Kisir’de uranyum ölçümü raporu devlet sırrı gibi saklanıyor
Greenpeace’in aylar önce Söke’nin Kisir köyünde gerçekleştirdiği uranyum ölçümüne dair raporu ‘devlet sırrı’ gibi gizleniyor.
Özer AKDEMİR
İzmir
Geçtiğimiz yıl kasım ayında Bergama’da gerçekleştirilen Ekoloji Örgütleri Bergama Buluşmasında EGEÇEP Dönem Sözcüsü Prof. Dr. Ali Osman Karababa konuşmasının arasında önemli bir bilgi verdi. Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Başkanlığından geçen yıl emekli olan Karababa, Söke Kisir köyü yakınlarındaki uranyum sondajları ile ilgili kısmı anlatırken Greenpeace’nin Kisir’de birkaç ay önce yaptığı ölçüm ve analizlere dair raporundan bahsetti. Raporun sağlık bölümüne kendisinin de katkıda bulunduğunu belirten Karababa, “Yıllardır insanların kanserden ölmesi nedeniyle adı ‘kanser köy’e çıkan Kisir’in içme sularında yüksek oranda uranyum olduğu ortaya çıktı” dedi
GREENPEACE: YANIT BEKLİYORUZ
Greenpeace’in Akdeniz Kampanyalar Yöneticisi gazeteci arkadaşım Özgür Gürbüz, Kisir’deki çalışmaları öncesi benden iletişim desteği ve bilgi istemişti. Özgür’le raporun hazırlık aşamasında ve sonrasında sosyal medya üzerinden birçok kez yazıştık. Raporun tamamlanmasından sonra raporu istediğimde Özgür, raporu bir basın açıklaması ile kamuoyuyla paylaşmak istediklerini, ondan önce de ilgili resmi kurumlara göndereceklerini söyledi. Doğrusu, gazeteciliğin fikri takip ilkesinin gerektirdiği sorumlulukla Özgür Gürbüz’ü raporu açıklamaları konusunda sürekli ‘taciz eden başka bir gazeteci var mı bilemiyorum ama Greenpeace’in basına toplu olarak bilgi verme tutumunu da anlayışla karşılamak dışında yapacak başka bir şey de yoktu. Yine de, boş durmayıp rapora başka kanallardan ulaşmaya çalıştım. Özgür Gürbüz’ün ‘Raporu gönderdik’ dediği üç kurumdan Aydın Valiliği, Aydın Büyükşehir Belediyesi ve Söke Belediyesinden çeşitli yollarla raporu istedim. Bilgi Edinme Kanunu’na dayanarak talep ettiğim raporla ilgili şu ana kadar ne yazık ki bir sonuca ulaşamadım.
SANKİ DEVLET SIRRI!
8 Aralık 2017 tarihinde Aydın Büyükşehir Belediyesine Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde yaptığım başvuruya bir ay geçmesine rağmen yanıt gelmeyince ikinci bir başvuru ile hem Bilgi Edinme Yasası gereği yanıt vermeleri gerektiğini hatırlattım, hem de yeniden raporu sordum. İki ay geçti, Aydın Büyükşehir Belediyesine 546 ve 561 sayılarıyla kayda giren başvurularımla ilgili bu kurumdan da tek satır yanıt yok. Söke Belediyesi ve Aydın Büyükşehir Belediyesine tanıdıklar kanalıyla yaptığım girişimlerden de elim boş döndü. Evet, rapor belediyelerdeydi ama kimse cesaret edip açıklayamıyordu. Greenpeace’nin Kisir uranyum ölçüm raporu sanki ‘devlet sırrı’ydı, sanki ikinci bir ‘MİT TIR’ları’ meselesiydi!
Gelinen noktada, Greenpeace yöneticisi gazeteci arkadaşım Özgür Gürbüz, “Raporu gönderdiğimiz kurumlardan soruna dair geri dönüş bekliyoruz. Hiç kimsenin zarar görmemesi için bu konuda hassas davranıyoruz” diyor ama aylardır kurumlardan hiçbir yanıt gelmediğini de itiraf ediyor.
MUHTAR: BÜYÜK BİR SAHTEKARLIK VAR
Telefonla konuştuğum Kisir Köyü Muhtarı Baki Suna ise raporun kendisine gönderildiğini, raporda çok büyük bir ‘sahtekarlık’ olduğunu, kaynak sularında yüksek uranyum bulunurken, sondaj alanlarında radyasyonun normal gösterildiğini kızgınlıkla anlattı. Muhtar Baki Suna’dan da ulaşamadım rapora çünkü muhtar raporu sinirlenip yaktığını iddia etti.
İÇME SULARINDA URANYUM VAR!
Rapora katkıda bulunan bilim insanlarından, Yürütme Kurulu üyesi olduğum EGEÇEP’in Sözcüsü Ali Osman Karababa ise şifahen sularda uranyum kirliliğinin raporla tespit edildiğini söyledi. Karababa, köyün içme sularından alınan örneklerin Fransa’daki bir laboratuvarda tahlil ettirildiğini ve sularda ciddi oranda uranyum tespitinin yapıldığını aktardı. Ancak ‘Greenpeace’e söz verdiği için’ raporu kendisinden alamadık.
RAPORUN GİZLENMESİ KİMLERE YARIYOR?
Kisir köyü, 40-45 yıl önce yapılan uranyum sondaj ve madenciliğinin çevre ve sağlık üzerindeki yıkıcı etkilerini yıllardır yaşıyor. Adı ‘kanser köy’e bile çıktı. Köyde 13 yaşına kadar inen kanserler vakalarının uranyumdan mı kaynaklandığı sorusuna devlet kurumları hep ‘Hayır, her şey normal’ diye yanıt verdiler. Oysa Greenpeace’in raporunda, sularda yüksek uranyum tespit edilmiş. Bu çok önemli bir bilgi ve devlet kurumlarının şimdiye kadar yaptıkları açıklamaları bir anlamda çürütüyor. Rapor, bölgede çok daha ciddi bir inceleme araştırma yapılması gerektiğinin, insan sağlığı, canlı yaşamı açısından son derece önemli olduğu gerçeğini ve bu yöndeki talepleri destekler nitelikte bir belge olabilecek. Hal böyleyken bu raporun açıklanmaması, gizlenmesi kime yarıyor? Yıllardır kanserlerle boğuşan Kisirlilere olmadığı kesin! Hadi devlet kurumlarını ‘suçlu refleksi’ gösterdikleri için raporu gizlediklerini varsayalım. Aynı inkarı Prof. Dr. Ahmet Şaşmaz’ın TÜBİTAK destekli bilimsel raporuna rağmen Manisa Köprübaşı’da da yıllardır devam ettiriyorlar. CHP’li Aydın Büyükşehir ve Söke Belediyelerini ise anlamak mümkün değil! Sorumluluk sadece kendilerindeymişçesine ketum davranıyorlar ve orada göz göre göre köylülerin zehirlenmesine sessiz kalıyorlar! Öte yandan yaşamdan yana, doğadan yana, bilimden yana olduklarını söyleyen kişi ve kurumlar daha neyi bekliyorlar? Kisir köylüleri, çoluk-çocuk her geçen gün o uranyumlu suları içerken, nasıl bu durumu tespit eden raporun gizli kalmasına razı gelebiliyorlar? İşte kabullenmekte zorlandığımız ve bir yaşam savunucusu olarak üzüldüğümüz durum tam da bu!