28 Aralık 2017 08:37

21 yıldır tutuklu olan Yazar Murat Saat yaşamını yitirdi

1996 yılından beri cezaevinde tutuklu bulunan Öykü Yazarı Murat Saat, yaşamını yitirdi. Saat, memleketi Samsun'da toprağa verildi

Paylaş

Kalp krizi geçirdiği cezaevinde geç müdahale edilen ardından ring aracıyla kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren yazar Murat Saat, memleketi Samsun’da toprağa verildi. 

21 yıldır cezaevinde olan müebbet hükümlü Murat Saat, yaşamını yitirdi. Saat, “Yoksa Sen Benim En İyi Arkadaşım mısın?​” adlı kitabı ile Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği’nce 2014 yılında ödüle değer görülmüştü.

Gazeteci Hüseyin Aykol dün sosyal medyadan Bandırma 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Murat Saat’in kalp krizi geçirdiğini, Balıkesir’e götürüldüğünü, anjiyo olduğunu ve uykuda tutulduğunu bildirmişti.

Bu sabah saatlerinde ise tutuklu edebiyatçı Murat Saat’in yaşamını yitirdiği bildirildi. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kurucularından ve eski genel başkanlarından Hüsnü Öndül, yeğeni olan Saat’in yaşamını yitirmesine ilişkin Gazete Karınca'ya yaptığı açıklamada; "13 Aralık’ta fenalaşmış, Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. O günden beri yoğun bakımdaydı. Bilinci açıktı, zaman zaman sorulara cevap veriyordu. Ancak bu sabah yoğun bakımdayken yaşamını yitirdi. Çok üzgünüm." ifadelerini kullandı.

KİTABI ÖDÜL ALMIŞTI

murat saat

Yıllardır cezaevinde olan müebbet hükümlü yazar Murat Saat, “Yoksa Sen Benim En İyi Arkadaşım mısın?​” adlı kitabı ile Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği’nce ödüle değer görülmüştü.

Saat, derneğin 2014 Öykü Ödülü’nü Mehmet Ergün ile paylaşmıştı.

“Başka hayatları yazarken kendimi var ediyorum”

Murat Saat 2015 yılında bir mektup aracılığıyla verdiği demecinde kendini ve edebiyat serüvenini kısaca şöyle anlatmıştı:

"12 Eylül’ün yarattığı ve bugün de çok daha yoğunlaşmış olarak var olan siyasal sistem dillere, kimliklere, inanç gruplarına ve toplumun tümüne ağır bedeller ödetti. Üniversite yıllarım, yani 90’ların başları yoğun çatışmalı yıllardı. Özgürlüklerin ve toplumun savunulması gerektiğine inandım. Aktif siyasal mücadele verdim. Hapishaneyle tanıştım. 2000’ler sonrası, 19 Aralık’la hayatımıza sokulan F Tipi sistemle yoğun baskı ve tecrit hapishanelere hâkim oldu. Bu yıllarda yazılı boyutuyla edebiyat benim için tam bir zorunluluk oldu. Herkesin yazım serüveni başkadır şüphesiz. Yaşadıklarınız, tanık olduklarınız, estetik beğenileriniz, okuduklarınız, dertleriniz, kaygılarınız ve daha birçok şey sizi yazıya, edebiyata yöneltebilir. Bunlar şüphesiz benim için de geçerli. Ama daha önce, içinde bulunduğum mekânın, hapishanenin bunda etkili olduğunu söylemeliyim. Hapishane türlü mekanizmalar yoluyla iktidar uygular size. Dahası, zamanla bu mekanizmaları unutturmak ister. Bunu başarırsa bu mekanizmaları ve içinde bulunduğunuz mekânı karakteriniz addetmeye başlayabilirsiniz. Sanırım ben yazarak ilk önce, buraya ait olmadığımı söylemeye çalışıyorum. Bu mekânın benim karakterim olmayacağını, bunu kabul etmediğimi ilk önce kendime tekrar tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu şekilde başka hayatları yazarken kendimi var ediyorum aslında."

Sezai Sarıoğlu: “Bu ölümün bana ilk hatırlattığı; içeride ve dışarıda cezaevlerinde ‘rehin’ olduğumuz gerçeğidir. Yaralarının ve öykülerinin beyanı esastır. Toprağı öykü ve şiir...”

Burhan Sönmez: “Cezaevlerinde uzun süreli mahkumiyetleri olan pek çok yazar bulunuyor. Sami Özbil, Ayhan Kavak, Nibel Genç gibi isimler, hem cezalarını yatıyor, hem de sağlık sorunlarıyla uğraşıyorlar. İhtiyaçlarının karşılanmaması, cezanın üstüne fazladan kısıtlamalara maruz kalmaları, her gün duyduğumuz şeyler. Murat Saat genç yaşta, önlenebilecek bir rahatsızlıkla hayata veda etti. İyi bir zihne ve iyi bir kaleme sahipti. Şimdi o kalemi yitirdik.”

Sibel Öz: “Canavar açtı yine o korkunç ağzını, içimizden birini daha aldı. En yakışıklımızı, en hayalcimizi, kalemiyle duvarları utandıracak denli güzel dünyalar kuran en yeteneklimizi… Muratımızı… Murat’a müebbet veren “adalet”, onun can güvenliğini sağlamadı. Murat’ı kaybettik.”

‘İKİNCİ KİTABINI YAYINEVİNE YENİ İLETMİŞTİ’

Ayşegül Tözeren: “Murat Saat ön yargılarınızı paramparça eden bir yazardı. “Yoksa Sen Benim En İyi Arkadaşım mısın?​” sorusunu başlıktan sorduğu ilk kitabında, zincir öykülerle bir roman kurmuştu. Metni, öykü ile roman arasındaki bir sınır ihlalcisiydi. İkinci kitabını da yayınevine yeni iletmişti Murat, heyecanlıydı. Bahar, Murat Saat’in yeni romanını getirecek. Biliriz has edebiyatın hükmü müebbettir sadece.”

Murat Uyurkulak: “Yüzyıllardır ağır zincirlerle bağlı bir köle kadar yorgundum,” diye yazmış, “Yoksa Sen Benim En iyi Arkadaşım mısın?​” adlı ödüllü kitabında. Belli ki çok yorulmuş, dayanmamış kalbi. Belki biraz daha direnebilirmiş, ama o ihtimali de devlet, Murat Saat’e bir ambulansı çok görerek, krizin vurduğu hassas gövdesini bir ring aracının kasasına atarak ortadan kaldırmış. Daha yüzlercesi var, her sabaha ölümün nefesini yanı başında duyarak uyanan. O insanların sesi olmak zorundayız.”

Anıl Mert Özsoy: 21 yıldır kelimeleri birbirine dikti, rutubetin en tenhasında. Bir fotoğrafı geldi gözümün önüne ilkin, ardından haberi. Kalbi yetmemiş, hastaneye götürülürken, ambulanssız. Kesik kesik. Sessiz sedasız göçmüş. İçime ağır bir taş saldılar sonra, usul usul dibe çöktü. Murat Saat, 21 yıldır özgür dediler, öyküleri hafızama düştü. Şimdi yazdığı bütün öyküler bize en yakın arkadaştır, ötesi özgür bir tabut.” (KÜLTÜR SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

Patlayıcı yüklü minibüsle ilgili 11 kişi tutuklandı

SONRAKİ HABER

Roboski Katliamı'nın 6. yılı: Roboski siyaha büründü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa