'Sigortalı olmak güvence, sendikalı olmak 'X large' güvence'

Avcılar Belediyesinde çalışırken sendikalı olduğu için işten atılan ve mücadeleyle geri dönen Özlem Akdağ KHK ile gelen 'şartlı kadroyu' değerlendirdi

15 Ocak 2018 23:30
Paylaş

Gizem ÖRNEK
Vedat YALVAÇ
İstanbul

Avcılar Belediyesinde Fen İşleri Bölümünde taşeron işçi olarak çalışan Özlem Akdağ, 2016’nın mayıs ayında sendikalaştıkları için işten atılan ve aylarca süren direnişlerinin ardından işe geri dönenlerden biri. Sendikalı olarak işe dönen Akdağ, “Sigorta belki bizim için bir güvence ama sendikalı, sigortalı çalışmak x large bir güvence” diyor. Hükümetin KHK’yle getirdiği “şartlı” kadroya ilişkin ise şunları söylüyor: “Bizim isteğimizle alakası yok. Bu yasa işçilerin öfkesini yatıştırmak için çıkarıldı.”

9 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUMA CEP TELEFONU ALDIM

Özlem Akdağ, 2 yıldır Avcılar Belediyesinde çalışıyor. Geçtiğimiz yıl temizlik işlerinde çalışırken Belediye-İş Sendikasına üye oldukları için yüzlerce işçiyle birlikte işten atıldı. Aylarca süren direnişin ardından yeniden işe başlayan Akdağ, şimdi sendikalı olarak fen işleri bölümünde çalışıyor.

Özlem Akdağ’ın eşi de belediyede taşeron işçi. O, gece vardiyasında çalışıyor. 2 çocukları var, ikisi de okula gidiyor. Çocuklardan biri sabahçı biri öğlenci, biri okula gidince diğeri yalnız kalıyor. Anne baba bu durumdan endişelenseler de yapabilecekleri bir şey yok. “9 yaşındaki çocuğa gittim telefon aldım, ondan bir haber alayım diye. Biri zile bassa, kapıyı yanlış birine açsa nasıl olacak? Bu devirde kimseye de güvenemiyorsun. Bir yakınım yok ki etrafımda, çocuğu bırakayım. Aklım sürekli onda kalıyor” diyor Akdağ.

Geçtiğimiz haftalarda Akdağ’ın eşini gündüz vardiyasına çağırmışlar. Bugünlerde çocuk evde yalnız kalınca Akdağ işten ayrılmayı bile düşünmüş. “Çocuk 2-3 gün evde kaldı, komşu falan baktı. Ama dedim ki bu şekilde olmayacak, böyle giderse işi bırakırım diye düşündüm. Komşu bakıyor ama olmuyor işte. Çocuk babasına ‘Annem çalışıyor zaten. Sen işe gitme, işten ayrıl’ demiş. Ben çocuklarım için çalışıyorum. Çocukların bizim durumumuza düşmemesi için çalışıyoruz” diyor.

‘KAFAMIZ SÜREKLİ GEÇİM DERDİNDE’

Maddi olarak da zorlanıyorlar. 3 aylık ücretlerini alamadıkları için şimdi iş bıraktılar. Ücretlerinin düzenli yatmasını, birikmiş alacaklarının ödenmesini istiyorlar. 2 çocuğun masrafları, kira, faturalar derken ay sonu zaten zor geliyormuş ama şimdi ücretleri de yatmayınca ekonomi iyice çökmüş.

Aylık harcamalarını şöyle anlatıyor Akdağ: “300 lira kira ödüyoruz, faturalar 300 lirayı geçiyor, 250-300 lira çocukların okul masrafları. Dersler için ekstra malzemeler alıyoruz. Taksitlerimiz var, kredi borcumuz var, kirada oturuyoruz. Aldığımız paranın zaten 3’te 2’si bunlara gidiyor. Geriye kalanla da mutfak, çocukların giderleri, yetişmeye çalışıyoruz işte. Ama şu an maaşlar ödenmediği için tamamen tepetaklak olduk. Biraz birikmiş paramız vardı, o da bitti, şu an tamamen sıfırdayız. İsteyebilecek bir ortam da yok çünkü arkadaşlarımız da bizden daha kötü durumda. Pazar market alışverişini aylık yapıyorduk, şu an haftalığa dönüştü. Artık evde ne varsa onu değerlendiriyoruz. Çocukların beslenmesi de kısıtlandı.”

‘KENDİME ZAMAN AYIRAMIYORUM’

“Kadınların sorumlulukları daha farklı” diyor Akdağ ve kendi yaşamını anlatıyor: “Akşam direkt eve gidiyorum. Sorumluluklarım var çünkü. Ama erkek arkadaşlar öyle değil, evde hazır yemekleri var, çamaşır yıkanmış. Onların da bakması gereken çocukları var ama her gün ilgilenmeseler de olur. Çünkü ‘Anneleri bakıyor zaten’ diyebiliyor. Erkekler kendilerine vakit ayırabiliyor, kahveye gidiyor, bir arkadaşıyla oturup sohbet edebiliyor. Ama benim öyle bir sosyal yaşantım yok. 6 gün çalışıyorum, bir pazar günüm kalıyor. Onda da temizlik, çocuklar... 1 izin günü yetmiyor. Ben en azından cumartesi günü çalışmayı istemezdim.”

Bir kadın olarak hem evde hem işte çalışmanın zorluklarını anlatırken, bu konuda Hükümete de söyleyecekleri var: “O kadar yasa gündeme geldi ama hiçbiri uygulamaya geçmedi; çalışan annelere bakım yardımı yapacaklardı, ekstra bir ödeme yapacaklardı ama hiçbiri olmadı. Hepsi sözde kalıyor, uygulamada yok, göremiyoruz.”

SENDİKA GÜVENCEMİZ

2016’nın mayıs ayında sendikalı olduğu için yüzlerce işçiyle birlikte işten atılan Akdağ, şimdi sendika üyesi bir işçi. “Sendika bir güvence bizim için” diyor. Önce eşinin sendikaya üye olduğunu, kendisinin de sendikayı bu şekilde öğrendiğini söylüyor ve sendikaya üye olma nedenini şöyle anlatıyor: “Her birimizin ayrı ayrı yasaları bilme şansımız olmuyor. Ama tabii ki şimdi haklarımızın farkındayız. Sendika bize gerektiğinde sokağa çıkıp haklarımızı alabileceğimizi gösterdi. Benim haklarımı bana hatırlatabilen, bana yol gösterebilen bir duruşu olduğu için sendikaya üye oldum.” Sendikanın önemini ise şu sözlerle anlatıyor: “Sigorta belki bizim için bir güvence ama sendikalı çalışmak x large bir güvence.”

BU YASA BİZİM İSTEDİĞİMİZ YASA DEĞİL

Taşeron işçilerin kadroya alınmasına ilişkin çıkarılan KHK’yi de konuşuyoruz. “Kadro çok önemli bizim için” diyor Akdağ ve şöyle anlatıyor: “Kadrolu olursam ekstra haklarım olur, güvencem olur. Maddi-manevi daha insanca şartlarda yaşayabilirim.”

Ama Hükümetin çıkardığı yasanın beklentilerini karşılamadığını söylüyor: “İşçileri düşünerek yaptıklarını düşünmüyorum. Tamamen siyasi. Niye bu zamana kadar çıkarmadılar da şimdi çıkardılar? Çünkü şimdi Türkiye’de tamamen farklı bir siyasi ortam var, karışık bir gündem var.”

Çıkarılan KHK’yi eleştiren Akdağ itirazlarını ve taleplerini anlatıyor: “Normal kadrolu çalışan işçiler hangi şartlarda çalışıyorsa ben de öyle çalışmak istiyorum. Şu anki yasa bunu sağlamıyor. Verilen yalancı bir kadro. Sevinemiyoruz bile bu yasanın çıktığına, şaşkınlıkla ne olacağını bekliyoruz. İkilemli bir yasa ortaya koydular. Kadroya başvurmak için feragatname imzalamamızı istiyorlar. İnsanların haklarından feragat etmesini sağlayan bir yasa. Belediyede kadro fazlası olduğunu söylüyor. Çıkan yasayı bizi temizlemek için kullanabilirler. Yasada koşullar var, sınav var. Bunların nasıl olacağını bilmiyoruz.”

OHAL ÖNÜMÜZÜ KESİYOR

OHAL koşullarının ve ülkenin siyasi durumunun taleplerine engel olduğunu da söylüyor Akdağ: “Şimdi ülkenin ortamı bizim sesimizi çıkartmamıza, isteklerimiz söylememize fırsat vermiyor. Tamamen baştakilerin istekleri oluyor. OHAL olmasaydı, başka bir yasa çıkabilirdi. OHAL, işçilerin, sendikaların önünü kesiyor. Şu kapının önüne çıksak, bir pankart açsak farklı şeyler olur bu dönemde. ‘Senin sesini duyurma hakkın var’ demezler. Kendi çıkarları için, istediklerini yapabilmek için, kendilerine karşı çıkanları susturmak için kaldırmıyorlar OHAL’i.”

ÖNCEKİ HABER

Dedeyazı köylüleri yaşam alanlarını savunuyor

SONRAKİ HABER

Bırakın işveren ağzından konuşmayı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa