‘Örgütlü bir grev İran’da rejime geri adım attırabilir’
Elif Görgü, İran Emek Partisi (Tufan) yöneticileri ile İran'daki protesto gösterilerinin ve hareketin gelişimi ile ilgili konuştu.
Elif GÖRGÜ
İstanbul
İran’daki protesto gösterileri sekizinci gününde devam ederken hükümet eylemleri sona erdirmenin yollarını arıyor. Daha önce bir açıklama yayımlayarak protestoların sermaye yanlısı İslam Cumhuriyeti rejimine bir tepki olduğuna dikkat çeken İran Emek Partisi (Tufan), hareketin gelişimi ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
İnternet üzerinden görüştüğümüz Tufan yöneticileri, “Gösterilere tüm toplumsal ve siyasi kesimlerden katılım var; komünistlerden devrimcilere, sıradan kitlelerden örgütlü güçlere, monarşi yanlılarından gerici ve emperyalizm iş birlikçisi mücahitlere kadar ve hatta siyonist-emperyalist ajanlara kadar...” derken, bu son grubun ise harekette etkili olmadığının altını çizdi.
Güvenlik gerekçesiyle isimlerini açıklayamadığımız Tufan yöneticileri, “Tüm eksikliklerine rağmen kırk yıldır İslami cumhuriyetin kriminal yönetimi altında yaşayan nüfusun memnuniyetsizliğinin samimi bir ifadesi” olarak nitelendirdikleri hareket için, “Şu ana kadar işçi sınıfının bu protesto hareketine katılımı belirleyici düzeyde olmadı. Örgütlenecek bir genel grev rejimi geri adım atmaya kesinlikle zorlayabilir. İşçilerin sınıf olarak katılımı olmadığı sürece rejimin hareketi kanla bastırması tehlikesi artıyor” değerlendirmesinde bulundular.
İran’da protesto gösterileri başlamadan önceki durum neydi? Protestoların başlamasının nedenleri nasıl oluştu? Böyle bir patlamanın işaretlerini görüyor muydunuz?
İslami Cumhuriyet rejimi, Dünya Ticaret Örgütünün, Uluslararası Para Fonunun (IMF) ve Dünya Bankasının dikta ettiği uygulamaları yoğunlaştırmıştı. Bunun sonucu olarak, kitlelerin ekonomik koşulları hızla düşüşe geçti, yoksulluk arttı, enflasyon fırladı, geçim maliyeti yükseldi, genel olarak nüfusun satın alma gücü azaldı; su, benzin, elektrik ve diğer yakıtların fiyatları zamlandı.
Son ayaklanma, rejimin neoliberal ekonomi politikalarının kitlelerde yarattığı hoşnutsuzluğun ve öfkenin birikmesinin sonudur. Bu öfke özellikle son on yılda oluştu. Dahası, İslam Cumhuriyeti yetkilileri, halkın ceplerini ve zaten yetersiz birikimlerini boşaltırken milyar dolarları zimmetlerine geçirdiler. Bunlara, İslam Cumhuriyeti rejiminin fraksiyonları arasındaki iç çatışma yoğunlaşması da eklendi. Protestocular bu iç mücadeleyi kendi yararlarına kullanıyorlar ve rejimin tüm kliklerini hedef alıyorlar.
Son yıllarda, özellikle 2017 yılı boyunca çok sayıda grev gerçekleştirildi, toplumun farklı kesimleri tarafından; işçiler, öğretmenler, emekliler, işsizler, hemşireler tarafından, gösteriler ve protesto eylemleri yapıldı, banka hesapları yağmalanmış binlerce kişinin katıldığı eylemler oldu. Tüm bu koşullara yanıt verecek genel bir protestonun gelişmesi beklenilir bir durumdu.
Protesto hareketi böyle ekonomik taleplerle başladı ve şimdi siyasi konulara doğru ilerledi.
