21 Ocak 2018 22:22
/
Güncelleme: 22:40

Politik-arabesk edebiyata yeter artık!

Reşo RONAHI *

2016 yılındaki darbe girişimi sonrası ilan edilen ve bu hafta 6. kez uzatılan OHAL koşulları tüm ülkede gündelik hayatı zehir etmeye devam ediyor. Bu koşullar altında demokratik değerleri savunan kurum ve/veya kişilere yönelik baskılara hepimiz tanıklık ediyoruz. Yine bu koşulların ekonomiden tutalım da gündelik politika üretimine, sanat ve edebiyattan tutalım da spora dek hayatın birçok alanına sirayet ettiğini de günbegün, anbean görüyoruz.

Diğer alanlara dair tartışma bir yana özellikle sanat ve edebiyata yönelik baskıların yoğunlaştığının ayrıca altını çizmek gerek. Bugün bu baskılara en çok maruz kalan toplumsal kesim olan ve aslında bu baskıları hep yaşaya gelen Kürtlerin sanatının ve edebiyatının da ciddi baskılara maruz kaldığını az çok her duyarlı insan bilir. Bu baskıların somut sonuçlarının neler olduğunu ve bu cendereden nasıl çıkılabileceğine dair birkaç tespitte bulunmak gayretindeyim.

Öncelikle baskı koşullarının somut olumsuz sonuçlarını paylaşmak gerekirse;
OHAL’in uygulanması ile bildiğimiz üzere birçok kurum, kuruluş KHK’ler ile kapatıldı. Örneğin Kürt Yazarlar Derneği bu KHK’lerden birinden payını aldı ve kapatıldı. Öğretmenlik yaparak geçimlerini sağlayan birçok Kürt yazar görevlerinden ihraç edildi, sürgün edildi, haklarında soruşturmalar açıldı. Tüm bunlar Kürt yazarların örgütlenmesine, Kürt edebiyatına dair tartışmalar yürütmesine ve Kürt dilinin ve edebiyatının geliştirilmesi mücadelesine engel olmaya yönelik saldırılardı. Yine bu dönemde Kürtçe kitaplar yayımlayan Evrensel Basım Yayın ve 14 yıl boyunca Kürtlerin kültür, sanat ve edebiyatına dair yayın yapan Tîroj dergisi kapatıldı ki Tîroj bu alanda yayın yapan birkaç dergiden biriydi.

OHAL, KÜRTÇE YAYINCILIĞI OLUMSUZ ETKİLEDİ

Yayınlanan kitapların, yazarların okuyucu ile buluşması da ciddi bir darbe aldı. Malum TÜYAP bir süredir Diyarbakır’da kitap fuarı düzenlemiyordu. Son birkaç yıldır başta Diyarbakır olmak üzere Van ve diğer illerde belediyelerin desteği ile TÜYAP’ın düzenlemekten imtina ettiği(!) kitap fuarları düzenlendi. Bu fuarlarda kitaplara ve söyleşilere okuyucunun ilgisi yoğun olmuştu. Belediyelere kayyım atanması sonrası bu imkanlar da yok oldu. Sadece fuar meselesi değil elbette belediyelere ait kongre-konferans salonları söyleşilerin yapılabildiği önemli mekanlardı, artık onlar da kayyımların denetiminde.

Kürtçe yayıncılığa dair araştırmalar yapan Diyarname İnternet Sitesi Editörü Cemil Oğuz’un yıllara göre basılan kitap sayılarına ilişkin verdiği rakamlar genel olarak çözüm sürecinin sona ermesinin, özel olarak OHAL koşullarının varlığının Kürtçe yayımcılığa olumsuz etkilerini gözler önüne seriyor. Oğuz’un paylaştığı istatistiklere göre çözüm sürecindeki olumlu havayla 2014 yılında basılan Kürtçe kitap sayısı 250’ye çıkıp bir rekora imza atmışken bu rakamlar 2015 ile birlikte azalarak 2017’de 171’e gerilemiştir. Ek olarak hemen belirtelim; elbette meseleyi basılan kitap sayısının düşüşü gibi istatistiki bir yere sıkıştırmamak lazım. Fakat bu veriler siyasi ve toplumsal koşulların Kürtçe yayıncılığı üzerindeki etkilerini görmek bakımından önemlidir. Öte yandan Kürtçe yayımcılığın daraldığına ilişkin tespiti yukarıda da görüldüğü üzere aslında çözüm sürecinin sona ermesiyle birlikte okumak gerek. Fakat bu daralmanın OHAL ile birlikte daha da arttığını söylemek yanlış olmaz.

NASIL ÇIKILIR BU CENDEREDEN?

Bence bu tür dönemlerin olumsuz etkilerini birkaç yönüyle görmek gerek. Örneğin örgütlenme ve ifade özgürlüğünün zemininin yok edildiğini, dolayısıyla yayımcılığın da daraldığını ve edebi üretimin niteliğinin de zedelendiğini görmek gerekir. Bunlar, böylesi süreçlerden geçen tüm uluslar gibi Kürtlerin de karşılaştığı durumlar.

İlkin örgütlenme ve ifade özgürlüğü önündeki engeller meselesini ele almak gerekirse; bunun üstesinden ancak birlikte hareket etme, ortak söz söyleme pratiklerinin geliştirilmesi ile gelinebilir. Evet, dernekler, kurumlar kapatılabilir fakat özellikle Kürtler deneyimlerinden bilirler ki kapatmalar, yasaklamalar hakikatin işlenmesine engel olamazlar.

TOPLUMCU GERÇEKÇİ BİR EDEBİ ÜRETİME EVRİLMELİ

İkinci olarak ve kanımca esasen, böylesi dönemlerde nitelik tartışmasının da olması gerekir. Neden söylüyorum bunu? Böylesi dönemler edebi üretimin niteliğinin de daralması riskini beraberinde getirir. Diğer entelektüel alanlar da dahil olmak üzere edebiyat üretimi bunca baskı, kıyım, yasak vb. zamanlarda politik-arabesk bir hatta savrulabilir. Bu risk aslında Kürt edebiyatı için hep var olageldi. Fakat bugün itibariyle eğer güçlü bir biçimde daha dirençli, daha toplumcu gerçekçi bir edebi üretime evrilmezse politik-arabeske saplanıp kalabilir; politik-arabesk edebiyata yeter artık! Edebi üretimin ezilen toplumlar için bir bellek oluşturma yetisi olduğu gerçeğini hep akılda tutalım derim. Bunu politik-arabesk tarzda yapmak bizi nereye götürür, hakikatle ve dirençle yapmak nereye götürür, biraz düşünelim. Öte yandan Kürt edebiyatı bu riskin yanında aynı zamanda buradan çıkış için gerekli toplumsal dinamiğe de sahip. Şair-Yazar Ülkü Bingöl’ün kapatılmadan evvel Tîroj’a verdiği röportajı da bulup okumanızı öneririm. Bingöl röportajda mealen Kürt edebiyatının, Kürtlerin politik ve toplumsal direngenliğine denk düşecek bir edebi üretimde bulunduğunda yenilenebileceğini ifade etmişti. Doğru söze ne hacet.

* KHK ile kapatılan Kürt Yazarlar Derneği Eş Başkanı ve Tiroj Dergisi Diyarbakır Temsilcisi

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Emekçiye sosyal konut yok, zengine ‘yatırım fırsatı’ var

Emekçiye sosyal konut yok, zengine ‘yatırım fırsatı’ var

Türkiye’de ev sahipliği oranının sürekli azalmasına ve konut krizinin süreklileşmesine rağmen bir sosyal konut projesi hayata geçirilmiyor; fahiş kiralar nedeniyle halkın barınma sorunu derinleşiyor. Özelleştirilen Emlak Konut ise ‘yüksek gelir grubu’ için düşük faizli, ucuz kredili ‘yatırım fırsatı’ projesi yapıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen sendikacılık yaptığı için tutuklandı.

Evrensel'i Takip Et