2018'e girerken Suriye
"Suriye’de 2018 yılında iç siyasi yapının yeniden dizayn sürecinin başlayacağı öngörülüyor."
Hediye LEVENT
Suriye’de ülke içi şartlardan beslenerek kısa sürede birçok ülkenin dahil olduğu vekalet savaşına dönüşen ve tahmin edilemeyen sonuçlar doğuran kanlı süreç 2018 yılı başlarken yeni bir dönüm noktasının daha eşiğinde...
2010 yılı sonlarında Tunus’ta başlayan Arap ayaklanması, 2011 yılının ilk günlerinden itibaren birçok Arap ülkesi gibi Suriye’yi de etkisi altına almaya başladı.
Tek partili politik sistem, yolsuzluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve geçiş dönemi olmaksızın ekonomik sistemin dönüştürülmesi yönündeki politikaların yarattığı olumsuz sonuçlar, insan hakları ile düşünce ve ifade özgürlüğü gibi konulardaki baskı ve kısıtlamalar dahil birçok olumsuzluğun yaşandığı Suriye, Arap ayaklanması öncesinde de giderek yükselen gerginliğin ön sinyallerini veriyordu. Bu olumsuzluklar, İslamcı ve radikal oluşumların ideolojik olarak çok belirgin olmasalar da varlık gösterdikleri Suriye’de ayaklanma başlar başlamaz örgütlenmelerini sağlayan elverişli bir zemin yarattı. Bu durum, ayaklanmanın başlarında toplumun bütün kesimlerinden insanların “demokrasi” söylemleri ile sokağa indiği havayı birkaç hafta gibi kısa bir sürede radikal örgütlerin domine ettiği kanlı bir sürece dönüştüren gelişmeleri tetikleyen en etkili faktörlerden biri oldu.
Suriye içindeki “uygun zemin” Arap ayaklanmasının ABD, Rusya, Suudi Arabistan, İran, Türkiye, İsrail dahil birçok ülkenin dahil olduğu bir vekalet savaşına dönüşmesini hızlandırdı. Suriye, “demokrasi ve insan hakları” gibi söylemlerin sıkça vurgulandığı resmi söylemler giderek sertleşirken enerji güzergahları ve Orta Doğu’da nüfuz alanı genişletme gibi belirleyici sebeplerin yanı sıra uluslararası ve bölgesel hesaplaşmanın da sahnesine dönüştü.
Suriye’nin büyük ölçüde harap olduğu, yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın ülke içinde veya dışına göç ettiği, geriye on binlerce öksüz, yetim, dağılmış aile ve bedensel uzuvlarını kaybetmiş insanları bırakan kanlı süreç, IŞİD gibi yapıları da doğurdu.
2017 yılı biterken Suriye’deki genel duruma bakıldığında;
■ Yaklaşık 7 yıldır devam eden kanlı sürecin çatışmalı kısmının büyük ölçüde sona erdiği,
■ Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) çatısı altında öne çıkan onlarca silahlı grubun ve bu gruplara mensup kişilerin büyük ölçüde etkisizleştiği veya yıllar içinde IŞİD ve el Kaide uzantılı örgütlere katıldığı,
■ IŞİD ve el Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesinin örgütsel yapı açısından ağır darbe aldığı ancak militanların ve ailelerinin dünyaya dağılmaya başladığı ve şimdilik yenilmiş görünen örgütlerin ideolojik açıdan farklı oluşumların çatısı altında yeniden ortaya çıkabilecek tehlike potansiyeli taşıdığı,
■ Suriye dahil Arap ayaklanmasının yaşandığı ülkelerdeki istikrarsızlık sebebiyle başlayan göç dalgasının Türkiye gibi bölgeye komşu ülkeler başta olmak üzere bütün dünyada mültecilerin radikalleşmesi, yükselen ırkçılık-mülteci karşıtlığı politikalar, entegrasyon politikalarının yeterli olmayışı gibi faktörlerle birlikte yeni sorunlara gebe süreçleri tetikleyebileceği,
■ Yine çeşitli silahlı gruplara aktarılan yüklü miktarlarda silahın ve askeri malzemenin hâlâ dolaşımda olduğu göz önüne alındığında en azından bölge ülkeleri için istikrar ve güvenliği tehdit eden unsurların bir süre daha devam edeceği öngörülebilir.
Suriye’deki sürece dahil olan ülkeler ve bölgesel aktörler açısından;
■ ABD’nin Arap ayaklanmasının etkilediği ülkelere ve özellikle Suriye’ye yönelik politikasının beklediği sonuçları vermediği,
■ ABD ve aynı kampta yer alan bölge ülkelerinin desteklediği silahlı ve siyasi “muhalif” isim ve oluşumların bütün desteğe rağmen hâlâ “beklenen” etkiyi yaratmaktan uzak oldukları,
■ Rusya’nın Suriye’deki sürece dahil olarak bölgedeki nüfuz alanını genişlettiği ve mevcut ilişkilerini de pekiştirdiği,
■ ABD ve Rusya arasındaki çekişmenin 2017 yılı biterken Rusya’nın lehine bir çizgide ilerlediği ancak bu çekişmenin kısa sürede bitmesinin beklenmediği,
■ Bölgenin sürekli çekişme halindeki iki ülkesi olan Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerginliğin Arap ayaklanması sürecinde yürüttükleri birbirlerine zıt politikalarla birlikte giderek tırmandığı ve İran’ın Irak, Suriye ve Lübnan dahil bölgede etki alanını genişlettiği göz önüne alındığında bu gerilimin daha da şiddetlenmesinin olasılık dahilinde olduğu,
■ Ayaklanma sürecinde ABD ve Suudi Arabistan ile aynı kampta yer alan Türkiye’nin dış politikasının büyük ölçüde başarısızlıkla sonuçlandığı ve ABD-Rusya, Suudi Arabistan-İran arasındaki güç savaşı farklı şekillerde sürerken Türkiye’nin sürekli değişen ve zaman zaman çelişen söylemlerle birlikte belirsiz izlenimi veren politik duruşunun büyük ölçüde “Kürt hassasiyeti” çerçevesine indirgendiği,
■ 2018 yılında gerek Suriye içindeki tarafların ve gerekse bölgede nüfuzlarını pekiştirme savaşı veren ülkelerin siyasi düzeydeki çekişmelerinin süreceği söylenebilir.
IŞİD’in Irak ve Suriye’de geniş bir alanı ele geçirmesinin ardından örgütle mücadele süreci bazı grupları ve oluşumları güçlendirirken bazılarını zayıflattı.
Bu çerçevede Suriye’de, ayaklanmanın başından itibaren siyasi bir model geliştirerek bunu hayata geçiren ve IŞİD dahil radikal oluşumlarla mücadele sürecinde öne çıkan gruplardan biri de Kürtler.
Suriye’de 2018 yılında iç siyasi yapının yeniden dizayn sürecinin başlayacağı öngörülüyor.
ABD’nin ve Rusya’nın müttefik olarak gördüğü ve Şam’ın da müzakereye yeşil ışık yaktığı Kürtler iç siyasi yapının şekillendirildiği müzakere masasında yerini alacak gibi görünüyor. Irak’ta ise, IŞİD ile mücadele sürecinde edindiği uluslararası güç ve desteği de göz önüne alarak bağımsızlık süreci hamlesi yapan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Bağdat Hükümetinin hamleleri ile geri adım atmış gibi görünüyor. Ancak 2018 yılının Irak, Suriye ve Lübnan başta olmak üzere bölgesel düzeyde Suudi Arabistan-İran, uluslararası düzeyde ABD-Rusya nüfuz savaşlarının devam edeceği, kanlı bir vekalet savaşları süreci durulurken yeni bir vekalet savaşının siyasi düzeyde başlayacağı ve Arap ayaklanması sürecinin domino etkisi ile yarattığı sürecin birçok ülkenin sorunu olmaya başlayacağı yeni bir dönemin başladığı söylenebilir.