Daha: Gaza’nın Ahadlaşma öyküsü
Hakan Günday’ın romanından uyarlanan 'Daha' filminde Gaza gibi çocuk saflığıyla yaklaşan çoğunluğun, zamanla Ahadlaşması anlatılıyor.
İsmail AFACAN
İstanbul
Onur Saylak’ın yönetmen koltuğuna oturduğu ilk filmi “Daha”. Hakan Günday’ın romanından uyarlanan filmde mülteci taciri babayla ergenlik çağındaki oğlu arasındaki çatışmaya odaklanılıyor. Baba ile oğul arasında yaşanan çatışma süreci oğlun babaya dönüşmesiyle sonuçlanıyor. Daha’nın başrollerini Ahmet Mümtaz Taylan (Ahad) ile Hayat Van Eck (Gaza) paylaşıyor.
***
Kandalı isimli kurgusal bir kıyı kasabasında geçen hikayenin arka fonunda ise mültecilerin yaşadığı dram yer alıyor. Onur Saylak filmin kurgusal bir kıyı kasabasında geçmesinin nedeni şöyle açıklıyor: “Kandalı’nın belirli bir yere işaret etmek yerine bütün Ege Bölgesi’ni ve Akdeniz’i hatta tüm Türkiye’yi çağrıştıran bir yer olmasını istedik.”
***
Mültecilerin yaşamı ve tanıklıkları ise filmin arka planında. Ama Ahad ile Gaza arasındaki ilişki mültecilerin hikayeleriyle belli noktalarda kesişiyor ve bu iki durum iç içe geçiyor. Saylak bu konuda şunları söylüyor. “İki konu üzerine çok kafa patlattık. Birincisi erkin, iktidarın bireye neler yaptığı. İkincisi de, şiddetin nesilden nesile aktarıldığı. Sonuçta o göçmenler bir iktidarın yaptıkları sonucu topraklarından ayrılıyorlar. Diğer yanda Gaza’da babasının iktidarından, onun yaptıklarından kaçmaya çalışırken acımasızlaşıyor.”
***
Ama mültecilerin karşılaştığı sorunlar Ahad ile Gaza arasındaki diyaloglarda ya da Ahad’ın mültecileri karşı kıyıya taşıyan teknecilerle yaptığı diyaloglarda anlatılıyor. Mülteciler filmde pasif bir pozisyonda kalıyor çoğunca. Mültecileri, depoda yaşam mücadelesi verirken ya da tekneye binmeye çalışırken görüyoruz. Yönetmenin böyle bir tercih yapmasında mülteci hikayelerinin Gaza ile babası arasındaki çatışmanın önüne geçmesini istememesi olabilir.
***
Filmin son bölümlerinde Gaza, babası Ahad’a dönüşür. Bir sürecin sonucudur yaşanan. İlk başlarda okuma hayalleri kuran, Kandalı’dan kurtulmaya çalışan bir gençtir Gaza. İnsani özelliklerini yitirmemiştir daha. Babasının mülteci kadına tecavüz ettiği sahnede elinden bir şey gelmemesine rağmen üzülmesi ve korkması, evlerinin bodrumunda saklanan mülteci çocuklara kağıttan uçaklar yapıp atması bunun göstergesi. Aslında bunlar babasının acımasızlığı karşısında gösterdiği çocuksu tepkilerdir.
***
Babasının mülteci çocuğun ölümüne sebep olması Gaza’yı derinden etkiler. Ayrıca duygusal yakınlık hissettiği mülteci kadının babası tarafından astsubaya ‘sunulması’ Gaza’da derin bir kırılma yaratır. Bunun ertesinde Gaza’nın babasından yediği feci dayak aralarındaki bağı tamamen koparır. Son bir refleksle kaçmak ister Gaza... Kaçmaya çalışır ama yakalanır. Böylece Gaza’nın yaşadığı travma Gaza’nın Ahadlaşması sürecini başlatır ve hızlandırır.
***
Gaza, babasının öldürülmesinden sonra işin başına geçer. Yönetmen filmde erkin ve kötülüğün nesilden nesle devir teslimini böyle sağlar. Gaza, daha da ileri gider. Mültecileri sakladığı evin altındaki depoya kamera takar ve onları izlemeye başlar. Rahatsızlanan mülteciye yardım etmez. Onun durumunu leblebi yiyerek hissizce izler. Saylak bu sahneyle ilgili şunları söylüyor: “Film Gaza’nın leblebi yediği sahneyle bitiyor. Hepimizin yaptığı gibi, televizyon izler gibi izliyor Gaza olan biteni. Başka bir yaşam düşleyen bir çocukken, başka umutları varken bize, hepimize dönüşüyor bir bakıma. Yani finalde ‘çok kötü, çok acımasız birine dönüştü.’ diye düşündüğümüz Gaza, aslında bizim kadar kötü sadece”
***
Karamsar bir tabloyla sona eriyor film. İzleyenlerde rahatsızlık uyandıran bir duygu bırakıyor. Gaza’nın düştüğü durum canımızı sıkıyor. Ama bu sahnenin alt metninde gündelik yaşamla bağlantı kuruluyor. Evinde çekirdek çitleyerek mülteci haberlerini izleyenlere mesaj veriliyor. Filmde, ilk başlarda bu konuya Gaza gibi çocuk saflığıyla yaklaşan çoğunluğun zamanla Ahadlaşması anlatılıyor aslında.
DAHA, BİRÇOK DALDA ÖDÜLLER KAZANDI
Proje aşamasında 2016 İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar’da Jüri Özel Ödülü’nü alan Daha, dünya prömiyerini Çek Cumhuriyeti’ndeki Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde yaptı. Daha, Malatya Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, Umut Vaat Eden Erkek Oyuncu ve Uluslararası Jüri Özel Ödülü; Adana Altın Koza Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda ise İzleyici Ödülü, SİYAD En İyi Film Ödülü, Yılmaz Güney Ödülü ve Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü kazandı.
Not: Alıntılar, Onur Saylak’ın Altyazı Aylık Sinema Dergisinin ocak sayısına verdiği röportajdan yapılmıştır.