge 2. Ceza Dairesi de yapması gerektiğini yaparak dosyayı esastan incelemeye karar verdi. Şimdi 1 Aralık’ta duruşma yapılacak. 2. Ceza Dairesi muhtemelen Berberoğlu’yu tahliye edecek (Tabii 16 Kasım’da tutuklu bir milletvekilinin durumunu görüşecek Anayasa Mahkemesi eski kararını değiştirirse durum ne olur bilinmez, şu anda değiştirebileceği de öngörülmüyor).

Sonuç? En başta söylediğimizi tekrarlayalım. Yargı bağımsız ve tarafsız olmazsa, iktidara biat ederse, idarenin politikalarını hukuk ve yasa yerine geçirirse Berberoğlu davasında yaşananlar kaçınılmaz olur.

ÖNCEKİ HABER

Latmos'un gizli hazineleri tehdit altında

SONRAKİ HABER

Nitelikli eğitim, kimler için?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa