Peyzajı anlamak
Peyzaj mimarlığı gibi son yüzyılda bile tam olarak tanımlamaları oturmamış bir tasarım dalını bir kaç tanıma oturtup açıklamak doğru olmaz.
Emre GÖKÇE
İTÜ
Bir mesleğin varoluş biçimini dile getiren, o mesleği tanımlayan kelimeleri tarihsel akış içinde ele alırsak bir mesleği, disiplini anlama noktasında sanırım doğru bir program çizebiliriz. Dolasıyla peyzaj mimarlığı gibi son yüzyılda bile tam olarak tanımlamaları oturmamış bir tasarım dalını bir kaç tanıma oturtup açıklamak doğru olmaz. Tarihsel süreçte, “peyzaj” kelimesinin etimolojik altyapısını anlamak şu an olduğumuz noktayı anlamaya olanak sağlar. İlk olarak farklı kültürlerde aynı kelimelerin anlamları, kültürel, coğrafi olarak dünyada nasıl anlam kazandıkları, peyzaj kelimesinin günümüzdeki akılları kurcalayan tanımını açmaya yardımcı olmaktadır. Örneğin; İngilizce’de “landscape” fiziksel aktivite alanları ve tasarlanmış ya da tasarlanmamış bir bölge anlamını taşır. İspanyolca’da ise “paisaje” görsel ve estetik konseptlerden oluşan ve çoğunlukla şiirsel anlamlar ve öğeler barındıran coğrafi ve ekolojik temelli tasarımlara denir. Arap Yarımadası’nda ise peyzaj kelimesi kişisel mülk, sevgi, dostluk gibi öznel nitelikler taşır. Bu tanımlamalara bakıldığında peyzaj kelimesinin bir miras ögesi, kültür içinde homojenize bir yeri olan, anlamı sadece bügüne değil yarına kalan bir tasarım yaklaşımı oldugunu anlıyoruz. Bu tüm kaygılar ve tanımlamalar bizi peyzaj disiplini içerisinde ne, ne zaman, nerede, niçin sorularına yöneltmektedir. Bu soruların her biri yere özgüdür ve cevabı da her zaman yere özgü olacaktır. Ancak bu yere özgünlük günümüzde peyzaj mimarlığı içerisinde tüm dünyayı etkiler ve öznel olmaktan çıkarır.
CICERO’NUN PEYZAJI
Bunu anlamak icin Cicero*’ya kulak verelim. Cicero doğayı ya da peyzajı aşamalarla anlamlandırır. Bunlardan ilki “İlk Doğal” olan yabani peyzaj ögeleri, “İkinci Doğal” ise şekillenmiş alanlar –yerleşik hayata gecen toplumların zorunda oldukları kalıcı haldeki toprağı işleme ritüelleri - ve her bir önceki öge bir sonraki doğal olan akımın materyali şeklinde doğada yerini alır. Dolasıyla yabani olan ilk doğal ikinci doğalın işlenmeyi bekleyen ham materyalidir. Bunlardan yola çıkarak katmanlaşan yeryüzü ve farklı yüzleri ile peyzaj mimarlığının bir döngü içerisinde gercekleştiğini, peyzajı elementlerin materyallerin bir bütünü ifade ettiğini, birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini ve insan algısının bunların üstünde bir perde görevi görüp ışığın yerine karar verdiği görülmektedir.
KÜRESELLEŞME VE PEYZAJIN DÖNÜŞÜMÜ
Demek ki insan algısı peyzaj mimarlığının ibresini belirleyen bir unsur. İnsan algısı ise büyük olaylar ile dünyamızda gün ve gün değişmekte, kimi zaman negatif yönde kimi zaman ise pozitif yönde. Algının yönünün değişmesi nelere bağlıdır nasıl olur? Peyzaj disiplini algısına örnek neler teşkil eder? Buna zemin olarak şunu açıklamak gerek; İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada sanayinin gelişmiş oluşu ile insanların refah düzeyinin artması ve daha çok refah talebi, hızlı bir tüketim ağının da kapılarını araladı. Bu hızlı tüketim, bir sanayi ve çeşitli iş kolları dolasıyla eş zamanlı küreselleşen dünyada büyük bir paya sahip oldu. Artık firmalaşan dünya size hazır, çabuk tüketilen bir zinciri altın tepside sunmaktaydı. Bu seri üretim ve tüketim o kadar hızlı gerçekleşti ki dünyadaki kirlilik son hızla artı. Bu kirlilik hali çöp yığınları 1980’lerin başına kadar hiç ilgi çekmemişti çünkü küreselleşen dünyada kontrol mekanizmaları bunun böyle olmasını istiyordu. Ancak internet devrimi ile dünya aydınlarının bilinci, bu problemleri gün yüzüne çıkardı ve bu problem kitleler tarafından ilgi çekici bulundu, sahiplenildi. Ancak geç mi kalınmıştı yoksa dünyayı kirleten, insanoğlu için bu problemi çözüm ile buluşturmak mümkün bir durum mu olacaktı? Küreselleşen, gün geçtikce küçülen dünyada tüketim çılgınlığının sebebiyet verdigi o ani sahiplenme çılgınlığının kırmak adına kişinin ya da kişilerin doğaya, doğal olana yüzünü çevirmek istemesi belki de günümüz peyzaj mimarlığına olan ilgi alakanın anlaşılmasında bizlere yardımcı olacaktır.
PEYZAJI NASIL DÜŞÜNMELİYİZ?
Günümüze doğru gelindiğinde peyzaj mimarlığının uygulanma biçimi açısından ele alırsak her ne kadar tasarım ve doğanın kurguları; geçmiş çağlarda kiliselerde, camilerde, önemli kamusal alanlarda, konutlarda, devlet saraylarındaki gibi bir çok yapıda işlendiğini, adının peyzaj olmasa bile bu işlerin peyzaj disiplininin temelini oluşturduğunu bilsek de şu an durum biraz daha farklı. Bu sefer tasarımın zamana yayılışı daha uzun, teknolojide ise sınır sadece hayal gücümüz ve kitlesel ölçekte etkilere sahip projeler peyzaj mimarlığının merceği altında. Peki bu değinmelerden “peyzaj” kelimesinin tanımından, geçmişteki algı biçiminden günümüzde dünyada uygulanan büyük peyzaj projelerinden yola çıkararak günümüz Türkiyesi’nde biz peyzaj mimarlığı disiplininde neredeyiz? Ne ölçekte bu disiplinin içerisindeyiz? Bu konuda bütün tasarım birimleri olarak ortak bir eksiğimiz söz konusu fakat peyzaj mimarlığında ise bu problem daha da fazla. Bilgi üretemiyoruz. Bilgi üretimi olmaz ise sadece başka milletlerin bizlere biçtiği peyzaj anlamlarından yola çıkarak mesleği icra edecegiz. Oysa bizim kendi kültürümüz,coğrafi özelliklerimiz eşi benzeri görülmemiş bir bilgi hazinesine sahip. Sadece ona daha eleştirisel yaklaşıp ortaya çıkarmalı ve peyzaj kelimesinin bizdeki anlamını bulmalıyız. Bu da sadece peyzaj bağlamını çok iyi bilerek mümkün olacaktır.
*Marcus Tullius Cicero (d.MÖ 3 Ocak 106- ö. MÖ 7 Aralık 43), (Latin) Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar.