Çatalhöyük'te bir gezi
Sergiye girdiğiniz ilk anda Çatalhöyük kazı sürecinin içerisinde geçmişten günümüz bir zaman tünelinde ilerler gibi tura başlıyorsunuz
İlayda TÜRKEL
İstanbul Üniversitesi
Koç Üniversitesi Anadolu Araştırmaları Enstitüsü bünyesinde düzenlenmiş olan Çatalhöyük kazısı sergisinde bir gezintiye çıkmadan önce Çatalhöyük yerleşmesi üzerine bir bilgi paylaşımı gerekir.
Çatalhöyük yerleşmesi, neolitik döneme tarihlenen Konya ili sınırları içerisinde bulunan bir yerleşim merkezi. Fakat Çatalhöyük sergisini Çatalhöyük’e özgü buluntu toplulukları, kazı sistemleri vb. üzerinden incelemek bir yana genel olarak arkeolojik kazı çalışmalarında tümüyle olmasa da büyük oranda benzerlik gösteren teknik ve rotayı işlemesi bakımından görmek çok yerinde olacaktır.
ZORLU ÇALIŞMA KOŞULLARI DA SERGİDE
Sergiye girdiğiniz ilk anda Çatalhöyük kazı sürecinin içerisinde geçmişten günümüz bir zaman tünelinde ilerler gibi tura başlıyorsunuz. Burada geliştirilen yeni yöntemlerle ve farklı disiplinlerin arkeoloji bilimine katkısıyla birlikte kazı çalışmalarının başladığı ilk seneden itibaren izlenen yol ve gelişim süreci konu ediliyor. Kazı ekibine ait birçok fotoğraf bir arkeoloğun zorlu çalışma koşullarını da gözler önüne seriyor. Birkaç adım ilerleyip sağınıza döndüğünüzde ise sergileme tekniklerinde teknolojinin önemini bir kez daha bize gösteren simülasyon taban karşımıza çıkıyor. Burada ziyaretçinin merak ve ilgisine göre seçebileceği Çatalhöyük yerleşmesine ait kazılmış alanların bir lokasyonu veriliyor ve tabakalanma dahil seçilmiş alan üzerine birçok bilgi İngilizce ve Türkçe olarak edinilebiliyor. Bu alanın asıl önemi ise bölgenin topoğrafyasını gösterebilmek açısında izohips sergilemenin kullanılması.
Bir kazının en önemli detaylarından biri ise arazide geçirilmesi gereken günlük süre sona erdiğinde kazıevinde başlayan belgeleme maratonudur. Gün sonunda her açma sorumlusu o gün yapılan tüm işi bir günlük gibi belgeler ve bu günlükler arşivlenir. Serginin bir bölümünü ise arkeologların yazmış oldukları günlükler dizisi oluşturuyordu ki bu yapılan işianlamak açısından oldukça ufuk açan bir çalışma.
Sergide en çok beğenilen teknik ise kazıda çıkmış olan çoğu buluntunun çıktığı yerin lokasyonunu, dönemini, topografyasını, ne için üretilmiş olduğunu kült işlevli olanların ise nasıl bir ritüel barındırdığını kısaca anlatan tarayıcı ekran.
TARİHİN SIRLARININ AÇIĞA ÇIKTIĞI LABORATUVAR
Serginin arkasında canlandırılan laboratuvar bölümü ise “tarihin sırlarının açığa çıktığı yer”. Tarih öncesi arkeolojisi çeşitli bölümlere ayrılır: taş, çanak, kemik gibi. Ayrıca insan kemiklerini inceleyen antropoloji, arkeobotanik gibi çeşitli bilim dallarıyla da birleşir, yardım alır.
Serginin bu bölümünü kapsayan taş alet teknolojisinin incelendiği masa da yongalanmış çakmaktaşlarına ait replikalar (canlandırma) bulunuyor. Yonga darbelerinin ve kullanılan teknolojinin iyi anlaşılabilmesi için tercih edilmiş olan plastik malzeme ve ışığın açısı oldukça iyi seçilmiş.
Diğer masaları gezerken karşımıza çanak-çömlek masası çıkıyor ve bu bölüm en çok ilgi görmesi gereken yerlerden bir tanesi. Çanak yapım teknikleri neolitik dönemden bu yana toplumlar tarihine ışık tutan yegane konulardan bir tanesidir. Çanağın malzemesinden biçimine kadar tüketilen gıda çeşitlerini, kullanılan kili, inanç olgusunu vb. daha birçok şeyi bizlere gösterir ki bu çok değerli bir veridir.
ÇATALHÖYÜK’TEKİ YAŞAMIN HER ALANINDA İPUÇLARI
İnsan ve hayvan kemiklerinin incelendiği iki masa daha bulunuyor. Kemik, aletler insanlığın her koşulda hayatını kolaylaştıran bir yerde duruyor. Hasır sepet yapımı (çanak çömlekli neolitik dönemde hasır dipli çanakların görülmesinden anlıyoruz.), hayvan derisi yüzme (mablak, spatul gibi aletler) ve daha birçok alanda insanlığa yardımcı olmuştur. Laboratuvar ortamında incelenen ise bu aletlerin nasıl bir teknik ile yapıldığı ve insana ne derecede yarar sağladığıdır.
Antropologlar ise kazıda bulunmuş olan insan kemiklerini çeşitli kriterler göz önünde bulundurarak incelerler. Bir insana ait kemikten o bireyin yaşını, boyunu, kilosunu ve ne şekilde öldüğünü öğrenebilmek bu sayede çok kolay. Teknolojinin ve kimya biliminin arkeolojiye sağladığı başka bir yarar ise çeşitli testler ile açığa çıkan insan bedenine ve dolayısıyla toplumsal yaşamına dair bilgilerdir.
Başka bir masada ise arkeobotanik çalışmalarının canlandırması yapılıyor ki bu arkeolojik verilerin ayakları üzerinde durabilmesi için önemli bir çalışma. Örneğin bulunmuş olan bir çanak parçasının üzerindeki yanmış bitki kalıntılarının C14 (karbon 14) ve arkeobotanik testleri ile döneme ait iklim şartlarını, tüketilmiş olan yiyecekleri, bitki örtüsünü (flora) öğrenebiliriz.
Serginin sonunda bizi güzel bir simülasyon bekliyor. Gözlüğü takın ve Çatalhöyük’te bir tura başlayın.
ARKEOLOGLARA YÖNELTİLEN İLGİNÇ SORULAR
Stanford Üniversitesi tarafından yürütülen Çatalhöyük kazısının başkanı Prof.Dr. Ian Hodder’a soruların sorulduğu bir köşe de bulunuyor sergide. Bu bölüm aslında en temel düzeye indirgenmiş ve en toplumcu bölüm diyebiliriz. Bunun nedeni ise sorulan soruların aslında arkeologlara şaka yollu çokça sorulmuş olan sorular olması. “Hiç altın buldunuz mu? Bulduklarınızı kendinize alıyor musunuz?” gibi sorular her ne kadar şaka yollu olarak sorulmuş olsalar da toplumdaki arkeoloji algısını göz önüne serdiği için bu sergide açıklık getirilmiş olması, meraklısına, öğrenci kafilelerine ve birçok gezginin aklındaki o algıyı yanıtlarıyla arkeoloji “bilimine” çekiyor.