21 Ocak 2018 02:18

Çukur: Türkülerin güncelliği ve çağdaşlığı tartışılmamalı...

Hasret Gültekin KOZAN

Baştan söylemeli; ne dizi/film eleştirmeni, ne de müzisyenim. Dizikolik birisi de değilim, televizyon izlemiyorum. Ama Çukur’u duymak veya bilmek için başka türlü sebeplerim var...

Çukur; yönetmenliğini Sinan Öztürk’ün üstlendiği, senaryosunu Gökhan Horzum’un yazdığı, yapımcılığını ise Kerem Çatay ve Pelin Diştaş Yaşaroğlu’nun yaptığı, başrollerini Aras Bulut İynemli ve Dilan Çiçek Deniz’in paylaştığı bir televizyon dizisi. Dizi müziklerini de Toygar Işıklı yapmış. İlk bölümü 23 Ekim 2017’de yayımlandı ve geniş bir kesim tarafından da izleniyor. Neden biliyorum, fabrikalarda kimi işçiler, dizinin yayımlandığı gün vardiyada olmayıp, evlerinde diziyi izlemelerini, kendileri için büyük bir keyif olarak görüyor. Çoğu işçi arkadaştan aldığım ortak tepki bu... Yayımlanan bölüm vardiyalarına denk geldiğinde ise işçiler bu bölümü internetten sansürsüz bir şekilde izleyebiliyor.

“İstanbul’un suçla özdeşleşmiş mahallesi Çukur’un kontrolü Koçovalı ailesinin elindedir ve ailenin kendine göre kuralları vardır. Bu kurallardan bir tanesi de uyuşturucu yasağıdır. Çukur’da uyuşturucu üretilmez, kullanılmaz, satılmaz. Fakat oyuna yeni dahil olan bir grup bu yasağı delmeye kararlıdır. Önce Koçovalılarla anlaşma yoluna giderler, olmayınca ise var güçleriyle mahalleye ve aileye saldırırlar. Tam aileyi diz çöktürdüklerini düşündükleri sırada öngöremedikleri bir gelişme olur. Kartlar yeniden dağıtılacaktır…” Bu Çukur’un içeriği hakkında kısa bir bilgi, buraya kadar tamam. Çukur’u ayrı kılan bir başka nokta -ve benim üzerine durduğum, duracağım- ise dizide çalan müzikler ve özellikle türküler.

Dizinin izleyici kitlesinin büyük bir bölümünün belki de hayatında ilk defa dinlediği, sözlerinin kime ait olduğunu ve söyleyenini dahi bilmediği türküler çalıyor. Örneğin Cengiz Özkan, ‘Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden’i söylüyor, 6. bölümde. ‘Cengiz Özkan-Bir Ay Doğar’ yazdığınızda YouTube’a, 26 milyonun üzerinde bir görüntüleme sayısına erişmiş videonun yanı sıra, aynı türkünün çeşitli sanatçılar tarafından seslendirilmiş ve yine milyonlarca görüntülenmiş videolarıyla karşılaşıyorsunuz. 

‘GÖRMEYİNCE SEZİLMİYOR MİHRİBAN’

Çukur’da en ses getiren türkülerden biri de yine YouTube’da 35 milyonu aşan görüntüleme sayısına ulaşmış ‘Mihriban’ türküsü. Abdürrahim Karakoç’un muazzam şiiri, Musa Eroğlu’nun eşsiz bestesi ve yorumu ile birleşince ortaya çıkan türkü, Çukur ile çok daha geniş çevrelere uzanıyor. 5. bölümde bir dizi oyuncusunun dilinden, 7. bölümde ise Musa Eroğlu tarafından seslendirilen türkü, dizinin ‘Vartolu’ isimli karakterinin zayıf noktalarından biri. Vartolu’yu 11. bölümde ‘Ayrılık Hasreti’ adlı türküyü söylerken de göreceğiz.

8. bölümde Ceylan Ertem Mahsuni’ye Saygı albümünde seslendirdiği ‘Zalim’ ile izleyicileri kendine özgü yorumuyla mest ediyor. Dizinin ardından internette türkü dinlenmeye devam ediyor. Öyle ki YouTube’da video, 27 milyonu geçkin görüntüleme sayısına ulaşmıştı yazı yazıldığı tarihte...

Yıllar önce Arif Sağ başta olmak üzere birçok sanatçı tarafından seslendirilen ‘Ayrılık Hasreti’ adlı türküyü 11. bölümde, dizinin ‘Vartolu’ ve ‘Sadiş’ karakterleri seslendiriyor. Sözleri Sıtkı Baba’ya ait olan türkünün müziğini 1992 yılında Sivas Madımak’ta katledilen Ozan Nesimi Çimen yapmış… 

YORUMLARI İNCELEDİĞİMİZDE…

Dizide yer verilen türküler az çok böyle. Fakat öte yandan Neşet Ertaş, Cem Karaca, Sezen Aksu, Erkin Koray, Yavuz Çetin, Replikas, Orange Blossom ve Son Feci Bisiklet gibi sanatçı ve gruplar da dizide sesleriyle var olanlardan. 

Türküleri YouTube’da dinlerken altında yapılan yorumlara bakınca (Videoların yorumlarına bakmayı önemser ve severim) anlatmaya çalıştığım şey ortaya çıkıyor biraz da. Öyle yorumlar dönüyor ki videoların altında… Mesela bir vatandaş Mihriban’ın altına şu yorumu yapıyor: “Çukur’dan önce yıllarca dinledik biz bunu, şimdi değerlenmesi iyi oldu eskiler burada mı??​” Bir başka yorum: “2 milyondan 28 milyona ulaşmış, dolar bile böyle yükselmedi?.” Ve bir başkası: “Her şeyi geç öğrenen bir nesil var ortada. Biz bu şarkıyı çocukluğumuzda kahvede oturduğumuz abilerden öğrendik. Zaman geçti ve bu şarkının değeri anlaşıldı. Keşke her şey zamanında istediği değere kavuşsa.”

Ceylan Ertem’in seslendirdiği ‘Zalim’ için, “Böyle güzel eserler güzel bir dizinin sahnesinde yayınlanınca fark ediliyor işte bu da başka bir dert...” yorumu var mesela. “Çukurdan önce de buradaydık :)” deyip kendini belli edenler… ‘Ayrılık Hasreti’ için “Burası değerlenir” yorumunda bulunanlar, görüntülenme sayısı tahmini yapanlar… Bir başka değerli yorum ise: “Bu tür dizilerin belki de tek faydalı olduğu şey böyle güzel türküleri bilmeyen dinlemeyen kesimlere de dinletebilmek, sevdirebilmek. Türkü dinleyin dostlar çünkü gerçek manayı orda bulacaksınız...?​”

‘SEVGİ VE İNSANLAR VAR OLDUKÇA...’

Evet, Çukur iyi ya da kötü; daha önce dinlenmemiş, bilinmeyen türküleri geniş bir kesime ulaştırdı. Şu bile gariptir; sokakta yürürken yanından geçtiğimiz aracın içinden ‘Mihriban’, ‘Zalim’ veya ‘Bir Ay Doğar’ın çalınacak kadar yaygınlaşması…

Ve Hasret Gültekin ile bitirelim. ‘Çay Başına Bostan Ektim’ adlı türküyü icra etmeden önce bir ses kaydı duyuluyor Hasret Hoca’nın… Ve diyor ki: “Her şey satılıyor. Ev, araba, ekmek, ayakkabı... Sevginin; yani Bülbül’ün Gül’e, Mem’in Zin’e, Ferhat’ın Şirin’e duyduğu sevgi insanlar var oldukça satılmayacağına göre, türkülerin güncelliği ve çağdaşlığı tartışılmamalı…” Doğru da diyor hani… Türkülerin güncelliği ve çağdaşlığı bir televizyon dizisinin eline kalmamalı. Fakat her şeye rağmen güzel hareket...

Evrensel'i Takip Et