Şarkılarla Nelson Mandela
Nelson Mandela'nın ırkçı Güney Afrika rejimine karşı mücadelesi pek çok müzisyenin desteğini kazanmıştı. En güzel Mandela şarkılarını derledik.
Mithat Fabian SÖZMEN
4 yıl önce bugün hayatını kaybeden Nelson Mandela’nın ırkçı apartheid rejimine karşı 27 yılı cezaevinde geçen mücadelesi yalnızca kendi halkına değil tüm dünyaya ilham vermişti. Apartheid rejimine karşı uluslararası tepkinin geniş bir taban kazandığı ’80’ler müzik dünyasının da bu mücadeleye katıldığı bir sürece tanıklık etti. Bu dönemde yazılan şarkıların özneleri her ne kadar Mandela ve Güney Afrika olsa da aslında hedef dünya genelinde süregelen ırkçılık ve eşitsizlikti.
Nelson Mandela ve Güney Afrika halkının mücadelesi için yazılmış en güzel şarkıları sizler için derledik.
EDDY GRANT - GIMME HOPE, JO’ANNA
Güney Afrika’nın en büyük kenti Johannesburg, aynı zamanda apartheid döneminde de direnişin merkezi Soweto’yla komşu olması sebebiyle önemli bir simgeydi. Bu yüzden Eddy Grant’in şarkıda Jo’Anna olarak andığı, sadece bir kent olarak Johannesburg değil aynı zamanda apartheid rejimidir.
1988’de halen apartheid rejiminin sürdüğü sırada yayınlanan şarkının her dizesi dönemin güncel siyasetine ve uluslararası topluma önemli mesajlar içeriyor. Zaten bu yüzden ülkede hızlıca yasaklandı. Türkiyeliler olarak şarkıyı dinleyince neyi kast ettiğimi anlayacağınıza eminim. Sözlerin çevirisi aşağıda.
Well Jo'anna she runs a country (Jo’anna, o bir ülkeyi yönetiyor)
She runs in Durban and the Transvaal (Durban ve Transvaal onun idaresinde)
She makes a few of her people happy, oh (Çok az yurttaşını mutlu ediyor, ah)
She don't care about the rest at all (Geri kalanını umursamıyor)
She's got a system they call apartheid (Apartheid dedikleri bir sistemi var)
It keeps a brother in a subjection (Kardeşleri özgürlükten mahrum bırakan)
But maybe pressure can make Jo'anna see (Ama belki yeterince baskı oluşursa Jo’anna...)
How everybody could a live as one (Herkesin birlikte yaşayabileceğini görebilir)
***
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
Hope, Jo'anna (Umut, Jo’anna)
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
'Fore the morning come (Gün doğmadan önce)
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
Hope, Jo'anna (Umut, Jo’anna)
Hope before the morning come (Gün doğmadan önce)
***
I hear she make all the golden money (Duyuyorum ki altından –ülkenin en önemli gelir kaynağı- tonla para kazanıyormuş)
To buy new weapons, any shape of guns (Yeni ve her türden silahı almak için)
While every mother in black Soweto fears (Siyah Soweto’daki annelerin tümü)
The killing of another son (Bir başka oğlunun daha öldürülmesinden korkarken)
***
Sneakin' across all the neighbors' borders (Komşuların sınırlarına gizlice sızıp –Angola’yı kast ediyor- )
Now and again having little fun (Eğlenmeyi seviyor)
She doesn't care if the fun and games she play (Oyunlarının ve eğlencesinin...)
Is dang'rous to ev'ryone (Geri kalan herkes için tehlikeli olup olmadığını umursamıyor)
***
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
Hope, Jo'anna (Umut, Jo’anna)
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
'Fore the morning come (Gün doğmadan önce)
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
Hope, Jo'anna (Umut, Jo’anna)
Hope before the morning come (Gün doğmadan önce)
***
She's got supporters in high up places (Yüksek yerlerde –emperyalistler- destekçileri var)
Who turn their heads to the city sun (Sadece Sun City’yi -Güney Afrika’da kumarhaneleriyle ünlü bir kent- gören)
Jo'anna give them the fancy money (Jo’anna onlara epey para veriyor)
Oh to tempt anyone who'd come (Gelecek herkesi baştan çıkarmak için)
***
She even knows how to swing opinion (Kamuoyu algısını nasıl değiştireceğini bile biliyor)
In every magazine and the journals (Her dergi ve gazetede)
For every bad move that this Jo'anna makes (Jo’anna’nın yaptığı kötülükler için)
They got a good explanation (İyi bir açıklamaları var)
***
Even the preacher who works for Jesus (Hz. İsa için çalışan rahip bile)
The Archbishop who's a peaceful man (Başpiskopos –Desmond Tutu’yu kast ediyor-, barışçıl bir insan)
Together say that the freedom fighters (Özgürlük savaşçıları birlik olursa)
Will overcome the very strong (Her türlü güçlüğü aşacağını söylüyor)
***
I want to know if you're blind Jo'anna (Jo’anna kör olup olmadığını merak ediyorum)
If you want to hear the sound of drums (Merak ediyorum çalan davulların sesini duyup duymadığını)
Can't you see that the tide is turning (Rüzgarın döndüğünü göremiyor musun)
Oh don't make me wait till the morning come (Ah beni gün doğana kadar bekletme)
***
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
Hope, Jo'anna (Umut, Jo’anna)
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
'Fore the morning come (Gün doğmadan önce)
Gimme hope, Jo'anna (Bana umut ver Jo’anna)
Hope, Jo'anna (Umut, Jo’anna)
Hope before the morning come (Gün doğmadan önce)
HUGH MASEKELA - BRING BACK NELSON MANDELA
‘80’lerde Güney Afrika mücadelesi tüm dünyada gittikçe daha fazla ses getirirken önemli taleplerden biri Nelson Mandela’nın cezaevinden salınmasıydı. Bu mesajı içeren pek çok şarkı yapıldı. Güney Afrika’nın en büyük müzisyenlerinden Hugh Masekela’nın “Nelson Mandela’yı geri getirin” şarkısı da bunlardan biriydi. Masekela, şarkıyı 1986’da sürgündeyken yazmıştı. Sözleri çok basit ancak anlamlı olan bu eser, benim favorilerimdendir. Şarkı ilk çıktığında Güney Afrika’da yasaklanmıştı.
Bring Back Nelson Mandela. (Geri getirin Nelson Mandela’yı)
Bring him back home to Soweto. (Onu evine, Soweto’ya geri getirin)
I wont to see him walking down the street in South Africa - Tomorrow. (Onu Güney Afrika’nın sokaklarında yürürken görmek istiyorum. Yarın)
Bring Back Nelson Mandela. (Geri getirin Nelson Mandela’yı)
Bring him back home to Soweto. (Onu evine, Soweto’ya geri getirin)
I wont to see him walking down the street with Winnie Mandela. (Onu sokaklarda Winnie Mandela’yla yürürken görmek istiyorum)
SAVUKA – ASIMBONANGA
“Onu uzun süredir görmedik” anlamına gelen Asimbonanga, 1987’de siyah ve beyaz Güney Afrikalılardan oluşan Savuka’nın Third World Child (Üçüncü Dünya çocuğu) albümünde yer alıyordu. Şarkı, Joan Baez dahil pek çok isim tarafından söylendi.
“Onu uzun süredir görmedik” ifadesi Mandela’nın uzun süredir cezaevinde tutulmasına yönelik bir isyanı ve hüznü dile getiriyor. Ancak şarkıda umut da var.
Asimbonanga (Onu uzun süredir görmedik)
Asimbonang' umandela thina (Mandela’yı uzun süredir görmedik)
Laph'ekhona (Tutulduğu o yerde)
Laph'ehleli khona (Kapatıldığı o yerde)
***
Oh the sea is cold and the sky is grey (Deniz soğuk ve gökyüzü gri)
Look across the island into the bay (Körfez’in karşısındaki adaya –Mandela’nın tutulduğu Robben adası- bak)
We are all islands till comes the day (O gün gelene kadar hepimiz adayız)
***
Asimbonanga (Onu uzun süredir görmedik)
Asimbonang' umandela thina (Mandela’yı uzun süredir görmedik)
Laph'ekhona (Tutulduğu o yerde)
Laph'ehleli khona (Kapatıldığı o yerde)
***
A seagull wings across the sea (Bir martı denizi geçiyor)
Broken silence is what I dream (Sessizliğin sona erdiğini hayal ediyorum)
Who has the words to close the distance (Mesafeleri kısaltacak sözler onda)
Between you and me (Seninle benim aramızda)
STEVIE WONDER - IT’S WRONG
Stevie Wonder’ın 1985’te şöhretinin zirvesindeyken yazdığı bu şarkı apartheid rejiminin adaletsizliğine dikkat çekerek yaşananların kölelik ve soykırımdan farksız olduğunu tüm dünyaya duyurmaya çalıştı. Los Angeles Times’ın aktardığına göre Wonder, aynı yıl ABD’nin başkenti Washington D.C.’de apartheid karşıtı bir eylemde gözaltına alındı ve en meşhur şarkılarından “I just called to say I love you”yu Nelson Mandela’ya adadı. Güney Afrika rejimi, buna Wonder’ın şarkılarını yasaklayarak yanıt verdi.
BONUS:
PETER GABRIEL – BIKO
Bu bir Nelson Mandela şarkısı değil. Ancak Güney Afrika özgürlük hareketinin en önemli simgelerinden Steve Biko’nun 1977’de polis tarafından gözaltında katledilmesi dünyanın gözünün apartheid rejimine çevrilmesinde önemli rol oynamıştı. İngiliz şarkıcı Peter Gabriel’in şarkısı, 20. yüzyılın en etkili ağıtlarından biriydi. '80'lerde büyüyen ve Mandela'ya yoğunlaşan uluslararası ilginin de önünü açtı.
You can blow out a candle (Mumu söndürebilirsin)
But you can't blow out a fire (Ama ateşi söndüremezsin)
Once the flames begin to catch (Alevler kavuştuğunda)
The wind will blow it higher (Rüzgar onu daha da büyütecek)
Gabriel’in bu sözleri mücadelenin büyüyerek devam edeceğini de muştuluyordu.