‘1940'ların Almanyası'nı bugünün Türkiyesi'nde yaşıyoruz’
Kılıçdaroğlu 'OHAL'de Yeter Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada ‘İktidar hukuk dışında her türlü düzenlemeyi yapabilecek güce erişmiştir’ dedi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 'OHAL'de Yeter Forumu'nun açılışında konuştu. Kılıçdaroğlu, "Hukuk devletinin askıya alındığı bir süreci yaşıyoruz. 31 KHK çıkarıldı. KHK'larda hükümet her istediğini artık yapabilmektedir. Siyasal iktidar tamamen hukuk dışında her türlü düzenlemeyi yapabilecek güce erişmiştir" dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Halkın 15 Temmuz’u belli, meydanlara çıkması, parlamentoda milletvekillerinin görev yapması. Ama bir de 15 Temmuz’u fırsata çevirip 20 Temmuz’da darbe yapanların 15 Temmuz’u var. Sivil darbe yapanlara biz karşı çıkıyoruz. Demokrasiyi ve hukuk devletini etkin şekilde uygulamak amacıyla MGK’da OHAL tavsiyesinde bulunulması kararlaştırılmıştır. Çok önemli bir cümle daha var; 'Bu tavsiye sadece ve sadece demokrasiye, hukuk devletine, hak ve özgürlüklere yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması için yapılacak çalışmaları kolaylaştırma amacı taşımaktadır'. Bugün geldiğimiz noktada hangi özgürlük? Geldiğimiz nokta hukuk devleti falan değil. Hukuk devletinin askıya alındığı bir süreci yaşıyoruz. Bugün kadar belki konuşmacı arkadaşlarımız gerçekleri ortaya koyacaklardır. 31 KHK çıkarıldı. KHK’larda hükümet her istediğini artık yapabilmektedir. Siyasal iktidar tamamen hukuk dışında her türlü düzenlemeyi yapabilecek güce erişmiştir. Öyle bir noktaya geldik ki, Anayasa açıkça artık ihlal ediliyor. Kış lastiği OHAL’in gerektirdiği bir hal mi? Hükümet artık Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararını askıya aldı. Bu tablo ile karşı karşıyayız. Artık bu tabloyu veya bu giysiyi Türkiye’ye giydiren AYM’nin yeniden oturup düşünmesi gerekir. Sivillere gelecek açısından da dokunulmazlık getiren düzenlemeyi AYM’ye taşıdık, umarım hukuk onların da kapısını çalar, ‘Ne yapıyorsunuz?’ der." diye konuştu.
‘YARGIYI TÜMÜYLE KUŞATMAK İSTİYORLAR’
Kemal Kılıçdaroğlu, "Öyle bir noktaya geldik ki yargı artık birbirini tanımıyor. En alttaki mahkeme, ‘Ben AYM’yi tanımam’ diyor. Hukukun olmadığı bir süreci yaşıyoruz. Her ne kadar Anayasa 153. maddede ‘AYM kararları kesindir’ dese de, alt mahkeme ‘Senin kararlarını uygulamayacağım’ diyor. Geldiğimiz nokta budur. Siyasi otorite suçluyu belirlemekte, yargı sadece onu onaylamakta. Yargı bağımsızlığının ağır yaralar aldığı ifade ediliyor. 1940’ların Almanyası'nı bugünün Türkiyesi'nde yaşıyoruz. Yargıtay ve Danıştay’a hakim atanmıştı. Ben o zaman ‘Yargıtay’a 160 militan atadınız’ dediğim zaman, ‘Sen nasıl öyle dersin’ dediler. Aynı yöntemi izliyorlar. Yargıyı tümüyle kuşatmak istiyorlar." dedi. (DHA)
AKADEMİDE VE SİVİL TOPLUMDA OHAL OTURUM
CHP İşçi Sendikaları ve Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen "OHAL'de Yeter" forumu Litai Hotel'de başladı. Rıza Türmen'in başkanlık ettiği "Akademide ve Sivil Toplumda OHAL" oturumunda, konuşmacı olarak Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, AKP Kurucularından Fatma Bostan Ünsal, Prof. Dr. Ayşen Uysal, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ve Veli saçılıkyer aldı.
Oturum açılışını gerçekleştiren Türmen, akademik özgürlüğün, düşünce özgürlüğünün çok özel bir türü olduğunu ve toplumların gelişmesinin, bilimin ve akademik özgürlüğün sağlanması ile mümkün olabileceğini söyledi. Akademik özgürlüğün sadece üniversite ile sınırlı olmadığını belirten Türmen, akademisyenlerin ülkedeki toplumsal siyasal olaylarla ilgili görüşlerini iletmelerinin de bu kapsamda olduğunu ifade etti. Türmen, Hitler Almanyasında üniversitelerin her zaman düşman olarak görüldüğünü hatırlatarak 1200 öğretim üyesinin Hitler'in iktidara gelişinin hemen ardından ihraç edildiğini söyledi. Türkiye'de durumun daha vahim olduğunu belirten Türmen, OHAL döneminde 20417 kişinin ihraç edildiğini dile getirdi. Türmen, OHAL'in bir yönetim biçimi haline geldiğini ifade ederek demokrasi ve özgürlükler için bir tehdit haline geldiğinin altını çizdi. OHAL'e karşı yeni bir siyaset anlayışının düşünülmesi gerektiğini söyleyen Türmen, "Siyaseti siyasi partilerle, meclisle sınırlı tutmayıp, kamusal alanda insani değerleri gerçekleştirmek için yapılan, çok çeşitli aktörlerden oluşan bir şey olarak görmek gerekir. Mecliste siyaset yapma olanağı zaten ortadan kaldırılmıştır. Siyasetin meclis dışına taşınarak büyük halk kitleleri ile yapılması bugun zorunluluk haline gelmiştir." dedi. Birbirinden kopuk mücadelelerin etkisiz kalmaya mahkum olacağını dile getiren Türmen, birlikteliği sağlamanın elzem olduğunu belirtti. Türmen, Türkiye'nin önemli bir dönemden geçtiğini ifade ederek "Bunun sonunda ya her şeyi kaybedeceğiz ya da yeni bir Türkiye kuracağız. Bunun için bu birlikteliği sağlamamız gerekir." dedi.
‘GÜÇ BİRLİĞİNİN YARATILMASININ İLK ADIMI OHAL’E KARŞI MÜCADELEDE GELİŞİR’
DİB Yürütme Kurulundan Nesrin Nas, sivil toplum kuruluşlarının ortak bildirisini okudu. Demokratik güç birliği özlemi ve ortak mücadele isteğinin arttığına dikkat çeken Nas, buna karşın geçmişten gelen güvensizlik ve kuşkuların yeteri kadar aşılamadığını söyledi. Nas, birlikteliğin yaratılmasının ilk adımının OHAL'e karşı mücadele ile gelişebileceğini belirterek yurt sathına yayılacak eş zamanlı ortak eylemler yapma çağrısında bulundu. Nas, "OHAL kaldırılsın demiyoruz, OHAL'i kitlelerle birlikte hükümsüz kılalım" dedi.
‘696 SAYILI KHK İLE DEVLET DE SORGULANMIŞTIR’
Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, ihraç edilen kişilerin bir gece yarisi yaptırımı ile etkisini dünya çapında gösteren bir mağduriyete uğratıldığını söyledi. Kaboğlu, Seul'de yapılacak olan 2018 Dünya Anayasacılar Toplantısı için oturum başkanı olduğunu ancak toplantıya ihraç edilme durumu sebebiyle gidemeyeceğini ifade etti. Yargı için bağımsızlığın, akademi için ise özerkliğin önemli olduğunu dile getiren Kabaoğlu, bilimin özerk olamamasının toplumsal ilerlemeyi engelleyeceğini belirtti. Kaboğlu, OHAL dönemini 3 kısma ayırarak 2015 yılında İç Güvenlik Yasasının yürürlüğe girmesiyle fiili OHAL dönemiyle başladığını dile getirdi. İkinci dönemin Anayasal OHAL olarak 20 Temmuz'da ilan edildiğini ifade eden Kaboğlu, üçüncü dönemin ise 16 Nisan referandumu sonrası OHAL olduğunu söyledi. Kaboğlu, "KHK'ler hukuken yok hükmündedir. Bunu söylememiz gerekiyor. Özellikle son çıkarılan 696 sayılı KHK ile hukuku yok saymanın ötesine geçilerek devlet de sorgulanmıştır" dedi.
‘AKADEMİYİ HER YERE TAŞIDIK’
Barış için Akademisyenlerden Prof. Dr. Ayşen Uysal, uzmanlık alanının toplumsal hareketler ve sokak siyaseti olduğunu, ancak 2016 Ocak ayından sonra bu alanı daha fazla deneyimlediğini söyledi. Hukuksuz ve ayrıştırıcı bir baskının uygulandığını belirten Uysal, bunun kişiler üzerinde travmatik bir etkiye yol açabildiğini dile getirdi. Uysal, ihraç edildikten sonra akademiyi her yere taşıdıklarını, sadece dayanışma akademileri ile sınırlı kalmayıp birçok alanda, özellikle de sivil toplum alanında yer alarak bilgilerini paylaşmaya devam ettiklerini belirtti. Baskının sürekli kalamayacağına değinen Uysal, "Tiranlıklar yıkılır gider, aslolan hayattır. " dedi.
TÜRKİYE'DEKİ EN ÖNEMLİ SORUNLARIN BAŞINDA ÇETELEŞME GELİYOR
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, OHAL döneminde yaşanan insan hakkı ihlallerinden bahsetti. Derneğin birçok zorlukla karşılaştığını belirten Türkdoğan, çok sayıda dava ve soruşturmalarının devam ettiğini söyledi. Şu an Türkiye'deki en önemli sorunların başında devlet içindeki çeteleşmeler geldiğini ifade eden Türkdoğan, 90lı yıllarda bunun çok acısının yaşandığını, bugün ise farkli şekillerde devam ettiğini belirtti. Bugün gelinen noktada devletin iç düşman tanımı yaparak herkesi terörist ilan ettiğini söyleyen Türkdoğan, hukuk devletlerinde böyle bir şeyin olamayacağını dile getirdi. Türkdoğan, asgari müştereklerde bir araya gelerek mücadele etmenin önemine vurgu yaparak barış hakkının savunulmasının da bunun için elzem olduğunu söyledi.
‘KADINLAR CİDDİ BİR BAŞKALDIRMA POTANSİYELİ TAŞIYOR’
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, kadınlar baskı ve zulüm döneminde en cok baskıya uğrayan kesim olduğunu söyledi. Cumartesi günü seçilen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na yönelik saldırılara değinen Güllü, OHAL sopasının kadınlara böylece gösterildiğini ifade etti. Güllü, OHAL boyunca özellikle bölgede 10 kadın derneğinin kapatıldığını ve sivil toplumun tehdit olarak algılandığını belirtti. 2017 yılında 409 kadın cinayetinin yaşandığını hatırlatan Güllü, cinayetlerin üçte bir oranında artmasının ise OHAL ile doğrudan ilişkili olduğunu dile getirdi. Karakola giden kadınlara "Darbe var" denildiğini, hukuka başvurulduğunda ise cezasızlıkla karşı karşıya kalındığını söyleyen Güllü, cinayetlerin artmasının bu yolla olduğunu ifade etti. Güllü, federasyon olarak cumhurbaşkanıyla davalı durumda olduklarını, kamuya yararlı ünvanlarının ellerinden alındığını dile getirdi. "Korkuyu hissetmiyoruz. Hiçbir arkadaşımın düşündüğünü zannetmiyorum kadın örgütlerinde" diyen Güllü, 8 Mart'a giderken kadınların ciddi bir başkaldırma potansiyeli taşıdığını söyledi.
SAÇILIK: İŞİNİ GERİ İSTEMEK MEŞRUDUR
KHK ile işinden ihraç edilen kamu emekçisi Veli Saçılık, sözlerine Dilek Özçelik'i anarak başladı. İktidardakilerin hayatlarında hiçbir zaman çaresizliği yaşamadığını ve mazlumu anlamadığını belirten Saçılık, hiçbir direnişle de de karşı karşıya kalmak istemediklerini söyledi. Saçılık, 434 gündür iktidara kafa tuttuklarını ve ellerinde haklılıkları dışında bir şeyin olmadığını belirtti. Anayasadaki haklarının açık olduğunu dile getiren Saçılık, buna rağmen Ankara valisinin işine gelmeyen her şeyi yasakladığını ifade etti. Saçılık, işini istemenin meşru olduğunu ve ailesini açlığa mahkum edenlere zalim demeye ve zulmün karşısında durmaya devam edeceğini söyledi. (Ankara/EVRENSEL)