İzmir ve Çevresi Konferansı ikinci gününde
2. gününde devam eden İzmir ve Çevresi Konferansı'nda İzmir yangını ve gayrimüslimlere ait malların talanı ve satışı konuşuldu.
Hrant Dink Vakfı tarafından düzenlenen “İzmir ve Çevresi: Toplumsal, Ekonomik ve Kültürel Değişimin Yüz Yılı, 1850-1950” başlıklı bilimsel toplantı 2. gününde devam etti. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek etkinlikte bölgenin toplumsal, ekonomik, politik ve kültürel değişimler ayrıntılı bir biçimde ele alınıyor.
Etkinliğin 2. günün sabah ki oturumlarında İzmir Yangını ve yarattığı travma ile kentin milliyetçilik çerçevesinde yeni inşaası, imparatorluğun son günlerinde emekçilerin durumu ve 'gayri müslimlere' ait malların paylaşımı konuları konuşuldu. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da etkinliğe katıldı.
{{338836}}
'Kentin Hafızası Olarak Yangın Hafızası: 1922 Yangınının Görüntülerinin Güncel ve Tarihsel Kullanımı Üzerine Bir İnceleme' başlığı ile sunum yapan Tarihçi Michail Varlas fotoğraf ve haritalarla yangın öncesi ve sonrasına dair bilgiler verdi. Yangın öncesinde İzmir'in doğu ile batının bir buluşma noktası olduğunu belirterek farklı kesimlerin içiçe yaşadığını aynı etkinliklere katıldığını ifade etti.
'İZMİR DOĞU İLE BATI ARASINDA SINIR OLDU'
Yangın ile birlikte doğu ile batı arasında İzmir'in sınır oluşturduğunu da dile getiren Varlas "İzmir iki dünya arasında bir sınır oluşturdu. İzmir insanların belleğinde refah içindeki kent ile yangın olarak ikiye ayrılmıştır. Kentteki Rumlar şiddet olaylarından kaçmak için mezarlıklarda boş evlerde saklandı. O döneme ait fotoğraflara baktığımızda Rumların ya esir alındığını ya da öldürüldüğünü görüyoruz. Yıkım şehrin yeniden yapılandırılmasının önünü açtı. 1922'den İzmir'in kültürü ile görüntüsü de değişti" dedi.
'ŞİDDET TOPLU İNTİHARLARA SEBEBİYET VERDİ'
'İzmir Felaketi Sırasında Toplu İntihar' başlığı ile sunum yapan Hasmik Grigoryan, tıbbi belgeler, gazete haberleri ve tanıkların anlatımlarına dayanarak kentin el değiştirmesi sırasında yaşanan toplu intiharları anlattı. Pek çok toplu intihar vakasının yaşandığını aktaran
Grigoryan "Şiddet olaylarının artmasından sonra insanlar, acı çekme, utanç ve öldürülme korkularından dolayı aileleri ile birlikte toplu şekilde intiharı tercih ediyordu. Pek çok ailede çocuklarını Atina'ya geçen teknelere vererek intihar etti" dedi.
'YERLİ İŞÇİ-GÖÇMEN İŞÇİ AYRIMI VARDI'
'1873 1896 Büyük Bunalımı'ndan 1914'e İzmir'de Emekçi Sınıfların Durumu' Ege Üniversitesi'nden Doç. Dr. Alp Yücel Kaya 19. yüzyılın sonuna doğru İzmir'in bir emekçi/işçi haline geldiğini belirterek "Tarım maden, demiryolu, gemi, basma işçileri ağırlıkta idi. 1870'lerde yerli 1890'larda yabancı sermaye ile sanayileşme başvgöstermiştir. Göçmen emeği de yaygındır. Adalardan ve Anadolu'nun içinden sonrasında da Balkanlar'dan göçmen işçiler gelmiştir. 1914'te irili ufaklı 120 fabrika vardı. Demiryolunun yapımı makine üretim fabrikalarının da kurulmasını sağlamıştır" dedi.
'BOYKOTLAR TÜRK İŞÇİLERİ MİLLİYETÇİLEŞTİRDİ'
Emekçilerin yaşama koşullarına da değinen Kaya şunları söyledi "Halit Ziya Uşaklıgil, işçilerin kötü barınma koşullarında içinde yaşadığını aktarıyor. Özellikle Yahudilerin daha da kötü şartlarda yaşadığını söylüyor. 1908 yılında yaşanan grevlerin ardından işçilerin çalışma şartlarının kısmen düzelmiş. Başta ekmek olmak üzere tüketim ürünlerinin artması grevleri tetikledi. Kısmen örgütlenmeler de yaşandı. yerli işçiler ile göçmen emekçiler arasında farklılık vardı.Yabancı ürünlerin boykot edilmeye başlaması ile birlikte işçi örgütleri milliyetçilikle tanıştı. Mübadele ile birlikte işçi sınıfı tamamen Türkleşti".
'GAYRİMÜSLİM MALLARI İLE MİLLİ BURJUVAZİ YARATILDI'
'İzmir’de Emval-i Metruke’nin Tasfiyesinde Ziraat Bankası: Anadolu Gazetesi İlanları Üzerinden Bir Okuma' başlığı ile sunum yapan Akademisyen Emre Eldem de gayrimüslimlerin mülkiyet transferini anlattı. Mülkiyetlerle çıkarılan kanunları değinen Eldem "Satılan mülkler gelir olarak hazineye aktarılıyordu. Mülkler Ziraat Bankası aracılığı ile açık attırma ile satılıyordu. İzmir'in diğer illere göre daha sanayileşmiş olduğu için satılığa çıkarılan arasında 17 fabrika vardı. Ağırlıklı bir kısmı da arsa idi. Bu da İzmir Yangının tahribatının bir sonucudur. İlanlar incelendiğinde sokak isimlerinin değiştirildiğini görüyoruz. Kentin Gayrimüslim hafızası tamamen siliniyor. Satılan malların büyük bir kısmı Rumlara aitti. Sadece Ziraat Bankası değil diğer kamu bankaları aracılığıyla tasfiye yapıldı. Bu satış aynı zamanda milli burjuvazi yaratmak işlevine hizmet ediyordu" dedi.
'YAĞMA MECLİS TUTANAKLARINDA DA YER ALDI'
'İzmir’in Talanı ve İstiklal Mahkemeleri' başlıklı sunumuyla Akademisyen Ümit Kurt da 1922'de yağma için kente büyük bir göç yaşandığının bilgisini vererek "Kapalı meclis oturumlarında mülklerin tekrar gayri müslümlerin eline geçmemesi için yasa değişiklikleri yapıldı. Rumlara ait çelik kasalara ve banka hesaplarına dahi el konuldu. Bölgedeki yağma ve yolsuzluklarını incelemek için özel görevli istiklal mahkemeleri kurulması istendi ancak yağmanın ve talanın çok büyük olmasından kaynaklı bu mahkemeler işleyemedi. Yağmanın boyutları meclis tutanaklarında da geçiyor. Mecliste açıktan yağmaya destek verenler oldu. Kalan malların satışından bütçe açıklarının kapatılması düşünülüyordu.
'BASMANE ÇUKURU'NDA ERMENİ HASTANESİ VARDI'
'Yalan Şehrin Hakikati' başlıklı sunumuyla da Yazar Talat Ulusoy da İzmir ve çevresindeki gayrimüslimlerin düşmanla işbirliği yaptığı belirtilerek yağmanın meşrulaştırıldığını anlattı.
Yağmanın resmi gazetelerde de yer aldığını anlatan Ulusoy "Fabrikalardan büyük bir kısmı işçilerin de gönderilmiş olmasından kaynaklı çalıştırılamadı. Müslüman tüccarların alacakları korunurken gayri müslim tüccarların alacakları geçersiz hale getirildi. Şu anda Basmane Çukuru olarak bilinen alan Ermeni Hastanesi'nin de yeriydi. Şimdi bugün bu alana gökdelenler dikilmek isteniyor. Kordon'daki Atatürk Müzesi de Ispartılayan Konağı idi. Yunanı İzmir'de döktük bir yalandır. Buradan dökülen varsa yaşlı, çocuk ve kadındır, Rumlar ve Ermenilerdir" dedi. (İzmir/EVRENSEL)