Karekin Bekçiyan: Kaybedeni olmayan bir barış mümkün
Şair-Yazar Kemal Yalçın, 13 Aralık’taki patriklik seçimi öncesinde Türkiye Ermenileri Patrik Kaymakamı ve Patrik adayı Karekin Bekçiyan ile söyleşti.
Kemal YALÇIN
Sayın Sırpazan Türkiye’ye hoş geldiniz. Sizinle Almanya’da, Köln şehrinde tam 20 yıl önce tanışmıştık. Türkiye Patriklik Kaymakamı seçildiniz. Yeni görevinizde size başarılar dilerim. Sayın Sırpazan Türkiye Patriklik Kaymakamı ne demektir, görevleri nelerdir?
Hoş bulduk! Başarı dilekleriniz için teşekkür ederim. Patriklik Kaymakamı’nın görevi bir patrik hastalandığında, görevini yapamaz duruma geldiğinde ya da patriklik makamı boşaldığında bu makama vekalet etmek ve yeni patrik seçiminin hazırlıklarını yapmaktır.
Patriklik Kaymakamı nasıl belirlenir?
Patriklik Kaymakamı Ermeni Cemaatinin en yüksek dini makamı olan Ruhaniler Genel Meclisi üyeleri tarafından seçimle belirlenir. Ben 15 Mart 2017 günü Patrikanede yapılan Ruhaniler Genel Meclisi toplantısında Kaymakam seçildim. Bu seçime 34 din adamı katıldı (6 kişisi yurt dışından).Ben 23 oy alarak Patriklik Kaymakamı seçildim.
Türkiye’deki Ermeni Patrikliğinin dünya Ermeni Cemaatleri içindeki yeri ve önemi nedir?
Fatih Sultan Mehmet önce Kudüs Patrikliği’ni sonra ikinci olarak Türkiye Ermeni Patrikliği’ni oluşturulmuştur. Türkiye Ermeni Patrikliği dünyada Kudüs Ermeni Patrikliği’nden sonra ikinci önemli patrikliktir. Türkiye Ermeni Patrikliği Türkiye Ermeni Cemaatinin en üst dini makamıdır. Patrik, Ermeni Cemaati’nin dini ve iç sorunlarıyla ilgilenir. Var olan sorunların dini kurallara, dini gelenek ve uygulamalara göre akıl ve mantık ilkeleri çerçevesinde, yasalara uygun bir şekilde çözümüne çalışır. Patrik, devlet katında Ermeni Cemaatini temsil eder. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türkiye Ermenileri arasındaki karşılıklı ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine çalışır.
Türkiye Ermeni Patrikliği Ermenistan’daki Eçmiazin’e mi bağlıdır?
Manevi bağlamda evet, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de, Türkiye Cumhuriyeti döneminde de Türkiye Ermeni Patrikliği Eçmiazin’e bağlıdır. Fakat bu bağ sadece manevi bir bağdır. Eçmiazin doğrudan Türkiye Ermeni Patrikliğine karışamaz, müdahale edemez. Türkiye Ermeni Patrikliği özerk bir kurumdur.
Ne demektir bu özerklik?
Türkiye Ermeni Patriği Türkiye Ermeni Cemaati’nin din görevlilerini kendisi takdis eder, kendisi görevlendirir, gerektiğinde görevden alır. Tüm yönetim faaliyetlerini kendisi yürütür. Diasporadaki, Kudüs ile Türkiye dışındaki Ermeni Cemaatlerinin dini görevlileri doğrudan Eçmiazin’e bağlıdır. Diasporadaki Ermeni din görevlilerini Eçmiazin takdis eder, görevlendirir, denetler, gerektiğinde görev yerlerini değiştirir ya da görevden alır.
Türkiye Ermeni Patriği, dünya Ermeni Cemaatlerinin dini sorunlarının konuşulacağı bir dini toplantıya, Eçmiazin’de yapılan dini toplantılara katılır mı?
Çağrılırsa katılır. Fakat Türkiye Ermeni Patriği’nin ya da Türkiye Ermeni Patrikliği’nin Eçmiazin’de yaptırım hakkı yoktur. Dini konularda görüşünü belirtir. Fakat oy hakkı yoktur.
Türkiye Ermeni Patriklik Makamı uzun yıllar bir vekil tarafından doldurulmuştu. Bu vekil patriği kim seçmişti?
Kendisi vekil Patrik değildir. Patrik Genel Vekili’dir. Ruhaniler Genel Meclisi tarafından seçilmiştir. Ancak Genel Vekillik makamı Devlet tarafından önerilmişti.
15 Mart 2017’de yapılan Patriklik Kaymakamı Seçimini kim düzenlemişti?
Patrik Genel Vekili, Ruhani Meclis kararıyla düzenlemişti. Patriklik Kaymakamı seçimine kendisi de katılmıştı. Kaymakam seçiminden sonra vekillik sıfatı sona ermiştir.
Şu anda Patrik Genel Vekili kimdir?
15 Mart 2017 tarihinden yapılan Patriklik Kaymakamı Seçimini ben kazandım. Bu seçimden sonra Kaymakam olarak Patrikliği ben temsil ediyorum. Kaymakam seçilen kişi vekil değildir, doğrudan Patrikliği temsil eder. Kaymakamlık seçiminden sonra Patrik Genel Vekilinin elindeki tüm hak ve görevler yasal olarak bana geçmiş oldu. Yeni patrik seçilinceye kadar patrikliğin tüm görevlerini ve işlerini kaymakam olarak ben yerine getireceğim.
Sayın Sırpazan İstanbul’da doğmuştunuz. Çocukluğunuz ve gençlik yıllarınız İstanbul’da geçmişti. Ne zaman ve neden Türkiye’den ayrılmıştınız?
Ben ilk ve ortaöğrenimimi İstanbul’da yapmıştım. Üsküdar Tıbrevank Ruhban Okulu’nu bitirdim. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji ve Psikoloji Bölümü’nde yüksek öğrenimime başladım. Sonra yüksek öğrenime devam etmek için 1965 yılında Almanya’ya gittim. Bochum Üniversitesi Pedagoji Bölümü bitirdim. Din adamı olarak önce Fransa sonra Almanya’da görev yaptım.
Kaç yıl yurtdışında kaldınız?
Toplam 52 yıl kadar yurtdışında kaldım.
52 yıl aradan sonra tekrar Türkiye’ye, İstanbul’a döndünüz, kaymakam oldunuz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Kendimi anayurdumda hissediyorum. Türkiye benim anayurdum, anavatanımdır! Ben İstanbul’da doğdum, İstanbul’da büyüdüm, İstanbul’da okudum. Akrabalarım, arkadaşlarım, yakınlarım burada. Türkçede “Her taş yerinde güzeldir!” diye güzel bir söz vardır. İnsan nereye giderse gitsin doğduğu yeri arar! Toprak çeker insanı! Ben severek ve isteyerek anayurduma döndüm.
52 yıl sonra Türkiye’ye, doğum yeriniz olan İstanbul’a döndünüz. Ne gibi değişiklikler dikkatinizi çekti?
Ben daha önceki yıllarda da kısa sürelerle Türkiye’ye, İstanbul’a gelip gitmiştim. Bu bakımdan Türkiye’nin yabancısı değilim. Fakat şimdi devamlı kalmak üzere İstanbul’a geldim. Eskiden kendimi turist gibi görürdüm, şimdi ise İstanbul’un yerlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak hissediyorum.
Elbette İstanbul 52 yıl öncesinin İstanbul’u, Türkiye de 1960’ların Türkiye’si değil! Çok değişmiş ve gelişmiş. Ben ayrıldığım zamanlarda İstanbul’un nüfusu birbuçuk milyon kadardı. Şimdi 20 milyon olduğu söyleniyor. İstanbul’un görünüşü, sosyal yapısıçok değişmiş. Her yerde gökdelenler, yeni binalar yükseliyor. Depreme karşı hazırlık sürecinde eski binalar yıkılıyor, depreme dayanıklı binalar yapılıyor. Her yerde inşaat var! Bu durumu Avrupa’da, Almanya’da görmek mümkün değildir.
İstanbul’a gelir gelmez Ermeni Patriklik Merkezinin bulunduğu Kumkapı semtinin çok kalabalıklaştığını, insanlarının çok değişmiş olduğunu gördüm. Benim çocukluğumun bir kısmı Kumkapı’da geçmişti. Kumkapı’yı tanıyamadım. Okul ve mahalle arkadaşlarımın birçoğu vefat etmiş. Yöneticiler değişmiş. Bu tespitlerimin dışında, Türkiye’de her alanda eğitimli insanların birhayli çoğaldığını gördüm. Ülkenin geleceği için ümit verici bir durum bu.
Türkiye’den ayrıldıktan sonra hangi ülkelerde kalmıştınız?
Almanya ve Fransa’da yaşadım. Hayatımın büyük bir kısmı Almanya’da geçti. Yurtdışında geçen 52 yıl içinde Türkçeyi hiç unutmadım. Türkiye’yi yakında takip ettim. Türkiye’de olmak, her yerde Türkçeyi duymak ve görmek; çevrenle, arkadaşlarınla, devlet yöneticileriyle Türkçe konuşmak güzel bir duygu. Ermenice benim anadilim, Türkçe ise ülkemin dilidir. Almanca ve Fransızca konuşurum. Fakat ben Türkçeyi çok severim. Yurtdışında geçen uzun yıllarda ülkemi, İstanbul’umu çok özlerdim. Artık özlemler bitti, kendi yurdumda yaşıyorum ve burada yaşamaktan çok mutluyum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ermenilere bakışında, Ermeni Cemaati ile ilişkilerinde somut değişiklikler var mı?
Evet, bazı olumlu değişiklikler var. İlişkiler daha stabil durumda. Devlet sadece Ermeni Cemaati ile değil, diğer cemaatlerle de iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor.
Somut olarak ne gibi olumlu değişiklikler var?
Devlet daha önce el konmuş olan Ermeni Cemaatinin tapulu mülklerinin bir kısmını geri verdi. Bazılarını da geri vereceğini söylüyor. Bu konuda olumlu bir tutum görüyorum. Olumlu örneklerden birisi de Vakıflar Genel Meclisi‘nde azınlıkların temsilcisi var. Eskiden kiliselerin onarılmasına çok zor izin veriyordu veya verilmiyordu. Seçilmiş mütevelli heyetlerinin okulu onaracak, eğitim araç ve gereçlerini satın alacak yeterli parası yoktu. Ayrıca İstanbul’da yoğun olarak yaşayan Ermeni cemaatlerin bulunduğu semt belediyeleri de değişik yardımlarını esirgemiyorlar.
Ayrıca uzun yıllar sorun olan Üsküdar Tıbrevank Lisesi’nde Vakıf Yönetim Kurulu seçimi yapılmasına izin verildi. Böylece okulun eski mezunlarından oluşan yeni bir yönetim kurulu seçildi. Ermeni Cemaatinin geri verilen mülklerinden elde edilen gelirlerin bir kısmı ile cemaat okullarının ihtiyaçları artık karşılanabiliyor. Bunlar bana göre önemli olumlu gelişmelerdir.
Patriklik seçimi için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Öncelikle cemaatin görüşlerini, önerilerini, düşüncelerini almaya, öğrenmeye çalışıyorum. Hemen hemen her gün tek tek kişilerle ya da cemaat temsilcileriyle gruplar halinde görüşüyorum, konuşuyorum. Herkesin memnun olacağı, saygı duyacağı, kalpten kabul edeceği bir patrik seçilebilmesi için doğru dürüst bir seçim olması için uğraşıyorum.
Bu seçimi kim yönetecek?
Türkiye’de seçim kanununa göre seçimleri seçim kurulları yapar. Patriklik seçimi için özel gelenek ve uygulamalar var. Cemaatin saygı duyduğu, güvendiği kişilerden bir Müteşebbis Heyeti oluşturduk. Bu heyet seçim kurulunun görevlerini yerine getirecek. Müteşebbis Heyeti cemaatin listelerini hazırlıyor, kimlerin seçime katılabileceğini belirliyor, seçimin gelenek ve göreneklerimize uygun yapılması için gerekli düzenlemeleri yapıyor. Amacımız cemaatin özgür iradesinin ortaya çıkmasını, demokratik kuralların tam olarak işletilmesini sağlamaktır.
Seçim ne zaman yapılacak?
Patrik seçiminin 13 Aralık 2017 günü yapılması öngörülüyor. Müteşebbis Heyeti’nin belirlediği bu seçim tarihinin uygulanabilmesi için devletin resmi bir onay vermesi ve bir talimatname göndermesi lazım. Devletin onayı ve talimatnamesi olmadan patriklik seçimi olamaz. Şimdilik devletten gelecek onayı ve talimatnameyi bekliyoruz.
Patrik adayları belli oldu mu?
Evet, adaylar belirlendi ve adaylara özel mektuplar gönderildi.
Kimler patrik olabilir?
Türkiye Cumhuriyeti patrik seçimi için özel bir talimatname göndermektedir. Patriklik seçimi buna göre olur. Bir din adamının patrik olabilmesi için babasının Türkiye’de doğmuş olması gerekiyor. Kendisi Türkiye dışında doğmuş olabilir.
Patrik adayı olmak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak şart değildir. Fakat patrik seçilen ruhani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değilse, seçimden sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmesi ve Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşımasışarttır. Seçimden sonra herhangi bir zorluk çıkmaması için adayları belirlerken devletin istediği şartları yerine getirip getirmediğine bakıyoruz. Devletin istediği tüm şartları yerine getirenleri aday yapıyoruz.
Siz de patrik adayı mısınız?
Evet, ben de patrik seçimine katılma şartlarını yerine getirdim. Babam, annem ve ben Türkiye doğumluyuz. Patrik seçimine ben de katılacağım.
Seçilemezseniz Almanya’ya dönecek misiniz?
Hayır. Ben patrik seçilemesem de burada, İstanbul’da kalacağım ve seçilen patriğe yardımcı olacağım. Ben 2012 yılında Almanya Ermeni Cemaati Ruhani Liderliğinden emekli olmuştum. Fakat Eçmiazin’deki Katolikosumuz görevimi beş yıl daha uzatmıştı. Bu görevim de bu yıl Almanya’da sona eriyor. İstanbul’a gelmeden önce bir Ruhaniyi Almanya Ermeni Cemaati’nin dini lideri olarak görevlendirmiştim. Bu ruhani 2018 yılında yapılacak seçimi de hazırlayacak.
Patrik seçilirsem İstanbul’da yaşayacağım. Seçilemezsem gene zamanımın büyük kısmını İstanbul’da geçireceğim. Kültür çalışmalarına, çevirilere ağırlık vereceğim. Arada sırada Almanya’ya, Marsilya’daki kız kardeşimin yanına gider gelirim. Hayatımın sonuna kadar İstanbul’da, Türkiye’de kalmayı düşünüyorum.
Sayın Sırpazan dini görevlerinizin dışında kültürle, edebiyatla, sanatla da uğraşıyorsunuz. Çok sayıda kitabı, makaleyi Almancan, Ermeniceden Türkçeye ya da Türkçeden Ermeniceye çevirdiniz. Çevirilere, sözlük çalışmalarına devam ediyor musunuz?
Patrik Kaymakamı olduktan sonra hemen hemen tüm zamanımı bu görevime harcıyorum. Çevirilere hiç zamanım yok. Bazı günlerde geceleri bir iki saat sözlük çalışmalarına devam edebiliyorum.
Sözlük kaç sayfa, kaç cilt olacak? Kaç yıldan beri çalışıyorsunuz? Sözlüğün kapsamı nedir?
Yirmi yıldan beri sözlük üzerinde çalışıyorum. Sözlükte 40.000 kelime vardır. Toplam üç cilt 2000 sayfa kadar olacak. Birinci cilt Türkçe-Ermenice-Almanca, ikinci cilt Türkçe-Emenice, üçüncü cilt ise Ermenice-Türkçe olacak. Birinci ve ikinci ciltleri tamamladım. Üçüncü cildin de sonuna geldim. Sözlüklerde Ermenice kelimelerin Latin Alfabesi harfleriyle yazılışını da gösteriyorum.
Sayın Sırpazan karşılıksız olarak benim “Seninle Güler Yüreğim” ve “Sarı Gelin” adlı romanlarımı Ermeniceye çevirmiştiniz. Çok teşekkür ederim. Başka çeviriler de yaptınız mı?
Evet yaptım ve yapıyorum. Son yıllarda Araştırmacı Mehmet Bayrak’ın bulduğu Ermeni Halk Aşuklarının Ermenice harflerle yazmış oldukları Türkçe sözlü destanları Latin harfleriyle yazdım. Bu kitap 570 sayfa büyük boy olarak yayınlandı. Daha öncede aynı büyüklükte bir kitap yayınlanmıştı. Böylece Ermeni Aşuklarının şiirlerini, destanlarını iki cilt halinde Türk edebiyatına, Türkiye kültür dünyasına kazandırmış olduk.
Sayın Sırpazan, Patrik adayısınız. Şu anda Patrik Kaymakamı olarak çok önemli bir görevi icra ediyorsunuz. Size göre Türkiye’de Ermenilerle Türkiye arasındaki sorunlar nasıl çözümlenebilir, barış ve güven nasıl sağlanabilir?
Son yıllarda Ermeni Cemaati ile devlet arasındaki barış kısmen sağlanmış durumda. Devlet Ermeni Cemaati’nin tapulu mülklerinin bir kısmını geri vermiş. Bunlar devlet ile cemaat arasında kısmen güven sağlamış. Fakat siyasi anlamda henüz tam olarak sorunlar çözülmüş, barış ve güven ortamı sağlanmıştır diyemeyiz.
Bunu örnekleyebilir misiniz?
Bakınız Ermeni Patriği dokuz yıldan beri hasta. Görev yapamaz durumda. Normal şartlarda, Ermeni Cemaatinin yüz yıllardan beri uygulanan kurallarına göre yeni bir Patrik seçilmesi gerekiyordu. Devlet yeni patrik seçimine izin vermemiş. Bir patrik genel vekilliği önermiş. Patriklik yıllarca vekillikle yönetilmiş! Bu nedenle Ermeni cemaati içinde yeni bir patrik seçilmesi için talepler olmuş, tartışmalar olmuştu. Bu durum devlet ile cemaat arasında güven bunalımı yaratmıştı. Son bir yılda Patriklik Kaymakamı seçilmesine izin verildiği için yeni bir güven ortamı doğmuş durumda. Bu çok önemli bir gelişmedir bence.
Sayın Sırpazan Türkiye’de yıllardan beri huzursuzluk, çatışma ortamı devam ediyor. Siz nasıl bir barış istiyorsunuz?
Ben kazananı ve kaybedeni olmayan bir barış istiyorum! Bence böyle bir barış mümkündür.
Barış ve huzur nasıl sağlanabilir?
Sonsuz savaş olmaz! Her savaşın sonunda bir barış olur, olmalıdır. Savaş kolay, barış zordur. Ama insanlar, akıllı ve barışçı devlet yöneticileri büyük savaşların sonunda kalıcı barışı sağlayacak anlaşmalar yapmışlardır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında birbiriyle savaşmış olan devletler; Almanya, İngiltere, Amerika, Rusya, Fransa aralarında barış yapmışlardır. Böylece dünkü düşmanlar günümüzün güvenilir dostlar haline gelebilmişlerdir.
Türkiye de hem içeride hem dışarıda komşularıyla kalıcı, adil bir barışı sağlayabilir. Kazananı ve kaybedeni olmayan bir barış mümkündür.
Böyle bir barış için karşılıklı güven ve saygı esastır.
Türkiye’de artık akıllı, mantıklı, dünyanın gidişatını anlayan insanlar yetişmiştir. Bu akil insanlar barışı sağlayabilir.
Barış ve huzura herkesin ihtiyacı var. Komşusuyla küs ve kavgalı olan bir insan huzurlu olamaz. Kiracı olan bir insan başka bir ev kiralar, kendine göre güvenli, huzurlu bir yeni mahalleye, yeni bir eve taşınabilir. Bizler bu ülkenin kiracısı değil sahibiyiz. Komşu ülkelerin kaderleri ortaktır. Komşu ülkeler başka bir ülkeye taşınamazlar. Bu nedenle kalıcı ve adil barışı sağlamak zorundayız. Komşumuz ağlarken biz gülemeyiz!
Hem bir din adamı olarak, hem aldığım eğitim ve aile terbiyesi açısından insanlar ve halklar, milletler ve cemaatler arasında kalıcı, adil bir barışı sağlamaya, toplumda barış kültürünü geliştirmeye çalışmak benim görevimdir. Barış bir ülkeye bereket getirir, barış insanların yaratıcı güçlerini artırır. İnsanlar ve halklar barış ve sevgi ile mutlu olabilirler.
KEMAL YALÇIN KİMDİR?
Kemal Yalçın, 1952 yılında Denizli’nin Honaz bucağında doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Türkiye’de felsefe öğretmenliği, gazetecilik ve yayıncılık yaptı. 12 Eylül 1980, askeri darbesinden sonra 1982’de Almanya’ya iltica etti. 13 yıl Haymatlos olarak yaşamak zorunda kaldı.
Yazarlık hayatına 1973’de başladı. Kitaplarının hepsini Almanya’da yazdı ve yayınladı. Şiir, öykü ve romanlarında barış, dostluk, toplumsal uyum, birlikte yaşam, insan ve doğa sevgisini işledi. Türkiye’de tabu olan konularda belgesel romanlar ve şiirler yazdı. Bu nedenle Türkiye’de yargılandı, beraat etti. 1915 Ermeni ve Süryani soykırımı hakkında sekiz kitap yayınladı. Seninle Güler Yüreğim adlı belgesel romanı, 2001 yılında İstanbul’da imha edildi.
Haymatlos adlı kitabında, 1933-1945 döneminde, Nazi rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınmış olan Alman bilim insanlarının ve Haymatlos Almanların Türkiye’de yaşadıkları hayatı romanlaştırdı.
2014 yılında Almanya’da yayınladığı üç ciltlik Süryaniler ve Seyfo adlı kitabında Süryani Soykırımını genişçe anlattı.
Almanya’da iki dilli çocuk kitapları yayınladı.
Kitapları İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Yunanca, Almanca, Ermenice, Hollandaca, Farsçaya çevrildi.
1989 yılından beri Almanya’da, Bochum şehrinde, Türkçe Öğretmenliği yapmaktadır.