03 Aralık 2017 23:48

Türkiye uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir

Zarrab davasını takip eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger Evrensel’e açıklamalarda bulundu.

Paylaş

Çağrı SARI
İstanbul

İran’a yönelik ekonomik ambargoların delindiği iddiasıyla ABD’de yargılanan Reza Zarrab 3 gün süren tanıklığında İran’ın petrol satışı karşılığı elde ettiği parayı uluslararası ödemelerde kullanabilmesi için Türkiye’de siyasiler ve kamu bankalarının nasıl aracı olduğu iddiasını dile getirdi. Dava bugün yeniden başlayacak. Salı günü ise sözün savunmaya geçmesi ve aynı zamanda Zarrab’a soru yöneltmesi bekleniyor.

Davayı New York’ta takip eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger Zarrab’ın 3 günlük tanıklığını gazetemize değerlendirdi. Aksünger Hakan Atilla’nın bir anlaşma içerisinde olabileceğine dikkat çekti ve ya beraat edeceğini ya da sanıklıktan çıkarılacağını tahmin ettiğini söyledi. Erdal Aksünger, Erdoğan’ın ve Babacan’ın Vakıfbank ve Ziraat’in ticarete dahil edilmesi için talimat verdiğine ilişkin bilginin yeni olduğuna dikkat çekti. 17 Aralık sürecini soruşturma komisyonundaki dosyalarda böyle bir bilginin yer almadığını ifade etti. Hatta Babacan’dan ‘taş koyabilir’ diye çekindiğini aktardı.

22 Aralık’a kadar sürecek davada çok ciddi tanıklar olduğunun konuşulduğunu aktaran Aksünger, dava bitince başka davalar açılma ve Türkiye’nin uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya kalabilme ihtimaline dikkat çekti. Erdal Aksünger’in Evrensel’e yaptığı değerlendirmelerden satırbaşları şöyle:

100 KİŞİLİK JÜRİ DAVAYLA İLİNTİLİ!

Reza Zarrab, Türkiye’de daha önce kurulan soruşturma komisyonu sürecinde bütün iddiaları kabul etti. Bu dava sadece 17 Aralık sürecindeki iddialar üzerine konumlandırılmamış gibi görünüyor. Farklı tanıklar ve delillerin çıkacağı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Jüri seçimleri yapıldığında 100 kişilik liste vardı. İçerisinde çok ilginç insanlar var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen, avukatlar da var, kurumlar vs. Bu listenin hepsinin sanık veya tanık olarak değerlendirilmesi yanlış ama savunma veya iddia makamı tarafından hepsi ile ilintili olduğunu söyleyebiliriz.

AVUKATLARI ATİLLA’YI DOĞRULADI

Zarrab, Mehmet Hakan Atilla aleyhinde bir takım iddialarda bulundu. İlginç olan Atilla’yı savunmak üzere tutulan Halk Bankası’nın avukatlarının suçlamaları kabul etmesi oldu. Müvekkillerini savunurken de şu ifadeleri kullandılar: “Evet böyle bir suç işlenmiş, bu suçları işlerken de bankanın genel müdürü Süleyman Aslan ve Zarrab rüşvet ilişkisi içine girmişler.” Bu tarzda savunma yaptıklarında bu işi kabul etmiş oldular. Bence bu davanın seyrinin en önemli noktasıydı bu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger: Zarrab’ın söylediği ‘Eski Bakan Zafer Çağlayan’ın, dönemin Başbakanı Erdoğan’dan hem de Hazine Bakanı Ali Babacan’dan onayımı aldım’ demesi bence çok muammalı bir konu.

ATİLLA DA ANLAŞMIŞ OLABİLİR

Hakim, Zarrab’ın ifadeleri için ‘İşin şekli değişecek’ dedi ama bunların hepsinin güçlü delillerle ortaya koyması gerektiğini de tekrar tekrar ifade etti. Tahmin ediyorum ki bundan sonra da ilginç ifadelerde bulunacak. Mehmet Hakan Atilla da (arka planda bir anlaşma olabilir) anlaşma görüntüsü içerinde, öyle hissediyorum ki Atilla da ya beraat edecek ya sanıklıktan çıkartılacak, düşük bir ceza ile ABD’de kalacak.

ERDOĞAN VE BABACAN SORUŞTURMA KOMİSYONU DOSYALARINDA YOKTU

Sürecin Türkiye’yi etkilemesi dramatik. Halkbank hedef tahtasında görünüyor. Öncelikle Zirrat Bankası ve Vakıfbank için iddiaları biz daha önce hiç görmemiştik. Zarrab’ın söylediği ‘Eski Bakan Zafer Çağlayan’ın, dönemin Başbakanı Erdoğan’dan hem de Hazine Bakanı Ali Babacan’dan onayımı aldım’ demesi bence çok muammalı bir konu. O ifadenin ne kadarı doğru bilmiyorum ama Babacan ve Başbakan ile ilgili bu konuda soruşturma komisyonundaki dosyada biz bir şey görmemiştik. Hatta Ali Babacan ve Mehmet Şimşek için Zarrab 17 Aralık döneminde “Bunlar bizim işimize taş koyabilirler” tarzında ifadeleri kullanıyordu. Çekiniyordu. Belki laf olsun diye söyledi bilemiyorum. Önümüzdeki süreçte göreceğiz.

MESELE ABD AMBARGOSU DEĞİL BANKACILIK AKDİNİ İHLAL

Erdal Aksünger Hükümet kanadını dile getirdiği “ABD ambargosu umurumuzda değil” ifadesine de atıf yaparak, meselenin ABD ambargosu olmadığını, bankacılık akdinin ihlali olduğunu şöyle anlattı: Yaptırımları iki ayaklı düşünmek lazım. Birincisi ekonomik yaptırımlar, diğeri de hukuki yaptırımlar... Ekonomik yaptırımlara baktığımızda; davanın görüldüğü mahkeme daha evvel bir çok kurumlara ciddi cezalar kesmiş. Neden? ‘ABD ambargosu’ diye bir şey yok. ‘ABD’nin yaptırımı’ diye bir şey var. Bankacılık sitemi ile Amerika’nın “Bu sistemin içerisinde yer alıyorsanız, sistemin kurallarına uyuyacaksınız” tarzında bir akit var arada. Uluslararası bir akit. Siz bunu eğer delmişseniz, ya bu cezayı ödeyeceksiniz, ya da bu sistemin içerisinden çıkarılacaksınız. Yani aslında uluslararası bütün işlemlerden mahrum edileceksiniz.

PARA DEĞİL İLAÇ VEYA GIDA VERİLİR

İkinci konuda BM’nin güvenlik yaptırımları meselesi, Orada da şöyle bir durum var: Türkiye’de bu davayı ‘milli dava’ya döndürmek isteyenlerin yaptıkları algı bunun üzerinden yürüyor. “Biz de İran’a mal satarız. Bizi ilgilendirmez” tarzında. Esas mesele de bu. Kimse size “İran’a mal satmayın” diye bir baskı, ambargo kuralı uygulamıyor. 2010 yılından itibaren ambargo gevşetildikten sonra, İran’dan doğalgaz ve petrol alabilirsiniz. Karşılığında da ürettiğiniz ve İran’ın ihtiyacı olan gıda, tekstil, ilaç veya benzeri şeyler verebilirsiniz. Sadece para ödemeyeceksiniz. silah vermeyeceksiniz. Kimyasal vermeyeceksiniz. Bunun dışında her türlü şeyi vermek ve satmakta herhangi kısıtlama yok. Ama yapılan şu: Buradaki iddiaların toplamında İran’dan doğalgaz, petrol alınıyor ki çok da yüksek fiyatla alınıyor. Birilerinin çıkarlarına hizmet etmek amacıyla. Türkiye bankacılık sitemi ile beraber para ödemesi yapılıyor, komisyonlar üzerinden ciddi rant elde edilmek üzere kurulmuş tezgah gibi görünüyor. Bu da çok ciddi bir zarar görünüyor. Eğer siz 30 milyar ile 50 milyar arasında doğalgaz veya petrol aldıysanız İran’dan, 100 birim ise 100 birimlik mal verdiğinizde en azından 50 birimlik tortu kalır. Bu da sizin cari açığınızı kapatır. Yani, para yerine mal verirsen kazançlı olursun. 1 birim ithalat karşılığında 1 birim ihracat yapmış oluyorsun. Verilen malın ülke üretimine ve istihdamına katkısı olur. Örneğin domates verirseniz, istihdamı tüccarlığı, vergileri derken bırakacağınız yüzde  50’dir. Bu da sizin cari açığınızı kapatır. Türkiye aslında bu cari açığı kapatmaktan mahrum edilmiştir.

BAŞKA DAVALAR GELEBİLİR

Erdal Aksünger bu dava bittikten sonra yeni davaların da açılabileceğine dikkat çekti: Bundan sonraki süreçte çok ciddi tanıklar olduğu ifade ediliyor ama süreç 22 Aralık’a kadar devam edecek. Bu davanın ne getireceği ayrı konu ama dava bitince başka davalar açılma ihtimali ve değişik uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya kalabilme sıkıntısını yaşama ihtimalimiz var.

3 GÜN BOYUNCA RÜŞVETİ, USULSÜZLÜĞÜ ANLATTI

Reza Zarrab, hayali ihracattan, alınan verilen milyon dolarlık rüşvetlere, alınan talimatlardan tapelerde yer alan konuşmalara kadar üç gün boyunca bu ağı nasıl kurduklarını ve kimlerin bu işin içinde olduğunu anlattı. Zarrab ilk gün dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a 45-50 milyon avro, 7 milyon dolar ve yaklaşık 2.5 milyon Türk Lirası rüşvet verdiğini söyledi.

İkinci gün duruşmaya mahkum kıyafetiyle değil, kravatsız bir takım elbiseyle getirilen Zarrab, Dönemin başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve dönemin Hazineden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’la ilgili bazı bağlantılara değinerek, “Erdoğan ve Babacan iki Türk bankasına daha, Ziraat Bankası ve VakıfBank, benim ile ilgili işlemlerime yardımcı olması için de talimat verdiler” dedi. Zarrab, talimatın Zafer Çağlayan’dan öğrendiğini kaydetti.

Zarrab, üçüncü günde Hakan Atilla ile yaptıkları hayali ihracatı anlattı.

BAŞBAKANA, SÜLEYMAN ASLAN SORULARI

Türkiye’de aralarında bakanlar ile üst düzey banka yöneticilerinin de bulunduğu ‘rüşvet çarkı’ ile ABD’nin İran’a yönelik ambargosu delinerek kişisel servete kavuşulmasının yargılandığı New York’taki davayı yerinde takip eden CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Rıza Zarrab’ın, defalarca rüşvet verdiği Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’a ilişkin Başbakan Binali Yıldırım’a sorular yöneltti.

TBMM Başkanlığına soru önergesi veren Emir, Başbakana şu soruları yöneltti:
“Aralarında AKP’li bakanlarının da bulunduğu rüşvet çarkının merkezindeki kişi olan Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan, Türkiye’de midir? Türkiye’de ise yurtdışına çıkış yasağı konulmuş mudur? Türkiye’de değilse nerede olduğu konusunda bilginiz var mıdır? Süleyman Aslan, emekli statüsünde bir kişi midir? Emekliyse, hangi statüde emekli edilmiş ve kaç lira emekli maaşı almaktadır?
Süleyman Aslan, ’17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’nda gözaltına alınmasının ardından, evindeki ayakkabı kutuları içinde bulunan paralarla ilgili “Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi’nin ihtiyaçları karşılanacaktı!” demişti. Bu okulun milyon dolarları bulan ihtiyaçları nelerdi? Süleyman Aslan, Rıza Sarraf’tan aldığı ‘rüşvet paraları’ndan buraya para aktarımı yapmış mıdır? Yaptıysa ne kadar ve hangi işler için kullanılmıştır?​”

ÖNCEKİ HABER

Honduras’ta neler oluyor?

SONRAKİ HABER

‘Böyle giderse barış için tutacak el bulamayacaklar’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa