Bana (k)adını söyle, sana adamı anlatayım
Size bugün, toplumda yüzyıllardır var edinme çabası içinde olan kadının adıyla, var olma çabasını bir ademoğlu perspektifinden anlatacağım.

Aylin ASAR
Dokuz Eylül Üniversitesi Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Topluluğu
Kelimeler her şeydir, çünkü insan olmanın bize bahşettiği en büyük özellik düşünebilmek ve bunu en temel araçla yani dille karşımızdakine aktarmaktır. Başlıkta da bahsettiğim üzere bugün toplum adına çok mühim bir konu masaya yatıracağız. Biz ademoğlunun “kadın” kelimesine yüklediği anlam ve bu anlama göre şekillenmek zorunda kalan koca bir insanlık. . . Size bugün, toplumda yüzyıllardır var edinme çabası içinde olan kadının adıyla, var olma çabasını bir ademoğlu perspektifinden anlatacağım.
Öncelikle bugün her birini büyük bir mutlulukla temsil ettiğim Dokuz Eylül Üniversitesi Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Topluluğu’nun henüz birkaç gün önce düzenlediği panele dair birkaç izlenimimi paylaşmak istiyorum. O gün büyük bir hevesle salonu doldurmaya çalıştığımızı ve hiç de umduğumuz kadar dolu olmadığını, bendeki hayal kırıklığını çok net anımsıyorum hâlâ. Nitekim bu hayal kırıklığı çok değerli konuşmacılarımızın bize sunduğu o harika samimi ortamı fark edene kadar sürmüştü. O gün öğrendiğim, aslında çoktandır bildiğim fakat kabul etmek istemediğim üzücü birkaç gerçeklik yüzüme bir tokat misali çarpmıştı. Çünkü modernitenin belki de postmodern diyebileceğimiz 21. yy’da yine ufacık bir kelime oyunuyla “mağdur” değil şiddete “maruz bırakılan” insanlar olduğumuzu görmüştüm. Kavram belki yumuşamıştı fakat şiddetin acısının daima ilk günkü kadar sert ve yaralayıcı kalacağını hepimiz biliyor, kabul ediyorduk.
GÜVENLİK KAMERALARI KİMİN GÜVENLİĞİNİ SAĞLIYOR?
Daha sonra kadına yönelik şiddetin neden bu kadar arttığını konuştuk, cevaplar basitti aslında çünkü saldırganlar o kadar cesaretlendirici uygulamalarla yaşıyorlar ki çekinecekleri, korkacakları, akıllarından geçirseler bile vazgeçmelerini sağlayacak hiçbir şey yok.
Sokaklar güvenlik kamerası dolu ama kimin güvenliğini sağlıyor?
Polis var ama bakın şiddete uğrayıp şikayetçi olan kadınların başına neler geliyor?
Yasa var ama yasalar kimi hangi değerleri korumak için uygulanıyor? Mahkemeler adeta iyi hâl indirimleri ile failleri ödüllendiriyor.
Bütün bu gerçekliklerden yola çıkarak aslında sayının hiç önemli olmadığını bulunduğumuz her alanda bu kadın düşmanı uygulamalara karşı birlikte mücadele etmemizin ve dokunabildiğimiz her kadının hayatına dokunmamız gerektiğini fark ettim.
ORTAK YARALARIMIZ
Kardeşimin daha biraz önce bana yönelttiği soruyu sizin de merak edeceğinizi düşündüğüm için hemen açıklayayım. Bugün kalemi elime alışımın sebebi bir feminist oluşum değil, giderek bir çığ gibi büyüyen toplumsal kriz, insanların cinsiyet sorunsalından bahsetmek istemem. Çünkü sadece bir kadın olarak konuyu ele almam hiç adil olmazdı. Bugün hepimizin ortak yaralarından bahsedeceğim.
Bir kadın olarak bugünün şartlarında hayatta kalmanın ne kadar zorlayıcı olduğunu fark etmek çok da zor değil açıkçası. Fakat durumun kökünü irdelersek aslında hepimizin birer şiddet mağduru olduğu gerçeğiyle yüzleşebiliriz. Çünkü inanın bir erkek olarak hayatta kalmak da hiç kolay değil. Toplum dediğimiz bugün kendini çağın ilerisine taşıyamamış bu hastalıklı yapı ve her geçen gün kadının ve erkeğin omuzlarına yeni yükler ekleyen bazı politik ideolojiler ne yazık ki amaçlarına ulaşıyor ve her yeni gün ellerimizi bir masumun kanıyla kirletmemize izin veriyor. Pekala, o halde şu konuya bakmakta da fayda var: İnsanlar niçin bu denli şiddete eğilimli ve bu şiddet hangi bastırılmış duyguların ürünü?
BIRAKIN YAŞAYALIM!
Her birimiz daha bir çocukken kızların pembe, erkeklerin mavi giydirilmesiyle şartlandırılıyoruz. Fakat ataerkinin kadına atfettiği aşağılayıcı anlamlardan nasibini alan yalnızca hakarete maruz kalan erkek de aynı zamanda. Öncelikle yapılması gereken bir erkeğe, kadının öcü olmadığını anlatmaktır. Niteliksel olarak bir kadınla eşit olduğunu fark etmesini sağlamaktır. Toplum olarak bireyi kalıplaştırmak yapılacak en büyük yanlışlardan biri. Bırakalım hesabi kim o an için daha uygunsa o ödesin bu erkeği düşürmez, bırakalım bir kadın da sokaklarda gece yarısı rahatça yürüyebilsin. Bırakalım artık erkeğin kadınla bir olduğu anlaşılsın. Erkek üstün değildir. O ancak kadının varlığı ile var olabilecek ona eşit bir varlıktır. Unutmayın şiddetin nesnesi kadınsa öznesi erkektir. Anne ve babalar oğullarınızı lütfen kızlarınızdan üstün tutmayın. Çünkü yapılan her ayrımcılık toplumda bir katil doğurur. Fakat bizler, kadın ve erkek yaşama hakkıyla doğan varlıklarız. Bırakın yaşayalım.
Evrensel'i Takip Et