İŞÇİ KATILIMI BELİRLEYİCİ DEĞİL AMA ARTIYOR
Bugünkü gösterilere İran’daki hangi sosyal ve siyasi kesimler katılıyor? Bunların arasında örgütlü kesimler var mı ve hareketin bir değişim yaratmasını bekliyor musunuz?
Gösterilere tüm toplumsal ve siyasi kesimlerden katılım var; komünistlerden devrimcilere, sıradan kitlelerden örgütlü güçlere, monarşi yanlılarından gerici ve emperyalizm iş birlikçisi mücahitlere kadar ve hatta siyonist-emperyalist ajanlara kadar...
Bu ayaklanma, kendiliğinden gelişen bir ayaklanma oldu, çoğunlukla gençleri görüyoruz, örgütlü bir liderlikleri en azından şu anda bulunmuyor. Tüm eksikliklerine rağmen bu ayaklanma kırk yıldır İslami cumhuriyetin kriminal yönetimi altında yaşayan nüfusun memnuniyetsizliğinin samimi bir ifadesidir.
Şu ana kadar işçi sınıfının bu protesto hareketine katılımı ise belirleyici düzeyde olmadı. Örgütlenecek bir genel grev rejimi geri adım atmaya kesinlikle zorlayabilir. Her gün daha fazla işçinin harekete katıldığına dair veriler var. İşçilerin sınıf olarak katılımı olmadığı sürece rejimin hareketi kanla bastırması tehlikesi artıyor.
EMPERYALİZMİN AJANLARI İFŞA EDİLMELİ VE DIŞLANMALI
İran yönetiminin protestolara yanıtını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rejim, isyanı kontrol altına almak ve frenlemek için baskı güçlerini; kolluk kuvvetlerini, Devrim Muhafızlarını ve orduyu devreye soktu. Raporlara göre, onlarca protestocu silahla vuruldu ve yüzlercesi gözaltına alındı. Sokaklardaki insanların rejimin zalimliği ve vahşiliği ve fırsatını bulursa iktidarda kalabilmek için kitlelerden kanlı bir intikam alacağı konusunda zaten bir şüphesi yok.
Türkiye’dekiler de dahil bazı siyasi analistler, ABD’nin protestolardaki rolünü öne çıkarıyorlar...
Başta ABD ve Ortadoğu’da siyonistler başta olmak üzere emperyalist güçler, kendi dayatmalarına boyun eğmeyen rejimlere karşı tüm hareketlere nüfuz etmek isterler. Bu İran için de kısmen doğru. ABD ve İsrail siyonizminin ajanları ve kuklaları bu hareketin içinde de var, ancak bunlar belirleyici değiller. İran’daki bu son ayaklanmada, bu ajanlar yöneten durumda değiller. Aynı şekilde, komünistler, sol ve ilerici güçler de bazı yanlış sloganlar ve tutumlar konusunda gözü açık olmalı ve bunları iyi analiz etmeli, bunlar ifşa edilmeli ve kitlelerin arasından dışlanmalı.
Rusya’nın da desteğini alan İran yönetiminin bölgede ve hatta dünyada büyüyen bir etkisi mevcut. İran yönetiminin dış politikasındaki gelişmeler içerdeki siyasi durumu nasıl etkiliyor?
İran ve Rusya’nın bölgedeki müdahaleleri İran ve Rus hükümetlerinin ortak menfaatlerine dayanmaktadır. Bugünkü protestolarda, ırkçı ve halk düşmanı sloganlar yalnızca siyonizm ve emperyalizm yanlısı gruplar tarafından yükseltilmektedir. Bunlar, “Hepimiz Ari’yiz, Araplara tapmayız”, “Ne Gazze ne Lübnan, benim hayatım İran”, “Suriye’yi bırak İran’a bak” ve Şah destekçisi sloganlardır.
İran halkına ve komşu halklara yönelik bir çağrınız var mı?
Biz tüm ilerici güçleri ve bireyleri İran halkının bu protesto hareketini desteklemeye çağırıyoruz. Bölge halkları arasındaki dayanışmanın bölgesel sorunların çözümü açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz.