Gazeteciler: 2017 için üzgünüz, yeni yıl için kararlıyız
Gazeteciler Evrensel'e konuştu: Hakikat ve özgürlükten vazgeçmeyeceğiz!
Meltem AKYOL
İstanbul
2017 yılını basın özgürlüğü açısından kötü bir yıl olarak geride bıraktık. Bu süreçte onlarca gazeteci cezaevine girdi, bazıları aylar süren tutukluluğun ardından tahliye edildi.
Cezaevlerinde hâlâ özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen 145 meslektaşımız var. Gazetecilere Art arda yeni davalar açıldı… Mahkumiyet kararları birbirini izledi… On bini aşkın gazeteci işsiz kaldı… Çok sayıda medya kurumu kapatıldı ya da el konuldu… ‘Dışarıdakiler’ de sansür ve otosansür belasıyla görevini yapamaz hale getirildi.
Evet, gazeteciler açısından oldukça karamsar bir yılı geride bıraktık, ancak tüm bu baskılar gazetecileri daha çok yan yana getirdi. Bir ayağımız adliyede bir ayağımız gazetede işimize yapmaya devam ettik. Baskılar arttıkça gazeteciler daha çok yan yana geldi, mahkeme salonlarında “Bu haberi niye yaptın” sorusuna hep birlikte gazetelerimizden, internet sitelerimizden yanıt verdik: Biz gazeteciyiz.
Tüm bu baskılardan nasibini almış, kimi cezaevine girmiş-çıkmış, kimi işsiz kalmış gazeteciler olarak 2018’e adım atmışken, tüm bu baskılara rağmen umutluyuz... Geride bıraktığımız yıl için üzgünüz, meslektaşlarımız hâlâ demir parmaklıklar ardında olduğu için, basın özgürlüğü bu kadar ayaklar altına alındığı için, meslektaşlarımız işsiz kaldığı için. Ama 2018 için kararlıyız, mesleğimizden de haber alma hakkından da vazgeçmeye hiç niyetimiz yok.
GELENİN GİDENİ ARATMAMASI İÇİN
Aydın Engin - Gazeteci: 2017 zor, zorlu, dolayısıyla umutsuzluk yayan, çaresizlik duygularını besleyen bir yıl oldu. Eylemli direnişlerden uzak durma eğilimi toplumun duyarlı kesimlerinde de etkisini gösterdi. Demokrasi için, adalet için, hak aramak için itirazını dillendirmek, kitlesel eylemlerle direnmek gitgide daralan toplum kesimlerine kaldı. Demokrasiyi savunmakta her zaman ve her ülkede ilk önce harekete geçen akademi dünyasındaki suskunluk, kabuğuna çekilme bunun en önemli göstergesi. Keza Kürt siyasal hareketini devlet zoru ve zorbalığı ile bastırma çabalarında azgın bir tırmanış yaşanırken bırakınız geniş kitleleri, solda yer aldığı kabul edilen bazı kesim ve örgütlerde bile Kürt demokratik ve siyasal hareketini adeta yalnız bırakma eğilimi gözlendi. Kuşkusuz dış politikadaki tehlikeli yönelimler, gerçek enflasyon oranının yüksekliği, işsizliğin çift haneli oranlarda kalıcılaşmışlığı, AKP’nin demokrasiyi ve hukuk devletini adım adım yok etmesini önleyebilecek caydırıcı bir muhalefet gücünün yokluğu ve oluşması yönünde umut verici işaretler görünmemesi de 2017 yılı değerlendirmesinde belirtilmelidir… Ancak ben yine de ağırlıklı olarak kitlesel direnme kararlılığının 2017 boyunca gitgide daha çok silikleşmesinin öncelikle vurgulanması gerektiği kanısındayım.
2018’e gelince.
Yeni yılın ilk günlerinde biten yıldan daha iyi olması, demokratik ve hukuksal ve özgürlüklere ilişkin kazanımlarla taçlanması için somut, elle tutulur kanıtlar görünmüyor. Yani yurttaş olarak, hele hele sosyalistler, devrimciler olarak zor, yorucu, bedel ödemeyi gerektiren mücadeleleri yükseltmekten öte çıkarımız da yok, ödevimiz de…
Yeni yıl için parlak sözcüklerle içi boş bir umut tablosu çizmektense bizi bekleyen zorlu mücadelenin altını çizmeyi yeğledim. Sanırım iyi de ettim.
2018’DE GAZETECİLER ÖZGÜR OLSUN
Gökhan Durmuş - Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı: 2017 yılı gazeteciler için kabus bir yıl oldu desek abartmış olmayız. Şöyle ki tutuklama, gözaltı, ölüm tehditleri, yaralamalar, işten atmalar, güvencesiz çalışma, sendikasız çalışma ve düşük ve düzensiz ücret ödemeleri ile geçirdiğimiz bir yıl oldu. Basın özgürlüğü tamamen yok edildi. Yüzlerce gazetecinin yolu adliyelerden geçti. Şu anda Turkiye’nin çeşitli cezaevlerinde 145 gazeteci bulunuyor. Suçları sadece gazetecilik faaliyetleri, mahkeme salonunda haberlerini, yazılarını savunmak zorunda bırakılıyorlar. 2017 yılının yarısını adliyelerde geçirdik. 2018’in yılı adliyeye uğramadığımız, haberciliği savunmak zorunda kalmadığımız bir yıl olmasını diliyoruz. Sendikasız, güvencesiz ve düşük ücretle çalışmanın son bulacağı, editoryal bağımsızlığa, halkın haber alma hakkına saygı gösterilen bir yıl olmasını diliyorum.
GAZETECİLİĞİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Erol Önderoğlu - Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi: 2017, darbe girişimi gerekçesiyle gazeteciliğin sindirildiği, adalet güvencesinin ortadan kaldırıldığı bir yıl oldu. RSF, derin politik kriz içindeki diğer ülkeler gibi Türkiye’de de, meşru gazetecilik zeminini savunmaya, dayanışma içinde sözünü söylemeye devam edecektir.
İKARUS, PROMETHEUS, SİSİFOS VE 2018 TÜRKİYE’SİNDE GAZETECİLİK
Hilmi Hacaloğlu – Gazeteci: “İkarus’u da unutmamak lazım.” 11 Eylül günü, Silivri’de görülen Cumhuriyet davasında duyduğum bu sözü 27. Ağır
Ceza Mahkemesi Başkanı Orkun Dağ’a ait. Aslında Dağ, Avukat Fikret İlkiz’in “Zeus’un büyük bir kayayı bir tepenin zirvesine çıkarma cezasına çarptırdığı” Sisifos’la Ahmet Şık arasında bir bağ kurması üzerine irticalen dile getirdiği bu cümle bugüne dair hepimize öyle çok şey söylüyor ki.
Önce İkarus’u hatırlayalım. İkarus, Girit’in kralının tutsak ettiği mimar Daidalos’un oğludur. Kendi yaptığı labirentte “mapus” olan Daidalos, kurtuluş için kendisi ve oğlu için balmumundan kanat yapar. Oğluyla birlikte labirentin Ege Denizi’ne bakan bir penceresine çıkan büyük mimar, “ne alçaktan ne yüksekten uç” dese de güneşin cazibesine yenik düşen İkarus güneşe doğru yaklaştıkça balmumu erir ve Ege Denizi’nde can verir. Felsefeciler, genç İkarus’un öleceğine bile bile güneşe doğru uçması hep “hakikat ve özgürlük” tutkusuyla izah eder.
Biz gazeteciler, -en başta da Ahmet Şık- o yüzden biraz Olimpos Dağı’ndan ateşi çalan Prometheus, biraz özgürlük tutkusuyla güneşe uçmaya çalışan İkarus, biraz da Sisifos gibiyiz. Çünkü gazetecinin muradı her zaman hakikat. Ama hakikat herkesin hoşuna gitmez. Bu yüzden de adaleti sakatlamak, hürriyeti kısıtlamak isterler. Tam da bu nedenle hakikat, adalet ve hürriyet kavgası, ta Yunan mitolojisinde bugüne devam eden kadim bir kavga. O yüzden yalnız İkarus’u değil Zeus’u da unutmamak lazım. Neyse ki tarihin doğru tarafında duruyoruz ve başta Murat Sabuncu, Ahmet Şık gibi mesleğin yüz akı gazetecilerle dayanışma içindeyiz.
HEPİMİZE CESARET VERECK BİR YIL OLSUN
Tunca Öğreten - Gazeteci: Her yeni yıl, bir öncekinden daha da kötü oluyor Türkiye’de. Üstelik “Bundan daha kötüsü olamaz” diyerek alışıyoruz bu istibdat rejimine. Daha çok meslektaşımız adliye koridorlarıyla, cezaeviyle tanışıyor. Ahmet Şık’ın, Deniz Yücel’in, Ahmet Altan’ın, Murat Sabuncu’nun, Nedim Türfent’in esir tutulduğu bir ülkede yaşamak acıtıyor. Hakikati dile getirirken bize reva görülen potansiyel tutsaklık halinden ancak dayanışmayla, cesaretle kurtulabiliriz. Omuz omuza duracağımız, hepimize cesaret verecek bir yıl olsun 2018...
DAYANIŞMAYI DAHA DA BÜYÜTMELİYİZ
Ömer Çelik - Gazeteci: 2017 aslında bu zamana kadar Türkiye’de medyaya, daha doğrusu muhalif medyaya dönük yönelimin en şiddetli olduğu yıllardan biri oldu. Kimimiz cezaevlerine girdi ama kimimiz de belki dışarıda, ondan daha fazla baskılara maruz kaldı, hem ekonomik hem de fiziki. Bu minvalde aslında gazetecilik namına güçlü bir çıkış yapılması gerekiyor. Bu çıkışı da eğer 2018’de gerçekleştireceksek bu, şimdiye kadar var olan dayanışmanın daha da katlandırılması ile mümkün olabilir. Çünkü Türkiye’nin gidişatı, uygulanan politikalar bir bütün olarak ayrım gözetmeden bütün toplumu etkileyen bir noktada. Dolayısıyla her birimizin kendi yaraları üzerinden güçlü bir çıkış yapması gerekiyor ve yaralarımızı birbirine değdirerek aslında bu çıkışı sağlayabiliriz. Bu noktada da gazetecilere önemli görev düşüyor.
HAPSEDİLEN MESLEKTAŞLARIMIZIN SESİ OLACAĞIZ
Canan Coşkun - Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri: 2017’ye girerken gazetecilerin özgür kalacağı bir yıl olmasını dilemiştik. O dilek Türkiye gerçeğine o kadar uzaktı ki bu dilek ile ilgili çekilen fotoğrafta bulunan Ahmet Şık bu fotoğrafı cezaevinde gördü. Tunca fotoğrafın organizasyonunda görev aldı ama tutuklandığı için o karede yer alamadı.
Bu yıl da aynı temenni ile bir fotoğraf çekildi. 2018 de gazeteciler için özgür bir yıl olmayacak belki ancak bizim umutsuzluğa kapılmaya hiç niyetimiz yok. Dışarıda olabildiğimiz sürece özgürlüğü elinden alınan meslektaşlarımızın sesi olmaya devam edeceğiz.
GAZETECİLER ÜZERİNDEN TOPLUM CEZALANDIRILMAK İSTENİYOR
İnan Kızılkaya – Gazeteci: Türkiye’de Saray ve iktidar merkezli gelişen topluma yönelik baskı, karanlık bir tabloyu ortaya çıkardı. Fakat bu karanlık tablonun yanında bu tabloyu kabul etmeyen, toplum refleksleri de vardı, en başta 16 Nisan referandumu... Tabii gazeteciler de bunu resmettiği için, geçmişte ve bugün de, özellikle 7 Haziran’dan sonra resmen toplumun tüm nefes alma borularını kapatan iktidar gazetecileri cezalandırarak aslında toplumu cezalandırdı. Çünkü gazeteciler toplumun vicdanıdır. Ve Türkiye en çok gazetecinin hapsadildiği bir ülke oldu ve bu gazetecilerin büyük çoğunluğu da tecritte tutuluyor. Nedim Türfent’i, Deniz Yücel’i, Erdoğan Alayumat’ı sayabilir... İktidar kendi suçlarını örtmek için gazetecileri rehin tutuyor. Fakat bütün bu baskılara rağmen gazeteciler dik durdu, hem mahkeme salonlarındaki savunmalarında hem de kendi mesleklerini savunmada dik durarak okura ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getirdiler. İktidar bu savunmalar nedeniyle gazetecilerin savunma hakkını da elinden almaya çalışıyot. 2018 hem toplum açısından hem de gazeteciler açısından çetin geçecek ama toplum ve gqazeteciler kendilerine giydirilen bu tek tip deli gömleğini kabul etmeyecektir.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Meşale Tolu - Gazeteci: 2017 yılı basına dönük saldırıların hız kesmeden devam ettiği bir yıl oldu. Sansür, gözaltı ve tutuklamaların gündemden
düşmediği, öte yandan gazetecilerin boyun eğmez duruşunu sürdürdüğü, mahkeme salonlarında gazetecilik mesleğini savunduğu bir seneyi geride bıraktık. Bazılarımız bedenen özgürleşsek de hâlâ 100’den fazla gazeteci dört duvar arasında. Bir kadın gazeteci olarak cesareti kuşanıp mesleklerini büyük bir bağlılıkla ve cesaretle yapan tutsak meslektaşlarım Hatice Duman, Meltem Oktay, Şerife Oruç, Aslı Ceren Aslan, Zehra Doğan, İsminaz Temel ve Havva Cuştan’ı ayrıca hatırlatmak istiyorum.
Yeni bir yıla tek tip elbise dayatmasıyla giriyoruz. Onların sesini duyurmaya devam edeceğiz. Mahkeme salonlarında söyledik, yinelemek istiyorum. Basın özgürlüğünü her durumda savunmaya devam edeceğiz. Halkın haber alma hakkı için tutsak düşen meslektaşlarıma halkımız da sahip çıkmalı. Hem meslektaşlarımı hem de tüm halkımızı 2018 yılında mücadele ve dayanışmayı büyütmeye davet ediyorum. 2018’in gazetecilerin özgürlük yılı olmasını temenni ediyor, tutsak meslektaşlarımın yeni yılını kutluyorum.