Futbolda Kadınlar
Futbolun kadının toplumsal hayata katılımı sorunundaki konumuna dair söylenecek çok şey var elbette.
Ender Şiar ARGIN
Yıldız Teknik Üniversitesi
Avrupa futbolunun yönetim organı UEFA, ücretler ve şartların iyileştirilmesi gerekçesiyle Avrupa Şampiyonası Finalleri grup aşaması maçlarından İsveç maçına çıkmayan Danimarka Kadın Milli Futbol Takımı’na 4 yıl müsabakalardan men cezası verdi.
Erkeklerle eşit ücret talebi, prim yönetmeliğinde düzenlemeye gidilmesi ve sakatlıklara karşı sigorta gibi temel haklarını güvence altına alabilmek için Danimarka Futbol Federasyonu ile toplu sözleşme imzalamak isteyen Danimarka A Milli Takımı, toplu sözleşme konusunda anlaşma sağlanamaması üzerine 20 Ekim’de oynanması gereken İsveç maçından önceki antrenmanlara ve maça çıkmayarak grev hakkını kullanmıştı.
Kadın futbolcular tarafından son dönemde oldukça fazla dillendirilen eşit ücret talebi dolayısıyla kadının futboldaki ya da futbolun kadının toplumsal hayata katılımı sorunundaki konumuna dair söylenecek çok şey var elbette. Bu sorunun tahlilini burada yapıp çözüm reçetesini koymak mümkün olmamakla birlikte futbolun sosyo-kültürel gelişimine ve tarihsel olarak meselenin çıkış noktası sayılabilecek yerlere bakmakta fayda var.
Futbolun erkeklerin icat ettiği bir oyun olduğunu pekala söyleyebiliriz. Erkeklerin bulduğu bir oyunun da -egemen konumu da dikkate alınarak- erkeklerin beğenisiyle gelişmesi temel problemlerin çıkış noktalarından biriydi. Oldukça “sert” bir spor olarak dizayn edilen futbolda kadınların yeri yoktu. Çünkü “sert” bir sporda kadınların bedenlerinin deforme olmasını “istemeyen” de yine aynı erkeklerdi. Kadınların en önemli misyonu annelikti ve toplumsal hayatın herhangi bir alanına katılmak erkeğin egemen rolünün riske atılması demekti.
FUTBOL KADINLARA YASAKLANMIŞTI
1920’lerde olimpiyat oyunları ve diğer spor alanlarının yardımıyla (özellikle estetik sporlar: buz pateni, jimnastik, yürüyüş vb.) kadınların sporun tümüne katılımında bir takım “zorlamalar” yapılsa da dünya savaşları ve sonrasında önce İngilizler sonra çoğu Avrupa ülkesi futbolu kadınlara yasaklamıştı. 50 yıla yakın futboldan uzak kalmıştı kadınlar. Tekrar futbol oynamaya başladıklarında ise tribün denilen “ataerki merkezleri” karşılamıştı onları. 1970’lerde yükselen feminist hareket ve diğer kadın hareketleri de futbola hiç yüzünü dönmemişti. Çünkü kadın sporcular kadın hareketine ilgisiz gruplar olarak algılanıyordu, spor alanı erkeklerin erkekliklerini kanıtladıkları ve “yenilginin kesinleştiği” bir alan olarak görülüyordu. Ayrıca çalışma hakkı, eşit işe eşit ücret ve kürtaj hakkı gibi meseleler varken futbol ve diğer sporlar gereksiz ve saçma bir alandı.* Ancak futbol sahalarında her gün yeniden üretilen erkek egemenliğinin devamlılığı henüz görülemiyor, bu sorun yeterince toplumsal olarak ele alınamıyordu. Özel olarak tribünler ve futbol sahaları, genel olarak spor alanı kültürel kodların en yoğun şekilde üretildiği alanlardan biriydi.
Kadın, kadın hareketi ve futbol genel hatlarıyla bu kontekstte günümüze kadar geldi. Bugün de tablo geçmişten çok farklı değil. Futbol stadyumları, erkeğin üstünlüğünü ve kadının itaatkarlığını devam ettirmek üzere saldırganlık, fiziksel güç, dayanıklılık gibi vurgularla erkek egemen düşüncelerin en fazla üretildiği yerler. Yenilmenin kadınlık, yenmenin erkeklik olarak simgeleştiği bir futbol kültüründen bahsedebiliriz. Rakip takım ya da taraftar “kadınlık” ile küçük düşürülmeye çalışılıyor, karşı tarafın ne kadar erkek olduğu sorgulanıyor. En yerel futbol kulüplerinden tutalım uluslararası futbol federasyonlarına kadar kadınların futbola katılımı için yeterli adımlar atılmıyor, kadınların yaşadığı sorunlara çözüm geliştiril(e)miyor. Kadın spor yöneticileri ve teknik direktörlerin sayısının yetersizliği barizken büyük oranda “kulüp çalışanı” alanında istihdam edilen kadınların yaşadığı baskı ve taciz sorunları gündemde yer bulamıyor. Bu oyunu seven ve devam etmek isteyen pek çok kadın, ülkelerinde kadın futbolundaki seviye ve olanaklar ne kadar iyi olursa olsun, kariyerlerini yarıda bırakmak zorunda kalabiliyor. Sporda kadının sporcu özelliğinden ziyade cinsiyetiyle değerlendirildiği de su götürmez bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
EŞİT İŞE, EŞİT ÜCRET TALEBİ
Danimarka Kadın Futbol Takımı’nın gerçekleştirdiği maç grevi ve UEFA’nın verdiği sert ceza bu noktaları göz önüne aldığımızda çok daha net anlaşılabilir. Arsenal’li kadın futbolcu Vivianne Miedama ve Amerika, İsveç ve Danimarka Milli Takımı oyuncularına kadar son dönemde oldukça fazla dillendirilen “eşit ücret” talebine de kadın sorunun çözümündeki en önemli taleplerden “eşit işe, eşit ücret” kapsamında bakmak sorunun kaynağını görmemizi kolaylaştırabilir. Son cümle olarak kadınların toplumsal hayatın tümünde yaşadığı sorunlar (cinsel şiddet, ücret eşitsizliği, üst kademelerde yer alamama vs.) kadın futbolcuların karşısına da futbol sahalarında çıkıyor dersek çok da yanılmış olmayız.