Dedeyazı köylüleri yaşam alanlarını savunuyor
Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Dedeyazı köyünde yaşayan yurttaşlar, demir madenine karşı mücadele ediyor.
Berfin GÜLER
Malatya
Nüfusunun yaklaşık yüzde 80’inin tarımla geçimini sağladığı Malatya’da henüz beklenen yağış başlamadı, hatta ilkbahar havası var desek yeridir. Yağış üretici köylü için oldukça önem taşıyor. Dedeyazı’ya vardığımızda tepelere kar yağdığını görüyoruz. Bu Malatyalılar için sevindirici ama Dedeyazı’da yağışın olmamasından daha önemli bir sorun var. Köyün içinde faaliyete geçen demir maden işletmesi köyün suyunu, doğasını, canlıların yaşamını ve daha bir çok şeyi olumsuz etkiliyor. Tabi bir de gürültüsü var maden ocağının. Öyle ki köylüler gürültüden evin içinde dahi oturamaz hale geldiklerini söylüyorlar.
Dedeyazılılara dayanışma ziyareti için giden Emek Partisi (EMEP) üyeleri ile birlikte gidiyoruz bizde köye. Köy kahvesinin önünde köylülerden önce Jandarma karşılıyor bizi. Jandarma Astsubayı, köy kahvesinde köylülerin sorunlarını dinlemek isteyen EMEP heyetine, “köylülerden yana” olduklarını ve “cahil köylülerin galeyana gelmemesi için” önlem aldıklarını ve görüntü alacaklarını söylüyor. İlkin köylülerin bu durumdan rahatsız olacağını rahat konuşamayacaklarını düşünsek de bir süre sonra köylüler kahvede birikmeye ve mücadelelerini anlatmaya başlıyorlar.
KİM KÖYLÜDEN YANA?
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor, 2004 yılında da demir maden ocağının faaliyetlerini mücadele ederek durduran köylülerin oldukça deneyimleri var. Ve bu mücadelede köyün kadınları en önde yer alıyor. Kahvede de madene karşı nasıl mücadele ettiklerini ve maden ocağının ne gibi zararlarının olduğunu kadınlar daha fazla anlatıyor denilebilir. Yani Jandarma’nın görüntü almasına aldırmadan aslında maden şirketi ile devlet arasında nasıl bir ilişkinin olduğunu “bunların arkası güçlü” diyerek açıkça anlatıyorlar. Hüsne Çelikkaya aslında “bizler köylüden yanayız” diyen Jandarma’ya da kimin yanlarında olduklarını, “Bize çok hücum ediyorlar, bize hücum eden kimse çok güçlü bir adam. Yeter artık ya, yeter bizim çektiğimiz bu çile bu adamın elinden. Bu adamın bir yerde adamı var. Ona güveniyor buraya ayak basmayacak, köyümüzü vermeyeceğiz” diyerek söylemiş oluyor.
‘SUYUMUZ, BAĞIMIZ, BAHÇEMİZ KURUDU’
Maden ocağının suyu sadece kirletmediğini aynı zamanda kuruttuğunu anlatıyor Meryem Aslan. Hüsne Çelikkaya ise “ne zaman ki maden ocağını yaptılar, bize bir kuyu çıkardılar, o kuyunun suyunu millet içmeye başladı, içenler hep ishal oldu sancılarla hastanelik oldu, öldüler. Adamlarımız kalmadı. Bunlar bizden ne istiyor?” diye sitem ediyor adeta. Hüsne Çelikkaya, 86 yaşında suyun kirletilmesinin hastalıklara neden olduğunu söylüyor ve “Bize bir kuyu suyu yaptılar, bizim bununla gözümüzü boyuyorlar” diye devam ediyor. Hüsne teyze köylerine yeterince hizmetin de yapılmadığını da söylüyor ve şöyle devam ediyor: Ölürüm de bu maden ocağına izin vermem, yaptırmam. İşte bu kadar. Bizim bu köyümüzün yolu yok. Bizim bir şeyimiz yok. Bir harabe damım var. Elimde bir o kaldı. Köyün içinde maden ocağı olur mu diye tekrar söze giren Meryem Aslan, “Böyle şey olur mu ya, çoluğumuz var çocuğumuz var, yaşlımız var, büyüğümüz var. Suyumuzu kuruttular, bağ bahçemiz kurudu. Millet ne ile geçinsin? Millet bağ bahçesine emek çekti. Su da kurudu bağ bahçe de” diye devam ediyor. Hemen köyün içinde bulunan yamaçta çalışan maden işletmesinin aynı zamanda kayalarında koparak köyle düşme tehlikesinin olduğunu da sıkça vurguluyorlar.
‘GELECEĞİMİZİN YAŞAMASINI İSTİYORUZ’
Bu konuşmalar esnasında Jandarma erleri de sık sık kahveye girip çıkıyor, hatta bir ara köy muhtarını da dışarı çıkarıp bir şeyler soruyorlar. Ama kadınlar anlatmaya devam ediyorlar. Mahide Aslan giriyor söze. Gürültüden uyuyamadıklarını, çamaşır asamadıklarını vurgulayarak, “Doğamız gitti. Yolumuz gitti. Sağlığımız, suyumuz gitti. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Yatakta yatamıyoruz, çamaşır yıkayamıyoruz. Dedeyazı’nın her tarafı su kaynağı ama Dedeyazı köy halkı artezyen su içiyor, zehir içiyoruz. Yazık günah değil mi bu insanlara? Madenin tozu yüzünden çamaşır makinelerimiz bozuldu, çalıştıramıyoruz. Dedeyazı’nın bitki örtüsü gitti. Önceki otlardan bir tanesi çıkmıyor artık. Önceden Malatya’dan su doldurmaya gelirlerdi, suyumuz o kadar temizdi kaynak suyuydu. Şimdi biz Malatya’dan hazır su alıyoruz. Bunun anlamı, gereği ne bize bunu anlatsınlar. Biz yaşamak istiyoruz. Kendi yaşantımızı da geçtik geleceğimizin yaşamasını istiyoruz. Çocuklarımız torunlarımız zarar görmesin istiyoruz. Biz maden ocağına dur diyoruz. Maden ocağının kapatılmasını istiyoruz” diyor.
BU MÜCADELEDE KADINLAR EN ÖNDE YER ALIYOR
Köylüler EMEP üyelerine sorunlarını anlatmaya devam ediyor bu sırada. Köylülerden Recep Çakır bir çok kuruma işletmenin kapatılması için dilekçe verdiklerini ancak olumlu yanıt alamadıklarını söylüyor. Hukuki yönden de mücadele edeceklerine dikkat çekiyor ve “Mahkeme sürecini bu hafta başlatacağız. Daha önce madenciler bizi şikayet ettiler, biz onlardan şikayetçi olduk. Maden sahibinin tavırları bizi çok tedirgin etti. Dağı başınıza yıkarım gibi tehditleri oldu” diyor.
Kahveden çıkıp Malatya merkeze dönerken birkaç gün önce köylülerin maden ocağına yürüyerek yaptığı eylem geliyor gözümüzün önüne o eylemde de köyün kadınları “madene hayır” sloganları atarak yürüyorlardı. Bugünkü ziyarette de en fazla kadınlar yaşam alanlarını savunacaklarını söylüyorlardı.