18 Ocak 2018 10:50

Barış imzacısı 12 akademisyen hakim karşısına çıktı

'Bu suça ortak olmayacağız' başlıklı metni imzaladıkları için yargılanan 12 akademisyen hakim karşısına çıktı. (Fotoğraf: Arşiv)

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

Bölge illerindeki sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan hak ihlallerinin ve çatışmalı sürecin sona ermesi için 1123 akademisyen “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı barış bildirisini imzalayarak kamuoyuyla paylaşmıştı. Geçtiğimiz yıl, yaklaşık 150 imzacı akademisyen hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla ayrı ayrı davalar açıldı. Açılan davalar kapsamında ayrı ayrı yargılamaları yapılan 12 akademisyen Çağlayan’daki İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı.

‘MESLEKİ SORUMLULUKLA İMZALADIM’

İlk yargılama, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Dr. Ayşe Zeynep Akalın Özdemir’in avukatının usule ilişkin beyanlarıyla başladı. KCK Yöneticisi Bese Hozat’ın açıklaması ile 11 Ocak’ta imzalanan basın açıklamasındaki bildirinin hiçbir ilgisi olmadığını belirten avukat, “Müvekkilimin Bese Hozat’ın açıklamasından dahi haberi yoktur. 27 Aralık ve 10 Mart’taki bildirilerde müvekkilimin dahlinin ve imzasının olup olmadığının araştırılmasını istiyoruz. Aynı konuda diğer ağır cezalarda yüzlerce dava açılmıştır. Bu davaların birleştirilmesini talep ediyoruz” dedi. Mahkeme talepleri reddetti. Duruşma, kimlik tespiti yapılan Dr. Ayşe Zeynep Akalın Özdemir’in savunması ile devam etti. Özdemir savunmasında sosyolog olduğunu belirterek, “Toplumsal çatışma süreçlerinde toplumu bir arada tutan temel prensiplerin kamuoyu nezdinde hatırlatılmasını kamusal görevimin bir parçası olarak görüyorum. Toplumun huzur ve barış içinde yaşaması, kamu düzeninin sivil vatandaşlara zarar vermeyecek şekilde tesis edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şiddet çağrısı ya da çağrışımı içermeyen bildiriyi bu nedenle imzaladım. Kimsenin etkisi altında kalmadan ahlaki görev ve mesleki sorumlulukla imzaladım. Düşünce ve ifade özgürlüğünün Anayasal olarak vatandaşlara verilmiş birer hak olduğuna dair bilgim, bana kamuoyuna açıklanmış bu metni imzalamamın herhangi bir sakınca teşkil etmediğini düşündürdü. Ülkemdeki tüm insanların huzur, barış ve refah içinde yaşaması en büyük dileğimdir. Düşüncelerimin mesleki ve kişisel duyarlılık dışında terör yapısı ya da propagandası ile ilişkilendirilmesini kesin olarak reddediyorum” dedi. Suçlamayı kabul etmeyen Özdemir beraatini talep etti.  Özdemir hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HHGB) istedi. Duruşma, esas hakkındaki savunmasının alınabilmesi için 28 Haziran’a ertelendi.

‘ÖLÜMLERE SEYİRCİ KALMAMAK İÇİN İMZA ATTIM’

İTÜ’den okutman Nergis Perçinel’in savunmasına geçildi. Ölümlere seyirci kalmak istemediği için imza attığını beyan eden Perçinel, “Birbirimizi anlamanın yolu bir dil değil birçok dil kurmaktan geçiyor. Bu çoklu dilin ortak paydasının barış ve hümanizma olduğunu düşünüyorum. Bu metni imzalamadan önce barış ve demokrasi talebinde bulunduğu için İTÜ İnşaat Fakültesi'nde okuyan öğrencimiz Güney Doğan, 10 Ekim 2015'te Ankara Garındaki bombalı saldırıda yaşamını yitirdi. Birçok genç, çocuk ve yetişkin gibi. O hafta benim ve öğrencilerim için oldukça travmatik bir hafta oldu. Daha sonra İnşaat Fakültesi bahçesinde Güney'in annesinin de katıldığı bir anma töreni düzenlendi. Güney'in annesi o bahçede oğlunun her zaman oturduğu bankı okşayarak, sanki o yanındaymışçasına sessizce ağladı. Bu görüntüyü hayatım boyunca unutmayacağım. Hemen akabinde Güneydoğu'da gerilimli bir süreç yaşandı. Yaşanan olaylara dair basın ve sosyal medyada birçok haber ve fotoğraf yer aldı. Bölgedeki bir gencin yıkılmış evine ve sokağına dönerken söylediği şu cümle hâlâ aklımda. ‘Bir uyusam, sabah her şey bitse. Çok mu şey istiyorum?​’ Bu imzayı hiç kimsenin ölümüne seyirci kalmak istemediğim için attım. Yaşam hakkı en temel haktır” diye konuştu. İsnat edilen suçlamayı kabul etmeyen Perçinel, suçsuz olduğunu belirterek beraatini talep etti.

MAHKEME 13 ACM’DEKİ DOSYANIN İSTENMESİNE KARAR VERDİ

Perçinel’in avukatı Bahri Belen, usule ilişkin taleplerde bulundu. Belen mahkemeden, İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesi’nde aynı konuya ilişkin yargılanan akademisyenler hakkındaki dava dosyasının celb edilerek incelenip birleştirme kararı verilmesini ve TCK 301. madde kapsamında kalma ihtimali değerlendirilerek gerekirse durma kararı verilmesini talep etti. Mahkeme 13. ACM’de görülen dosyanın istenmesine, birleştirme kararının dosya geldikten sonra değerlendirilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 28 Haziran’da görülecek. Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen Araştırma Görevlisi Burcu Yılmaz Gündüz de ayrıntılı ve yazılı savunmasını daha sonra yapacağını belirterek, suçlamaları kabul etmediğini beyan etti. Yılmaz, beraatini talep etti.  Yılmaz’ın da avukatlığını üstlenen Bahri Belen, beyanlarını tekrarladı. Bir sonraki duruşma 28 Haziran’a ertelendi.

‘DEVLET VATANDAŞLARINI KORUMAK DURUMUNDA’

Yıldız Teknik Üniversitesi’nden (YTÜ) emekli akademisyen Didem Gürses duruşma salonunda hazır bulundu. Yıldız’ın avukatı usule ilişkin söz aldı. Aynı bildiri nedeniyle dört akademisyenin yargılandığı 13. ACM’deki dosyanın istenmesini, ardından durdurma kararı verilerek TCK 301. madde açısından Adalet Bakanlığı’ndan izin istenmesini talep etti. Duruşma 28 Haziran’a ertelendi. Yıldız Teknik Üniversitesi doktora öğrencisi Semih Savaşal’ın yargılanmasına geçildi. Savaşal’ın avukatı Meriç Eyüboğlu, müvekkilinin yurt dışında akademik çalışma sürdürdüğünü belirterek mahkemeden süre istedi. Derhal beraat talebinde bulunan Eyüboğlu, devletin vatandaşlarının yaşam hakkını savunmak durumunda olduğunu ve bu nedenle imza metninde devletin muhatap alındığını söyledi. Eyüboğlu, dosyanın 13. ACM’deki yargılama ile birleştirilmesini de talep etti. Derhal beraat talebini reddeden mahkeme, birleştirme kararını dosyanın incelenmesinden sonra değerlendirileceğini belirterek bir sonraki duruşmayı 18 Eylül’e erteledi.

‘İDDİANAME KAFAMDA OTURMADI’

Marmara Üniversitesi’nden Araştırma Görevlisi Can Yalçın Armutçuoğlu, savunma için mahkemeden süre istedi. Armutçuoğlu’nun avukatı Sevgi Epçeli Arslan, derhal beraat talebinde bulundu. Barış bildirisinin içeriğinde herhangi bir örgüte referans verilmediğine dikkat çeken Arslan, “Bildiride toplumsal sorunların barışçıl yolla çözülmesi için barışçıl diyalog çağrısı yapılmıştır” dedi. Hakim, Armutçuoğlu’ya iddianameyi alıp almadığını sordu, Armutçuoğlu almadığını söyledikten sonra “Avukatım iddianame diyerek yazılı bir metin paylaştı ama” dedi. Bunun üzerine hakim, “Almışsınız işte” yanıtını verdi. Armutçuoğlu’nun, “Hukuk fakültesi eğitimi alınca iddianame tam olarak oturmadı kafamda” sözleri tebessümle karşılandı. Derhal beraat talebini reddeden mahkeme bir sonraki duruşmayı 28 Haziran’a erteledi.
Marmara Üniversitesinde okutman olarak çalışmış Doç. Dr. Leyla Şimşek Rathke, savunması için süre istedi. Rathke’nin de avukatlığını üstlenen Arslan, taleplerini tekrarladı. Duruşma 28 Haziran’a ertelendi.

‘SİVİL CAN KAYIPLARI BENİ RAHATSIZ ETTİ’

Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Günay Göksu Özdoğan, metni vatandaşlık bilinci, sorumluluk vicdanı, mesleki konumu, donanımı ve bilgi birikimi sebebiyle imzaladığını söyledi. Özdoğan, “Çatışma ve sokağa çıkma yasakları sebebiyle sivil can kayıpları beni rahatsız etmiştir ve barış ortamının yeniden tesis edilmesi zaruretini doğurmuştur. Çözüm süreci sırasında çatışma ortamı kalkmıştı. Böyle bir deneyime sahipken çatışma ortamına dönülmesi vatandaş olarak hepimizi rahatsız etmişti. Böyle bir dönemde meşru güç olan devlete barış çağrısında bulunmak vatandaş olarak benim görevimdir. Çünkü sorunun çözümünde nereden gelirse gelsin ve hangi saikle kullanılırsa kullanılsın şiddet kullanımının terk edilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Vicdani sorumluluğum kadar bilimsel etik ve mesleki duruşum bu konuda yapılan bir çağrıya katılmamı gerektirmiştir” dedi.

‘YARGI TARAFINDAN SUÇSUZLUĞUMUZ TESLİM EDİLMELİ’

İddianamede yer alan suçlamaları kabul etmediğini beyan eden Özdoğan, hiçbir hukuki dayanağı olmadığını belirttiği suçlamaları rencide edici ve onur kırıcı bulduğunu söyledi. Özdoğan, “Türkiye'de Kürt sorununun çözülmesi konusunda vatandaşlar, siyaset mensupları, akademisyenler arasında farklı siyasi görüşlerin etkili olması doğaldır ama insan hakları ve ifade özgürlüğü hakları çerçevesinde kimsenin görüşleri yüzünden hukuk dışı dayanaklarla suçlanması kabul edilemez. Doğrusu bu noktada beklentim ve talebim siyasi irade ve icraatı eleştiren bizlerin yargı tarafından korunması ve suçsuzluklarının teslim edilmesidir” diye konuştu. Özdoğan’ın avukatı Aynur Tuncer Yazgan, derhal beraat ve 13. ACM’deki dosya ile birleştirme talebinde bulundu. Derhal beraat talebini reddeden mahkeme duruşmayı, 12 Temmuz’a erteledi. İTÜ’den araştırma görevlisi Şükran Çavdar ve avukatı yurt dışında oldukları için mazeret bildirdi. Mahkeme mazereti kabul ederek sonraki duruşmayı 12 Temmuz’a erteledi.

İTÜ’den Yrd. Doç. Ayşe Serdar duruşma salonunda hazır bulundu. Serdar’ın avukatı Ali Soydan, 13 ACM’deki dosya geldikten sonra savunma yapmak istediklerini söyledi. Mahkeme heyeti, 13 ACM’deki dosyanın istenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Temmuz’da görülecek.
Özyeğin Ünversitesi’nden Dr. Ali Serdar’ın derhal beraat talebine dair beyanlarda bulunan avukatları, talepleri kabul edilmediği takdirde 13. ACM’deki dosyanın getirtilmesi, bunun incelenmesinden sonra dosyanın birleştirilmesi talebini dile getirdi. Mahkeme derhal beraat talebini reddetti, savunma için ek süre verilmesine ve 13 ACM’deki dosyanın istenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Temmuz’da görülecek.
Marmara Üniversitesi’nden Cansever Güner ise duruşma salonunda yer almadı. Güner’in yaşadığı ilin değiştiğine dair mahkemeye bilgi iletildi.

ÖNCEKİ HABER

Eğitim Sen: Okullar eğitim yuvası olmaktan uzaklaştı

SONRAKİ HABER

Almanya’da ‘Friederike’ fırtınası alarmı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa