19 Ocak 2018 00:35

Hrant Dink’siz 11 yıl: Kötülüğe direnmeyi ondan biliyoruz...

Karin Karakaşlı, Bülent Aydın ve Yetvart Danzikyan tam 11 yıl önce öldürülen arkadaşlarını, Hrant Dink’i anlattı: Kötülüğe direnmeyi ondan biliyoruz.

Paylaş

Meltem AKYOL
Cansu PİŞKİN
İstanbul 

Hrant Dink’in, Agos gazetesinin önünde yüzüstü uzandığı görüntüsünü gördüğümüzde inanamamıştık... Oysa sokak ortasında gazetecilerin, hak savunucularının enselerinden vurulduğu bir coğrafyadan geliyorduk, yabancısı değildik bu ölümlerin... Ama dedim ya, işte Hrant, ‘nasıl olur’ diye geçiriyordum aklımdan. Öyle ayakkabısı delik, boylu boyunca uzanırken... ‘Nasıl olur’ sorusu acı ve öfke ile geçiyordu içimizden.. Sonra aynı şaşkınlığı bir kez daha, takvimler 28 Kasım 2015’i gösterirken yaşadık... Onca ölüme rağmen, Tahir Elçi’nin öldürüldüğüne de inanamadık... Kanal kanal gezip önce, bir yer ‘Son Dakika: hayır öyle değil, Elçi yaşıyor’ haberini aradık, öyle ya... Bu kadar da olmazdı, da oldu işte... 
Ölümleri benzediği için belki geride kalanların tepkileri de birbirine benzedi... Tahir Elçi’yi Hrant’la birlikte anmamız bundandır herhalde, Türkan Elçi’de de Hep Rakel Dink’i görür olmamız... Ve ikisi de karanlıkta bırakılmak istendiği için belki... 

Hrant Dink

KARANLIK DEHLİZLERDE KAYBOLMASIN...

İşte tam 11 yıl öncesiydi, 19 Ocak 2007... Hrant düzenlenen suikast sonucu öldürüldü... Öncesi de vardı, çok öncesi.. Sistematik olarak hedef gösterilmesi ve takip eden saldırılar, tehditler... Yargılamalar...  Bir yazısı üzerinden yükseltilen ırkçı linç... Hrant konuk olduğu bir programda, hedefe konduğu yazıdan bahsederken ‘Nasıl olur da bunu tam tersi, Türklüğü aşağılamak, olarak algılarlar’ diye şaşkınlıkla isyan ediyordu... Biz de öyle isyan ettik öldürülmesine... Ve bu gün bir kez daha İstanbul’da saat 15.00’te Agos’un önünde anacağız onu... Karanlıkta bırakılmak istenen cinayetin aydınlatılmasını isteyerek... O zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan “Hiçbir cinayet Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” demişti ya, işte buna izin vermeyeceğimizi bir kez daha haykırarak... 

Bir kez daha Hrant’ı anarken onu arkadaşlarından dinleyin istedik... Karin Karakaşlı, Yetvart Danzikyan ve Bülent Aydın anlattı... 

ÖLDÜR DİYENLER YARGILANMADI

Bülent Aydın
Bülent Aydın

Hemen her duruşmada adliye önünde ‘Hrant için adalet isteyen’ Hrant’ın Arkadaşlarından Bülent Aydın anlatsın davayı ve olanları: “Hrant Dink cinayeti davası 20 Nisan 2007’deki iddianameyle 20 sanıkla başladı. Tetikçi grubun yargılandığı davanın her duruşması öncesi adliye önünde bu davada yargılanması gereken kamu görevlilerinin isimlerini haykırıyorduk. Çünkü Hrant Dink’i korumakla yükümlü olanlar onu korumamış, cinayet hazırlığından neredeyse bir yıl önceden haberi olan yetkililer bu cinayeti önlemek için hiçbir şey yapmamıştı. 11 yıl sonra bugün, evet onlardan bir kısmı hakim önüne çıktı ama hepsi değil. Hrant Dink’in öldürülmesine varan süreç, bir merkezden yönetildiği belli bir linç kampanyası ile tezgahlandı. O kampanyayı 2004 şubatında başlatanlar ve sürdürenler, mahkemelerde ve Agos’un önüne gelerek Hrant’ı ölümle tehdit edenler bu davada hiç yargılanmadı. Cinayet kararı nasıl oluşturuldu? Öldür diyenler kimler henüz bilmiyoruz. Dink ailesi avukatlarının davanın genişletilmesine ilişkin etkin soruşturma talepleri hep reddedildi. Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru henüz sonuçlanmadı.”

YARGILANMASI GEREKENLER TERFİ ETTİRİLDİ

Cinayette payı olan kamu görevlilerine gelince... Onları da Bülent Aydın’dan dinleyelim: “Yıllar boyunca bu cinayete karışan kamu görevlileri birbirlerini hep kolladılar. Soruşturma talepleri hep reddedildi. Soruşturulması gerekenler kendileri hakkında yazılara yanıt döşendi. Cinayetten yargılanması gerekenler terfi ettirildi. Eylül 2010’daki AİHM kararının üzerinden de yıllar geçti. 17 Ocak 2012’de ilk dava skandal bir kararla sonuçlandı. Kararı verenler bile savunamadı. Karar bozuldu. Cinayetin 9. yılına yaklaştığımız günlerde, 4 Aralık 2015’te 27 kamu görevlisi hakkında hazırlanan 2. İddianame ile dava yeni bir aşamaya girdi. Bizler bu kez yeni yapılan Adliye Sarayı önünde adalet nöbetindeydik. Cinayetin 10. yılında 10 Mayıs 2017’de çoğunluğu jandarma mensubu 50 kişilik 3. İddianame ile birleştirilmiş dava devam ediyor. Hrant Dink cinayetinin tüm failleri en baştan belliydi ve değişmediler. Yıllar boyunca birbirlerini koruyup gizlediler. Konjonktür değişince bunlardan bir kısmının yargılanması mümkün oldu. Yoksa zaten en baştan hepsi oradaydı.”

EL YORDAMI İLE İLERLEDİK, DÜŞE KALKA...

Karin Karakaşlı’
Karin Karakaşlı

Karin Karakaşlı... Hrant’ı ne zaman ondan dinlesek, ne şanslı olduğunu düşünürüz, Karin Karakaşlı’dan... Onunla geçmiş, belki kavgayla, belki hüzünle ve elbette mutlulukla geçmiş yıllar... Hrant’ı bir de çalıma arkadaşı, dostu Karin Karakaşlı’dan dinleyelim: “19 Ocak’taki kayıpla, yaşarken de kıymetini bildiğim ama elimden alınınca nasıl biricik olduğunu boşluğundan bildiğim bir şey kaybettim. Sadece bir insan değil, onunla bağlantılı koca bir kara parçasını. Ben dahil pek çok genç 1990’ların ortasında o hem zorlu hem heyecan dolu kimlik ve varoluş mücadelelerinin ortasında bulduk kendimizi. Agos gazetesinde, Hrant Dink’in yanında farklı olanın, bu bağlamda Ermeniliğin bir nostalji unsuru ya da hain ön yargısı dışında taşıdığı anlamı bütün katmanlarıyla öğrenme ve paylaşma şansımız oldu. Milliyetçiliğe düşmeden tarihi, kimliği, kültürü sahiplenmeyi; vitrin süsü yapılmaya izin vermeden hakikatimizi üleştirmeyi öğrendik. Resmi yalan ve inkara karşı sahici olanı koymayı. El yordamı ilerledik, düşe kalka. Ermeni kelimesi her kullanışlı malzemeye dönüştüğünde hırsla mücadele ettik ama gülmeyi hiç unutmadık. Çok güldük, ağız ve gönül dolusu. O gülüşü ve gençliği kaybettim.”

DİRENMEYİ ONDAN BİLİYORUM...

Sonra o gün, 19 Ocak... Karin şöyle anlatıyor işte o gün ve sonrasını: “Tam on bir yıldır devletin her kesimini içine alanın bir cinayetin aynasında yaşıyoruz. Bir kez daha Hrant Dink’i hedef haline getiren iftira ve linç kampanyalarının tek suçu işini iyi yapmak ve barış istemek olan milletvekilleri, parti ve belediye eş başkanları, gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar ve akademisyenler için devrede olduğu bir dönemdeyiz. Hukukun sıfırlandığı bu dönemde cinayet davasının kendisi emri verenlerin ısrarla korunup gözetildiği bir düzende görülüyor. Hrant Dink’in şahsı ve mücadelesi ise bu arka planda olanca kıymeti ve özgünlüğü ile görünür oluyor. Öfke ve kayıp hissi içimi kemirirken, akıl sağlığını tehdit eden bu son dönem gerçeklerine karşı direnmeyi yine ve hep onun bıraktığı hazine sandığı birikimden biliyorum. Her zamankinden de çok hissederek varlığını. Bütün yok edişlere inat.”

HRANT’IN SÖYLEDİKLERİ HEPİMİZE YOL GÖSTERECEKTİR

Yetvart Danzikyan
Yetvart Danzikyan

Hrant Dink, Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos’un önünde vurulmuştu. Bugün ise gazete bütün zorluklara rağmen, yayın hayatına devam ediyor, sözünü söylemeye, adalet istemeye. Gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğini Yetvart Danzikyan sürdürüyor. Onun kaybını en derinden yaşıyor, onun gazetesi, çalışma arkadaşları... Yetvart Danzikyan’dan dinleyelim: “11 yıldır Hrant Abisiz yaşıyoruz. Bu tabii bizi son derece zorlayan bir durum ama Hrant’ın olmaması hep Agos’a soruluyor, ‘Sizin için ne ifade ediyor’ diye. Hrant’ın yokluğunu Türkiye’ye sormak lazım diye düşünüyorum. Hrant Abi bambaşkaydı. Her ne olursa olsun bir çıkış yolu bulmak için mücadele ederdi. Böyle zor, sıkıntılı dönemlerde Hrant’ın sesi her zaman insanlara güç, kararlılık veren bir ses oldu, oluyor. Tabii ki onun yokluğunu, eksikliğini en çok biz hissediyoruz. Ama O sadece Agos için, Ermeniler için bir şey ifade etmiyordu. O asıl Türkler, Kürtler, Çerkesler, Araplar, Sunniler, Aleviler, yani Türkiye toplumu için bir şey ifade ediyordu. Onu Türkiye halklarına sormak lazım, ‘Hrant yokken, 11 yıldır siz ne alemdesiniz?​” diye. Hrant yokken Türkiye iyi bir yere gitmedi. Hrant’ın sözü gitgide büyüyor ama, Türkiye, hele hele son 3-4 yılı düşündüğümüzde, daha iyi bir yere gelmedi ve hatta kötü bir yere gidiyor. Türkiye bu eksikliği hissetmeli ve bunu hissetmekle kalmamalı ve onun gereklerini, ‘Hrant büyük bir kayıp oldu’ diyen herkesin bunun gereklerini yerine getirmesi için bir çaba göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Hrant’ın söylediklerine bakarsak, sözleri Türkiye’nin bu durumdan çıkışı için hepimize yol gösterecektir.”

ÖNCEKİ HABER

Çingeneler Zamanı, Gaziantep ve Adana’da 

SONRAKİ HABER

HRW: Türkiye’de OHAL insan hakları ihlaline neden oluyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa