17 Kasım 2017 23:38

OHAL değil demokrasi istiyoruz

KESK MYK Üyesi Elif Çuhadar, OHAL'in kaldırılması talebiyle KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin başlattığı üç aylık kampanyayı yazdı.

Paylaş

Elif ÇUHADAR
KESK MYK Üyesi

"Türkiye demokrasi ve hukuk devletine olan bağlılığını vatandaşların canı pahasına ispat etmiştir. Darbe girişiminde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilebilmesi için...” diyerek başlayan OHAL, tersi söylenmiş olsa da bugüne kadar 5 kez uzatıldı. 15 aydır giderek ağırlaşan koşullarla, her türlü hak mücadelesinin OHAL gerekçesiyle engellendiği bir yaşama alışmamız ve sessizce kabullenmemiz isteniyor.

Olağan dönemlerde; önce TBMM çıkaracağı bir yetki kanunuyla Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi vermekte; sonra Bakanlar Kurulu KHK çıkarmakta ve daha sonra da çıkarılan KHK, TBMM tarafından aynen veya değiştirilerek onaylanmakta veya reddedilmekteydi. Sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’lerinde ise bu yetki, normal Bakanlar Kuruluna değil, “Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu”na aittir. Ki referandum sonrası zaten Cumhurbaşkanı hem hükümetin hem de partisinin başına gelmiştir.

OHAL altında devletin tüm olanaklarının seferber edildiği, şaibeli bir referandum yaşanarak, tek adam tek parti rejiminin yasal unsurlarının düzenlenmesi kolaylaştırıldı. Bugüne kadar 28 adet KHK ile yüzlerce yasal düzenleme yapılırken; OHAL, kanun hükmünde kararname çıkarmanın, antidemokratik düzenleme ve uygulamaların aracı haline geldi. Bugüne kadar biriktirilen demok-ratik ve hukuk normlarının, halkın evrensel hak ve değerlerinin tepetaklak olduğu bir süreç yaşadık ve yaşamaktayız. 

OHAL NE GETİRDİ?

OHAL’le geçen 15 ayda yaşananların sonuçlarını kısaca özetlersek:

■ 113 binden fazla kamu emekçisi haklarında bir soruşturma sonucu gerekçe bile yapılmadan işlerinden atıldı. 50’den fazla kamu emekçisi intihar etti. Aileleri ile açlığa mahkum edilecek kadar intikamcı duygularla hareket edildi. Bu ailelerin çocuklarının yaşadığı ve yaşamakta olduğu travma ayrıca sosyolojik bir vakaya dönüştü.

■ 216 gazeteci gözaltına alındı, 151 gazeteci ve medya emekçisi cezaevinde, 2 bin 300’den fazla gazeteci işsiz kaldı, 31 TV kanalı, 5 haber ajansı, 62 gazete, 19 dergi, 34 radyo, 29 yayınevi olmak üzere toplam 180 medya kuruluşu kapatıldı.

■ Sanat ve kültür dünyası ise yasaklanan oyunlar, işten atılan oyuncular, düşüncelerini açıklayan sanatçılara yönelik lince dönüşen propaganda ve ödeneklerin kesilmesiyle OHAL rejiminden nasibini aldı. 

■ “Milli irade” denilerek darbe girişimine karşı yapılan mücadele ders kitaplarına kadar sokularak her türlü istismar yapılıp ünlü meydanların adları değiştirilirken, yerel hizmetler atanan kayyımlar eliyle yürütülüp, seçilmiş belediye başkanları ya tutuklandı ya da görevden alındı. 

■ Olağanüstü halle birlikte, toplumun eğitiminden, çalışma yaşamına, toplumsal yaşamın her noktasında yoğun bir dinselleştirme hızlandı, sınırlı olan demokratik özgürlükler hedefe konuldu. Müfredat değişikliği, sıbyan okullarının desteklenmesi ve yaygınlaşması, dini cemaat ve vakıflar eliyle verilen eğitimler ve yapılan protokoller, “cihat” kavramının eğitime yön verecek şekilde konumlanması, evrensel değerlerden uzaklaşmış ülke geleceğinin karanlığı duyarlı pek çok yurttaşı korkutur hale geldi.

■ Bugünün OHAL’le yönetilen Türkiyesi’nde; AKP Genel Başkanı Erdoğan talimat veriyor, yasa çıkıyor, insanlar tutuklanıyor, sınavlar kaldırılıyor, bakanlar kurulu belediye başkanları değişiyor, yüksek yargı onun önünde düğmesiz cübbelerini ilikleme telaşına düşüyor. Adaletsizliğin her gün arttığı, hukuka güvenin en düşük olduğu dönemleri yaşıyoruz. Çocuk istismarının ve kadına şiddetin arttığı ama sorumluların hesap vermediği ve kamu vicdanında aklanmayan pek çok karar yaşama geçiyor. 

■ Halkın ezildiği ve hakkını arayamadığı polisiye önlemlerin sıkıyönetimi aratmayacak ölçüde arttığı, polis şiddetinin ülkenin başkenti başta olmak üzere her yerde attığı ve ülkenin her köşesinin eylem yasakları kapsamına alındığı bir ortamda OHAL, grevleri yasaklamanın, iş güvencesini tepkisizce kaldırmanın aracı haline gelmiş bulunuyor.

Bütün yurttaşların ihtiyacı çatışmalı ve kutuplaştırıcı bir dilden uzak kendini ifade edebildiği, iradesine saygılı, insan onuruna yakışır bir çalışma yaşamı ile gerçek bir demokrasi, bağımsız ve laik bir hukuk devletinde barıştan, bilimden, evrensel değerlerden yana tutum alan bir ülkede yaşamaktır.

Yaşanan tüm olumsuzluklar emek ve demokrasi güçlerinin dikkat çektiği kaygılar emekçi kitleler içinde, işyerlerimizde günlük çalışma içinde dile getirilmiş ancak ne yazık ki bugüne kadar planlı ve örgütlü bir çalışmanın ana gündemi olamamıştır.

OHAL’E KARŞI 3 AYLIK KAMPANYA

Bu ortamda KESK, DİSK, TTB ve TMMOB bir araya gelerek OHAL’in tüm olumsuzluklarına karşı OHAL’in kaldırılmasına yönelik emekçilerin demokratik taleplerini yükselteceği üç aylık bir kampanya başlatmıştır. Bu dört örgütle sınırlı olmayan yerel tüm dinamikleri emek ve demokrasi güçlerini de kapsayacak örgütlü bir çalışma amaçlanmaktadır. Emekçilerin hak etmediği bu koşulları değiştirme gücü elbette vardır. İnisiyatif almamız için yeter ve gerekli koşulun kaynağı mücadele deneyimimiz ve birikimimizdir.

Bu birikim ve deneyimlerimizi değerlendirerek sendikalarımız başta kendi çalışma alanları olan işyerlerini, büyük çalışma birimlerini hedefleyerek tüm emekçilere seslenen, toplantılar planlayan ve yapan sendika panolarını işlevli hale getirerek sendika temsilcileri ile işyeri çalışmasını örgütleyen, ısrarlı bir faaliyetin içinde olmalıdır.

Şubelerimiz kendi çalışmasını yürütürken “OHAL değil demokrasi istiyoruz” talebi etrafında yerelin mücadeleci sendika şubeleri, emek demokrasi güçleriyle de birleşen, onlarla bu çalışmayı planlayan ve örgütleyen, mücadelenin sorumluğunu taşıyacak bir tutumla hareket etmelidir. Çünkü OHAL’e karşı yürütülecek mücadelenin başarısı ortak mücadele hattının büyümesiyle doğru orantılıdır.

Hiçbir çalışmanın diğerinin alternatifi olmadığı, yapılacak her işin değerli olduğu bir ortamdayız. Bütün yaratıcılığımızla etkili ve verimli işleri örgütlemeli yaşama geçirmeliyiz. İşyeri çalışması temel çalışma alanımız olurken, kadın ve gençlik toplantıları, seminerler, çalıştaylar, paneller vb. salon toplantıları emek demokrasi güçleri ile yaygın çalışmalar planlanarak yapılmalı. Alan etkinlikleri il ve bölge mitingleri böyle bir çalışmanın üzerine oturmalıdır.

İnsanca bir yaşam ve çalışma koşulları ile demokratik bir ülkede yaşamak bu ülkenin bütün emekçilerinin hakkıdır. Şimdi hepimize düşen bu hakka sahip çıkarak önümüzdeki en büyük engel olan OHAL düzenine karşı birleşik bir mücadeleyi örmekten geçiyor.

ÖNCEKİ HABER

'Tescilli yapılar yıkılıyor': Sur böyle mi Toledo yapılacak?

SONRAKİ HABER

Bu ne biçim iş Gönül Anne?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa