31 Aralık 2017 02:25

2017: Eğitimdeki dönüşümün dördüncü aşaması

"2017 yılında en önemli dincileşme araçlarından biri olarak ortaöğretime ve yükseköğrenime geçiş sınavlarında toptan değişiklik kararları bulunuyor."

Paylaş

Adnan GÜMÜŞ
(Prof. Dr. Sosyolog, Eğitimci)

2017’yi anlamak için 1946-47’leri anlamak gerekiyor. O günden bugüne muhafazakarlaşmadaki, dincileşmedeki dördüncü büyük kırılmanın yaşandığı yılı 2017 oluşturuyor.

Dincileştirme (sünnileştirme) projesinin 1945’lerden günümüze kısa tarihi, strateji ve taktikleri

Cumhuriyet sonrası neokonzervatif liberal politikaların, bir yandan piyasalaştırma diğer yandan dincileştirme tarikatlaştırma karar ve uygulamaları II. Dünya Savaşı sonrası ABD-CIA projeleri olarak yaşama sokulmaya başladığı söylenebilir, hatta bunu önce ABD kendi içinde uygulamaya sokmuş olup McCartycilik olarak bilinmektedir.

Türkiye’de 1946’da başlayan DTCF tasfiyesi, Hasan Ali Yücel’in Eğitim Bakanlığından alınması, Köy Enstitülerinin dönüştürülmesi ve sonra kapatılması, öğretmen liselerinin yerine giderek imam hatip okullarının geçirilmeye başlanması, Nurcular başta olmak üzere (bugünkü bir kolu FETÖ’cüler) milli görüş ve milliyetçi hareketlerin, dernek ve vakıfların sürekli teşvik edilmesi, cami ve yurtların giderek tarikatlara teslim edilmesi süreci genel olarak özetlemektedir.

12 Mart ve 12 Eylül darbeleri bu dincileşme ve piyasalaştırma stratejilerini daha da taçlandırmış olup ışık evleri, Süleymancı Yatılı Kur’an kursları ve yurtları, MTTB ve ilim yayma cemiyetleri gibi oluşumlar çok daha yaygınlaşmıştır. 1980’lerden itibaren hızla artan dershanecilik sektörü dincileştirme için bir fırsat daha oluşturmuş, 1990’lardan itibaren dinci-FETÖ’cü özel okullar hızla artmıştır. 28 Şubat 1997-2002 döneminde bir miktar duraksama olmuşsa da, özellikle ÖSYM sistemindeki okullar arası ayrımcılığa yol açan uygulamalar ve politik arenada da türban tartışmaları geleneksel halk kitlelerinde tepkilere yol açmış, siyasal İslamcılar bunları sürekli gündemleştirerek çok etkin olarak yararlanmışlardır. Emek haklarının tırpanlanması için gündemin dine, sabır ve sebata kayması müteahhit ve işverenlerin de işine gelmiştir.

AKP döneminde, özellikle 2007-2012 sürecinde sınav merkezleri de ele geçirilerek tüm toplum dinci dershanelere, okullara, yurtlara ve oluşumlara doğru yönlendirilmiştir. 2012 süreci ise artık devletin ve eğitim kurumlarının milli görüş kökenli İslamcılar tarafından büyük oranda ele geçirilmesi, 4+4+4 yasası, imam hatip ortaokullarının yeniden açılması ve imam hatip liselerinin yaygınlaştırılması, tüm liselere seçmeli din dersleri üzerinden medrese programının uygulanması gibi 1773’lerin gerisine giden bir süreçle karşılaşılmıştır.                          

Türban, Kur’an kursu, hafızlık, imam hatip ve değerler eğitimi

Ne yapılmaya çalışıldığını anlayabilmek için özellikle “değerler eğitimi” konseptinin iyi anlaşılması gerekiyor. AKP’nin en stratejik buluş ve kavramlaştırmalarından biri olan “değerler eğitiminin” toplumu ve yeni nesilleri bu çerçevede dönüştürme projesi olduğu, ana ideolojik amacı oluşturduğu, bunun esasının da “dine” dayandırıldığı anlaşılırsa tek tek yapılanların bütün içindeki yeri anlaşılır.

Ahlakın bir tek İslam’a ve dahası tarikatlara bağlanması

2017’de ahlak dersleri dinin de ötesinde tarikatlara bağlanmış bulunuyor. İmam hatip lisesi müfredatından anayasal zorunluluk sayılan “din kültürü ve ahlak bilgisi” dersi çıkarıldığı gibi 2017 müfredatında “temel islam bilimleri “ dersleri arasında “İslam ahlakı” ve “ahlak ve tasavvuf kültürü” dersi eklenmiş bulunuyor. Tasavvufun kuruluşu “tarikat” olup ahlak “tarikatlara” bağlanmış bulunuyor. İmam hatip liselerinde bu iki ders dışında başkaca bir ahlak dersi de yer almıyor.

Değerlerin dine (Sünniliğe) bağlanması ve tüm müfredatta zorunlu hale getirilmesi

1946’dan itibaren başlayan din derslerinin müfredata eklenmesi ve imam hatip okullarının açılmaya başlanmasını birinci kırılma, 12 Eylül Anayasası ile “din kültürü ve ahlak bilgisi” (Ahlak dersinin dine bağlanması) ve zorunlu hale getirilmesi ikinci kırılma, 2012’de hem imam hatip ortaokullarının yeniden açılması dahası tüm okullara üçer din dersinin seçmeli olarak koyulmasını üçüncü kırılma olarak sayarsak, 2017’deki (daha önce 18. ve 19. Milli Eğitim Şûrası ile başlayan) göndermesi ve içeriği Sünniliğe dayanan “değerler eğitimi”nin tüm müfredata eklenmesi dördüncü ve toptancı kırılma sayılabilir. 19. Şûradaki dinci kararlardan biri de liselerde zorunlu “din kültürü ve ahlak bilgisi” dersinin iki saate çıkarılması idi. Haziran 2017’de karar altında alınan haftalık ders çizelgelerinde bu karar da hayata geçirildi. Liselerde tek bir zorunlu psikoloji veya sosyoloji dersi yokken din dersleri birer saatten ikişer saate çıkarıldı.

Sınav sisteminde oynamalar

2017 yılında en önemli dincileşme araçlarından biri olarak gerek ortaöğretime gerekse yükseköğrenime geçiş sınavlarında toptan değişiklik kararları bulunuyor. MEB’in TEOG’u kaldırıp yerine mahalli sisteme dayalı bir yerleştirme getireceğini, sınavlı geçişin yüzde 10’la sınırlı olacağını açıklaması sonrası açıklanan sınav sisteminde sosyal bilgiler ve yurttaşlık bilgilerinin toptan dışlandığı görülüyor. Aynı durum yükseköğrenime geçişte de görülüyor: Temel sosyal bilimler sadece sözelle, temel fen bilimleri de sadece sayısalla sınırlanmış bulunuyor. Kamuoyunun tepkileri üzerine 20’şer soru daha eklenmiş bulunuyor ancak yine de ağırlık olarak büyük bir anlam ifade etmiyor.

Sınav sistemlerinde oynama yoluyla özelikle ortaöğretimde kabaca yüzde 10 civarında olan imam hatip okulları öğrenci oranının yüzde 20 ve üstüne çekilmeye çalışıldığı, yüksek puanlı grupta da yine proje okullarının kontenjanının imam hatiplerde yüksek tutulup imam hatipleşme oranının artırılması amaçlandığı görülüyor.

Bir taşla iki kuş: Kaçanlar piyasaya, özel okullara

Tüm bu olumsuzluklar, okullarda bilimsel eğitimin bozulması, dahası Sünni bir yaşam biçimi telkin edilmesi, hatta dayatılması, liberal ve farklı dünya görüşlerine sahip veya çocuklarına iyi bir eğitim aldırmak isteyen geniş bir kesimi (nerdeyse nüfusun yüzde 50’sini) özel okul arayışına, hatta yurt dışı okullara gönderme arayışına itiyor. Maddi imkanları yeten aileler çocuklarını resmi okullara göndermek istemiyor. Bunun yaratacağı yarılma ve uzun erimli sonuçları bugünden kestirmek çok kolay değil ama iç açıcı sonuçlar doğurmayacağı aşikar bulunuyor.

2018 kötü eğitimin tasfiye yılı olsun

Bilimsel demokratik özgürlükçü eşitlikçi insan, toplum, doğa yararına okul ve üniversiteler dileğiyle; 2018 yılının 2017 ve öncesinde getirdiği olumsuzlukları tasfiye edebilmesi dileğiyle yeni yılınız kutlu olsun.

ÖNCEKİ HABER

Tek adamı en iyi kadınlar bilir

SONRAKİ HABER

Avrupa’nın eski ve yeni ‘tek adamları’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa