Saakaşvili’nin şovları nelerin alameti?
Mikhail Saakaşvil'nin ‘Engellenemez yeniden yükselişi’nin arkasında Ukrayna ve bölgeye dair ulusal ve uluslararası siyasi planlar yatıyor.
Okay DEPREM
Donetsk
Ukrayna’nın başkenti Kiev’de geçtiğimiz hafta önce aksiyon sonra ise komedi filmlerini aratmayan sahneler peşi sıra ekranlara yansımış, olayların kahramanı ise birkaç yıl öncesine kadar ülkeyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan Gürcistan kökenli bir politikacı olmuştu.
Rus basınının tabiriyle ‘uluslararası maceraperest’ Mikhail Saakaşvili, Ukrayna siyasetindeki bitmek bilmeyen çalkantı ve çekişmelerin tam anlamıyla tuzu biberi oldu.
Birkaç aydır Kiev’i etrafına topladığı kalabalıklarla birbirine katan, artık vatandaşı dahi olmadığı ülkenin devlet başkanına alanlarda meydan okuyan Saakaşvili’nin bu gücü tam olarak nereden ve nasıl aldığı sorusu gündemde. Bir süre önce vatandaşlığı iptal edilen, dahası herhangi başka bir ülkeyle bile vatandaşlık bağı kalmamış Saakaşvili’nin, komşu ülke Polonya’nın sınır kapısında, yanına aldığı birkaç yüz kişilik mini bir taraftar topluluğuyla birlikte elini kolunu sallayarak Ukrayna’ya giriş yapması özellikle dikkat çekmişti.
Ardından da ülkenin bir dolu şehrinde, Devlet Başkanı Petro Poroşenko’yu istifaya davet ettiği siyasi miting turuna çıktı ve hatta başkente gelip insanları sokaklara çağırmak suretiyle yeni bir “devrim”in fitilini ateşleyecek halk kahramanı pozlarına büründü…
Saakaşvili’nin tüm bunlara nasıl olup da muktedir olduğunu anlamak için filmi en başına sarıp seyredelim.
ABD’NİN RUSYA’YA KARŞI HAZIRLADIĞI İLK POLİTİKACILARDAN
Lisans öğrenimini Kiev’de 1992 yılında tamamladıktan önce Strasburg’a ardından da ABD’ye giden Saakaşvili, burada yüksek eğitimini bitirip, özellikle “insan hakları” alanında uzmanlaştı. ’90’ların önemli bir bölümünü geçireceği Batı ülkelerinde Saakaşvili’nin belki de en önemli marifeti; Gürcistan için yakın gelecekte kafasına koyduğu “Gül Devrimi”nin taşlarını örmek olacaktı. Amacı Gürcistan’ın başına geçip onu, Sovyet sonrası coğrafyasında Rusya’ya ilk kafa tutacak ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) oluşumundaki ilk gediği açacak ülke yapmaktı.
Bu kapsamda, Washington’da, Rusya’yı eski etki sahasında politik, askeri ve jeostratejik olarak azami derecede yalıtmak ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde NATO’nun genişlemesi stratejik planında ilk ülke yapmak hedefiyle; bu açıdan ‘seçilmiş kişi’ olarak görülmesini sağlamak için Kongre ve Pentagon’un güç odaklarını ikna etmek üzere ‘temaslarına’ başladı.
GÜRCİSTAN DEVLET BAŞKANLIĞI DÖNEMİ
Mikhail Saakaşvili, Amerika’da siyasi olarak yeterince güç topladıktan ve Gürcistan’da girişeceği faaliyetler için destek sözü alıp uzun süreli olarak ülkesine döndü. Birkaç yıl sonra, ABD destekli bir sivil darbeyle 2003 sonlarında, Önceki Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze’yi devirerek iktidara geldi ve iki dönem üst üste ülkesinin devlet başkanı oldu.
2008’de, Rusya’da Dmitri Medvedev devlet başkanıyken, Rusya’nın bir nevi oyununa gelerek Güney Osetya’ya askeri olarak müdahale etti ve ardından Gürcistan’daki tüm kariyerini bitirecek sürecin ilk adımını atmış oldu. Rusya’nın Tiflis’in dibine kadar gelen askeri müdahalesi sonrasında Saakaşvili, hem Abhazya’yı hem de Güney Osetya’yı sonsuza kadar kaybetti. 2013’ün sonbaharında, ikinci başkanlık döneminin sona ermesine günler kala koltuğunu alelacele terk ederek adeta arkasına bile bakmadan ülkesini terk etti.
UKRAYNA’DAKİ DARBE FIRSAT OLDU
Bu milattan sonra bir süre “boşta gezen” Saakaşvili için, kariyerini bırakmak zorunda kaldığı noktadan devam ettireceği yepyeni bir mecra, Ukrayna’da ABD-Batı destekli sivil faşistlerin 2014 yılında iktidarı gasbetmeleriyle ortaya çıktı.
Bu sıralarda Saakaşvili Amerika’daki ilişkilerini tazeliyordu. Örneğin 2015’in başlarında, ABD’de Demokrat Parti Senatorü Ben Cardin, senato komitelerinin temsilcileri, Temsilciler Meclisi üyeleriyle ve diğer politik liderlerle bir araya gelip çeşitli görüşmeler yürütmüştü. Söz konusu görüşmelerde Saakaşvili, özellikle ABD’nin Ukrayna’ya silah temin etmesi için aracılık rolü üstlenmişti. Gürcü siyasetçi için beklediği ilk somut fırsat, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun kendisini önce ülkeye davet etmesi, ayağının tozuyla kendisine vatandaşlık vermesi ve çok geçmeden de ülkenin önde gelen eyaletlerinden Odessa’ya vali olarak ataması oldu.
