Sur'u anlatan belgesele yasak
Sur'daki hayatı, göçü ve kültürel mirasın yok edilişini işleyen 'Sûr: Ax û Welat' belgesel filminin İstanbul Şişli'deki gösterimi yasaklandı.
Sur Belgesel Kolektifi’nin hazırladığı ve bu akşam (3 Aralık Pazar) Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde gösterimi yapılması planlanan “Sûr: Ax û Welat” adlı belgesel fiili olarak yasaklandı. Belgeselin yönetmenleri tepki gösterdi.
Konuya dair açıklama yapan Sur Belgesel Kolektifi, “7 bin yıllık kadim kentin tarihi mirasını, bu mirasın acımasızca yok edilişini işleyen ve zorunlu göç sürecinin göç etmek zorunda kalan aileler, bireyler üzerinde nasıl bir etki bıraktığı, hatıralarında, hafızalarında nasıl yaralar açtığını konu edinen Sûr: Ax û Welat belgeselinin gösterimi Sur’da devam eden ablukanın 2. yıldönümünde engellenmiştir. Gösterimin yapılacağı Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi, Emniyet güçleri tarafında baskı altına alınmış, gösterime izin vermemeleri için uyarılmış, aksi takdirde gösterim günü salona polislerin yerleştirileceği tehdidinde bulunulmuştur” ifadelerini kullandı.
Açıklamada, ‘Suriçi Bölgesi’nin dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olduğu’ ve aynı zamanda ‘dünyanın en uzun süreli yasağına maruz bırakıldığı’ vurgulanarak, hem ablukanın kaldırılması hem de sansür ve baskılara karşı sinema emekçilerinin dayanışması adına çağrıda bulunuldu.
SİZ GÖZLERİNİZİ KAPATINCA ONLAR YOK OLMUYOR
Belgeselin yönetmeni Hicran Urun, gösterimin polis tarafından engellenmesini, “Sur belgeselini engelleyerek orada yaşananları yok sayamazsınız. Sur kocaman bir gerçek ve karşımızda duruyor” sözleriyle tepki gösterdi.
Mezopotamya Ajansı’ndan Sadiye Eser’e konuşan Hicran Urun, izlenmeyen bir belgeselin engellenmesinin tek nedeninin içinde "Sur" isminin geçmesine bağlayarak, “Belgeselin ismi 'İstanbul' olsaydı hiç böyle bir engellemeye ihtiyaç duymayacaklardı. Sur isminin onları rahatsız ettiğini biliyoruz. Ancak siz Sur belgeselini engelleyerek orada yaşananları, Sur halkını yok sayamazsınız. Sur kocaman bir gerçek ve karşımızda duruyor. Orada yaşananlar er ya da geç yüzümüze çarpacak. Bugün belgeseli engelleyebilirsiniz; ama o anneler ve gençler yaşananların birebir tanıklarıdır. Siz gözlerinizi kapatınca onlar yok olmuyor" dedi.
Filmin diğer yönetmeni Zana Kibar da, belgesel çekimleri sırasında yaşadıklarını şöyle anlattı: “Oraya gittiğimiz dönemde de hala devam eden bir abluka vardı. Çatışmaların da olduğun mahalleler, bütün ara sokaklar dahi beton bloklarla kapatılmıştı. Çatışmalar, operasyonlar bitmiş olmasına rağmen izin verilmiyordu. Oradaki yıkım çatışmalardan sonra kepçelerle devam ediyordu. Oraya ait görüntüler almak istedik; ancak uzak yerlerden, binaların tepelerine dahi kamerayla herhangi bir çekim yapamayacağımız söylendi. Görüştüğümüz kişiler açısından da bizim için rahat bir durum değildi. Çünkü biz görüştükten sonra onların başına ne geleceği kaygısı hem bizde hem onlarda vardı. Daha önce buna örnek de yaşanmış. Siz çıktıktan sonra polisler gidip o kişileri gözaltına alıp, hatta tutuklayabiliyor. Her an kameranıza ya ekipmanlarınıza el konulabilir ya da siz gözaltına alınabilirsiniz. Böyle bir atmosfer içinde ister istemez seni kısıtlıyor, sen de kendini kısıtlamak zorunda kalıyorsun” dedi. (HABER MERKEZİ)