Değinmeler
Adnan Özyalçıner'in 12 Kasım 2017 tarihli Evrensel Pazar yazısı: Değinmeler...
Adnan ÖZYALÇINER
KARANLIĞA ALIŞMAK
Sabahlar geç aydınlanıyor. Yaz-kış, yaz saati uygulandığından işe, okula gitmek için karanlıkta yola çıkılıyor. Karanlığa alışalım diye.
NE YILDIZLAR NE AY
Ne yıldızlar göz kırpıyor, ne ay sırıtıyor artık. Teneke kaplı tavanda çivi başları yıldızlarla pi-rinçten tepsi bir ay.
YOKLUK
Denizlerde koca koca gemiler. Kayıklara yer yok. Karalarda gökdelenler, çifte kuleler, rezidanslar. Evlere yer yok.
BEKLEMEK
Güz geldi. Üşengeç günleriyle tedirgin. Gecesi kara. Kapkara. Ay donuk, yıldızlar ışımı-yor. Üşüten bir güneşin sabahı puslu, bulanık. Güneşi bekliyoruz. Başakları sarartan güneşi.
YANMAK
Ben kolay yanmam. Babam ateşçiydi. Demiri eritirdi.
ENGEL
Kuşlar uçmuyor artık. Sokak aralarında geziniyor. Kaldırım kenarına bırakılan kedi mamalarını gagalıyor. Ağaçlık yerlerde daldan dala sıçrıyor. Uçmuyor. Koca koca uçaklarla havayı yırtan jetler kapatmış gökyüzünü.
Uçmak istese de uçamıyor onların kalabalığından. Dev yolcu uçaklarının trafik sıkışıklığından, jetlerin bombardımanından.
ÖZET
Sennur Sezer’in “Kirlenmiş Kâğıtlar” kitabının Notlar I şiirinden 1999 tarihini taşıyan dört dize. 2017’yi anlatırcasına:
“Günümüzün özeti: KAN
şiddet, öfke ve yaşlılarla çocukların boş tasları
tankların, kurşunların, kafataslarının parıltısı.
Gece elbiselerinin pıhtılaşan pulları.”
ÖNCEDEN
Karanlıkla, duvarlarla çevirdiler dört yanımızı. Hapisanelerde. Kentlerimizde de. Beton duvarlarla. Sennur Sezer “Bu Resimde Kimler Var?” kitabındaki Beton Kıyılar şiirinde söylemiş önceden:
“Bence ışımıyor artık
beton... beton... ört
Karanlığı da.”
FAZLA MESAİ
İki kez, darda kalmış bir arkadaşıma acele olarak ATM’den para göndermek zorunda kaldım: İlkinde mesai saatleri içinde güneşli bir gündü. Banka da ATM de gelip gidenlere tıkır tıkır hizmet ediyordu. Gönderme ücreti olarak altı lira kesti ATM benden.
İkincisinde mesai saati dışında gecenin bir vaktiydi. Banka da ATM de yarı karanlıktı. Gelen giden yoktu. Yalnız ışıkları yanıyordu ikisinin de. Darda kalan arkadaşıma göndermek istediğim parayı aceleyle çekti. Çabuk çabuk tıkırdayıp fişi verdi. Gönderme ücreti olarak on bir lira kesmişti. Hiç şaşırmadım, ATM de gecenin bu ıssız saatinde fazla mesai yapıyor olmalıydı. Çift tarife üstünden.
KISADAN
Kısa kısa öyküler yazıyorum. Kimi kıpkısa oluyor. Yaşamın, yaşananların nabzını tutabilmek için. Kısadan.
BOY BOS
Bir metnin belli bir başlangıcı varsa, belirli bir sonuca ulaşıyorsa öyküdür o. Kısası da, uzunu da.
Öykü boyuyla bosuyla ölçülemez/ölçülememeli.
NOT
Akıtılan emekçinin teri, satılan insan eti. İşte, iş yerlerinde, işçi pazarında. Her gün, her saat, her dakika.
BİTİMSİZ YAZ
Havalar soğudu. Ortalık erken kararıyor artık. Yazı övelim şimdi. Çiçek kokularıyla savrulan yazı. Buğday başaklarını olgunlaştıran güneşini kutsayarak. Yelken şişiren rüzgarında serinleye-rek. Kışları güneş enerjisiyle evleri ısıtan, rüzgar enerjisiyle ışıtan yazı. Bitimsiz yazı...