Ne var ki, Odessa Valiliğini yeni kariyer projeksiyonu bağlamında yeterli görmeyen Saakaşvili, kısa zaman içinde genel olarak ülkedeki büyük siyasi boşluğu fark etmekte gecikmemişti, özel olarak ise 2016’dan itibaren Poroşenko’ya karşı istisnasız her kesimden yükselen muhalefet seslerini kendi önderliğinde birleştirerek merkezi iktidara oynayabileceği bir konjonktürün oluşmaya başladığını görmüştü.
Poroşenko ise Saakaşvili’nin bu role oynadığını erken görüp, önceden silahına sarılarak kendisini valilik görevinden aldı ve akabinde de vatandaşlığını iptal etti.
SAAKAŞVİLİ’YE NEDEN DOKUNULAMIYOR?
Mikhail Saakaşvili 2016 sonlarından 2017 yaz ortalarına kadar bir kez daha “Sırra kadem bastıktan” sonra yine önce ABD’de ortaya çıktı ardından da soluğu Polonya’da alarak burada adeta kampa girdi. Ekonomik ama daha çok askeri-stratejik anlamda çoktandır ABD’nin kontrolünde olan Ukrayna devletinin siyasi blokunun ve bürokrasinin belirli mercilerine gerekli mesaj ve uyarılar gitmiş olmalı ki, ülkeye hem illegal yollardan girmesine ardından da güle oynaya Batı Ukrayna’da miting kervanına çıkmasına, ne Poroşenko ne de İçişleri Bakanı Avakov gibi baştan beri kendisinden hazzetmeyenler engel olabildi.
Sonbahar başlarında Ukrayna’nın başkenti Kiev’e geldiğinde ise Saakaşvili’nin etrafındaki yüzler, binlere dönüşmüştü. Bir taraftan kendisi için tutuklama kararı çıkartılıyor, yaka paça gözaltına alınıyor ve alındığı gibi de serbest kalıyordu. Bir gün başsavcılık kendisine dava açıyor, ertesi gün soluğu damda alıyor ve birkaç gün geçmeden de yeni mahkeme kararıyla aleyhindeki dava düşüyordu. Ukrayna devletinin dolaysız aşağılanması anlamına gelen tüm bu gerçeküstü olaylar dizisinin arkasında birincisi; bir süredir dolaylı da olsa Rusya ile uzlaşı sinyalleri veren dahası Donbass’taki süreci epeydir idare ve kontrol edemeyen Poroşenko’nun ABD’deki ilgili güç mercileri için gözden düşmesinden dolayı yerine çok daha azılı bir Antirus politikacının aranması var.
İkincisi ve daha derindeki esas neden ise; oligarklar ile siyasi ve bürokratik elitler arasındaki güncel mücadelede yatıyor.
UKRAYNA’DA POROŞENKO’NUN SONU MU?
Ukrayna'da Yanukoviç (2010-2014) döneminde de orta ölçekli bir oligark olan mevcut Devlet Başkanı Poroşenko, başkanlık koltuğuna kurulmasıyla birlikte servetine servet katmış, stratejik devlet işletmelerindeki hisselerin önemli bir kısmını kontrol etmeye başlamıştı. Üstüne üstlük, zaten kâr payları yeterince düşen diğer önde gelen oligarkların pastadaki paylarını da kendi lehine küçülttükçe küçültmüş ve deyim yerindeyse Ukrayna’da ezelden beri var olan neofeodal düzende devrik başkan Viktor Yanukoviç dönemine bile rahmet okutarak, gerçek anlamda bir süper oligark haline gelmişti.
Ukrayna’nın milli gelirinin yüzde 90’ına sahip oligarklar, nasıl ki Eski Başkan Yanukoviç’den de göz açıp kapayıncaya kadar desteklerini çekip devrilmesine giden sürecin arka planındaki asıl mimarlar olmuşlarsa, şimdi de benzer bir geri sayımı Poroşenko için başlatmış durumdalar. Fakat bu açıdan en büyük handikaplarından bir tanesi, Yanukoviç bir oligark değil, sadece oligarşi sınıfının temsilcisi olmaktan ve girdiği ilişkilerden dolayı zenginleşen bir burjuva siyasetçi iken, Poroşenko’nun ise gelinen noktada Ukrayna’nın tartışmasız en kuvvetli oligarkı olması. Dolayısıyla onu devirebilmek hem ciddi bir siyasi hem de ekonomik güç istiyor.
Kısacası bugün, tüm önceki ve şimdiki olumsuz taraflarına, dezavantajlarına karşı oligarklar siyasi arenadaki temsilcileri olması için alttan altta Saakaşvili’ye oynamaya başladılar. Üstelik, kendisi için “Ölümüne kadar gidecek” gibi görünen hatırı sayılır bir kesimi de Amerika’daki bağlantıları sayesinde finansal olarak destekleyerek sürekli etrafında tutabilecek uluslararası gücünün de olması onların işini kolaylaştırıyor.
Son olarak; önümüzdeki devlet başkanlığı seçimleri bir tarafa; bir sonraki Meclis seçimlerine Saakaşvili’nin tabela partisinin (Yeni Güçler Hareketi) girmesi durumunda, kendi adıyla anılan partisi “Poroşenko Bloku”nun parlamento dışında dahi kalması ihtimalinin giderek arttığını görmekte olan Petro Poroşenko’nun ne yapıp ne edip, bir an önce ve tercihen “ilelebet” Saakaşvili’den kurtulması; kendisinin hem siyasi hem de o bir o kadar ekonomik geleceği açısından elzem haline gelmiş durumda.