Arap basını Afrin’e operasyonu nasıl yorumladı?
Türkiye’nin Afrin'e yönelik başlattığı operasyon, Arap basınında da birinci sayfalarda yer aldı.
Ali KARATAŞ
Tahmin edileceği üzere Türkiye’nin Afrin operasyonu, Arap basınının birinci sayfalarındaydı. Rai al Youm Gazetesi, Afrin’den sonra hedefin Menbic olduğunu yazdı. Londra’da yayınlanan el Hayat gazetesi “Türkiye’nin zeytin dalı, baskın ve bombardıman; Ruslar Afrin’den çekiliyor” başlığıyla verdiği haberde, operasyonun başlama zamanın Suriye ordusunun İdlib kırsalındaki Ebu Duhur askeri havaalanına girmesiyle aynı zamana gelmesine dikkat çekti.
Arap basınında dikkat çeken önemli bir nokta, operasyon başlamadan önce de gelişmelerin yakından takip edilmesiydi.
Operasyondan bir gün önce, Suriye rejimine yakınlığıyla bilinen ve Ortadoğu’da oldukça geniş bir izleyici yelpazesine sahip el Meyadin Televizyonunun internet sitesinde kapsamlı bir değerlendirme yayınlandı. Değerlendirmede, eğer Türkiye Kuzey Suriye’deki operasyonda başarılı olursa çözüm masasına güçlü bir oyuncu olarak döneceği ve Halep’in muhaliflerin elinden çıkmasıyla ortaya çıkan kaybını “telafi edileceği” ileri sürüldü.
Suriyeli bir güvenlik yetkilisine dayanılarak Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” operasyonuyla Halep’in kuzey doğusunda hakim olduğu bölgeyi, kuzey batıdaki İdlib, Halep ve Hama’nın kırsalı ile bağlamaya odaklandığına dikkat çekildi. Operasyonun iç politika ile ilgili boyutuna da değinildi.
POPÜLİZM VE AFRİN BATAKLIĞI
El Kuds el Arabi gazetesi gelişmeleri AKP Hükümetini kışkırtacak şekilde “Amerika, Suriye’de Kürt devletinin sınırlarını mı ilan ediyor?” başlığı ile duyurdu. Aynı gazete yayınladığı bir başka haberde bu savaşın Türkiye’nin kendisi için bir savaş olduğu ama Suriye’deki olayların seyrini mutlaka etkileyeceğini ve bu nedenle bu savaşın Suriye için de bir savaş olacağı ifade edildi. El Arab gazetesi haberinde ise popülizmin Türkiye’yi Afrin bataklığına çektiği vurgulandı. Haberde Esad güçlerinin, Kürtlerin ABD silahlarını Fırat’ın doğusundan Afrin’e taşımasına izin verdiği ayrıntısına yer verildi.
MISIR’IN SAVAKİN RAHATSIZLIĞI
Öte yandan askeri olarak ısınan Kızıldeniz havzası da Arap coğrafyasının önemli gündemleri arasında yer aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika gezisi sırasında Türkiye’nin Savakin adasını 99 yıllığına Sudan’dan kiralaması ve burada bir askeri üs inşa edilecek olması, bu haraketliliğin esas nedeni. Mısır, arka bahçesi olarak gördüğü stratejik bir bölgede yabancı bir askeri üssün kurulmasından son derece rahatsız. Mısır yönetimi, Türkiye ve Sudan iktidarlarını kendisine muhalif olan Müslüman Kardeşler hareketinin bir kolu olarak görüyor. Rai al Youm gazetesi başyazısında işlediği konuda, Bab-ül Mendep boğazını kontrol eden Kızıldeniz’in girişindeki üç ana ülke Cibuti, Eritre ve Yemen’in, yabancı askeri üsler için manyetik bir mıknatıs haline geldiğini yazdı. Makalede, Türkiye ile Sudan arasında kurulan ittifaka karşılık Mısır’ın Suudi Arabistan ve BAE’nin desteğiyle Eritre ile bir ittifaka yöneldiğine dikkat çekti.
SURİYE ORDUSU ANKARA’NIN AFRİN’DEKİ HIRSLARINI NASIL ENGELLEYECEK?
Rıza el BAŞA
el Meyadin
Türkiye, Suriye çözüm masasında kendi ağırlığını arttıracak yeni bir sayfa arıyor. Afrin, Ankara için coğrafi olarak ve ülkenin içi bakımından önemli bir nokta. Bu bölge, Türklerin Suriye’nin kuzeyindeki etki alanları arasındaki bağlantı bölgesi olarak kabul ediliyor. Suriye güvenlik yetkilisi, Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” operasyonuyla Halep’in kuzey doğusunda hakim olduğu bölgeyi, kuzey batısındaki İdlib, Halep ve Hama’nın kırsalı ile bağlamaya odaklandığını belirtiyor.
Eğer bu hedef gerçekleşirse Türkiye, siyasi çözüm masasına daha güçlü bir oyuncu olarak dönecek. Belki de Suriye’nin kuzeyini elinde tutarak Suriye ordusu ve müttefiklerinin bir sene önce Halep’i ele geçirmesiyle uğradığı kaybı telafi edebilecek. Bu bölge Halep kentinin insan rezervi olarak nitelendirilmektedir. Aynı zamanda Halep ve Hama’nın coğrafi ve tarımsal kuşağıdır. Suriye’nin kuzeyindeki ana su ve enerji kaynakları bu bölgededir. Cerablus’tan el Bab’a, Halep’in doğu kırsalından İdlib’e kadar olan bu bölge; Türkiye’nin himayesi altındaki silahlı grupları tutmak için “gereklilik” coğrafi kuşağı olarak adlandırılmaktadır. Bu bölge Suriye’deki güvenlik kaosu nedeniyle Türkiye’nin güneyini yönelecek herhangi bir tehdide yönelik bir kalkandır.
AFRİN’DEN İÇERİYE YÖNELİK HESAP
Yukarıdakilere ek olarak Afrin, geçtiğimiz uzun yıllar boyunca Türk hükümeti tarafından “terörist tehdit bölgesi” olarak tanıtıldı. Burada önemli olan nokta; elde edilecek bir zaferin içeride Erdoğan hükümetinin hanesine yazılacak olması. PKK’nin Afrin ve Menbic’te varlığının sonlandırılması; gelecekte “Akdeniz’e ulaşacak bir Kürt koridoru” saplantısını sona ermesi için gerekli olan coğrafyaya ulaşılması anlamına gelecektir.
YPG’NİN İLERLEMESİNDEN DUYULAN RAHATSIZLIK
Kürtlerin iki yıl önce Kafr Nasih ve Kafr Naya’dan Tel Rıfat ve Meng’e kadar doğu bölgesinde, Halep-Gaziantep karayolunda hakimiyet kurması ve bu bölgede düzinelerce köyde kontrolünün genişlemesinden bu yana Türkiye’nin sesi yükseldi. YPG’nin yayılmasına izin vermeyeceği tehdidinde bulundu. Fakat Türk tehditleri; Meng, Tel Rıfat ve Afrin’in bazı köylerindeki YPG mevzilerine topçu ateşinin ötesine geçmedi. Türkiye’nin şimdiki icraatları; Afrin’in karşısındaki Kilis kentinde güçlerini sınır boyunca yayması, ilk defa gerçekleşmiyor. Lakin bu sefer yığınak çok daha fazla bir sayıda ve tehdit açısından en yüksek hızda.
AFRİN’DE YPG-SURİYE KOORDİNASYONU
Kaynaklar ve gelen bilgiler, Suriye devleti ve müttefiklerinin Türkiye’nin tehditlerini yaklaşık iki aydır bekledikleri yönünde. Bu bilgiler, Afrin’de Suriye devleti ile Kürtler arasındaki koordinasyonun üç ay önce zirvesine ulaştığını onaylıyor. Bunun sonucu olarak devlet kurumları bir ay önce Halep’te Şeyh Maksut’tan Bestan el Başa’ya kadar YPG’nin kontrolündeki bölgelere girdi. Yapılan yoğun toplantıların sonucu olarak İranlıların liderliğindeki Suriye Halk Güçlerinden 300’den fazla kişi; Fırat Kalkanı kontrolündeki Azez ve Mara bölgesi ile Afrin arasındaki şeride yerleşti. Moskova da Afrin’in kuzey kırsalında Kafr Jannah kampında ve kuzey doğudaki Meng Havaalanında varlığını sürdürdü. Rus askerlerinin bu bölgede olduğuna dair fotoğraflar yayınladı. Başka bir deyişle Suriye devleti ve müttefikleri, Türkiye’nin Afrin üzerine oynamasını bekliyorlardı. Bu durum Suriye ordusunun İdlib cephesini açması kararının yaratacağı boşluk beklentisiyle ilgili değildi.
İDLİB OPERASYONUNUN ALTERNATİFİ AFRİN
Ordu, ilerleme olmadan kendini korumaya almış durumdaydı. Çünkü bölgenin coğrafyasını askeri olarak kapsamak için çok büyük sayılara ihtiyacı var.
Askerlerin Hama, İdlib, ve Halep kırsalında hareketlenmesiyle silahlı grupların çökmesi; görüşme masasında Türkiye’nin önemli bir kartını kaybetmesine yol açtı. Ordu sadece Hama-Halep yolunun doğusunu kontrol altına almakla yetinmedi. Kontrol sınırı, yolun doğusundan batısında kadar sekiz kilometreyi aştı. Tehdit İdlib’in kapılarına ulaştı. İşte Türkiye burada en önemli kartını kaybedecek.
Bu durum Türkiye’nin sınırı yeniden açmasını, Türkistan İslam Partisinin ve Kafkasların silahlandırılmasını gerekçelendirmekte.
HMEYMİM SALDIRISI MOSKOVA’YA MESAJ
Türkiye; Suriye ordusu ve müttefiklerinin İdlib operasyonlarını durdurmasını talep etti. Hmeymim üssüne yönelik tehdidin Moskova’ya ulaşan bir mesaj olmasını istedi. Türkiye’nin açıklamaları ve mesajları işe yaramadı. Türkistan’ın ve Kafkas ordularının ve diğer gurupların girişimleri, Suriye ordusunun ilerlemesini durdurmada başarısız oldu. Buna bir alternatif arandı.
İDLİB OPERASYONUYLA EŞ ZAMANLI
“Ankara’nın baskı uyguladığı ve masada kazandığı kart olarak” Erdoğan, Afrin’e kuvvetle yöneldi. Türkiye’nin Afrin’e yönelik tehditlerini gözlemleyenler, Türkiye’nin Suriye ordusunun İdlib operasyonunu durdurma talebiyle eş zamanlı olduğunu göreceklerdir.
Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, talepleri birleştirmede en açık sözlü olanıydı.
Birden çok defa Afrin’e yönelik tehditte sesini yükseltirken İdlib’teki askeri operasyonların durdurulmasını istedi. Ancak Ankara, Afrin’e girmenin bir gezinti olmadığını biliyor.
ERDOĞAN’IN ZİYARETİ VE KIZILDENİZ’DE ISINAN SULAR!
Rai al Youm
Başyazı
Kızıldeniz, onlarca yıl boyunca ve geçtiğimiz on yılda “Arap Denizi” olarak nitelendiriliyordu. Lakin bu günlerde onu kontrol etmek için artan bölgesel ve uluslararası mücadeleyi kim takip ediyorsa çelişkili bir izlenim elde eder.
Körfez krizi, Yemen savaşı, Nil nehri merkezli su güvenliği krizi; şu anda tümünün gölgesi bir şekilde Kızıldeniz’in üzerinde ve askerileştirme tehdidiyle karşı karşıya. Bu krizler, dünya ticaretinin yüzde 13’ünün üzerinden aktığı ve günde 18 milyon varillik petrolün geçtiği denizin her iki tarafında benzeri görülmemiş bir güvenlik ve askeri gerginlik yaratmaktadır.
BAB’ÜL MENDEP CEPHANELİĞE DÖNÜŞÜYOR
Bab’ül Mendep Boğazını kontrol eden Kızıldeniz’in girişindeki üç ana ülke Cibuti, Eritre ve Yemen; şimdi yabancı askeri üsler için manyetik bir mıknatıs haline geliyorlar.
BM Daimi Konseyini oluşturan Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Amerika Cibuti’de askeri üslere sahip. Bunlara son olarak İtalya, Japonya ve Suudi Arabistan eklendi. İsrail ve BAE, ona yakın olan Eritre’de üs kurmayı tercih etti. Türkiye Afrika kıtasında ve Kızıldeniz sahillerinde askeri genişlemesi için Somali ve Sudan’ı (Savakin) seçti.
KIZILDENİZ’E ATILAN BÜYÜK TAŞ; SAVAKİN
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Aralık’ta başlayan ve üç gün devam eden ziyareti boyunca, ticaret ve güvenlik alanında 13 imza atıldı. Atılan imzalar arasında Sudan’ın Kızıldeniz’de bulunan Savakin adasının 99 yıllığına Türkiye’ye kiralanması da var. Bu ziyaret, geçtiğimiz yıllar boyunca yarı sakin bir durumda olan Kızıldeniz’in sularına büyük bir taş attı.
Mısır, Adalet ve Kalkınma Partisi ile muhalif Müslüman Kardeşler (İhvan) arasındaki yakın ilişkiler nedeniyle güney arka bahçesindeki Türk hareketliliğine karşı çok hassas. Sudan-Türk İhvanlarının yakınlaşmasını açık bir tehdit olarak görüyor. Bunun için Mısır; “Suudi Arabistan ve BAE’nin desteğiyle karşı bir bölgesel ittifak inşa etmek için geçen hafta ziyarette bulunan” Eritre’nin Cumhurbaşkanı İsaias Afewerki’yi kırmızı halıyla karşıladı.
MISIR, TÜRKİYE’DEN RAHATSIZ
Mısır iktidarı, Türk Cumhurbaşkanı’nın Hartum’a ziyaretine yönelik herhangi bir yorumda bulunmadı. Lakin onun adına konuşan basın, bu ziyareti ve Savakin’de Türkiye’nin askeri üs kurmasını Mısır ulusal güvenliğine karşı bir komplo olarak nitelendirdi. Sudan ziyaretinden sonra Tunus’taki Kartaca sarayında kabulü sırasında Rabia işareti yapan Erdoğan, Sisi’ye ve hükümetine düşmanlığını saklamıyor.
KIZILDENİZ’DE YENİ İTTİFAKLARA DOĞRU
Strateji uzmanları, Sudan’ın doğusu ve Mısır’ın güney cephesinin sıcaklığının artacağını söylüyor. Burada Katar’ın desteklediği Türk-Sudan ittifakına karşı Mısır-Eritre ittifakı var. Mısır’ın Keslen bölgesindeki yığına karşılık Sudan hükümetinin kentte OHAL ilan ettiği bildirildi.
Büyük savaşlar küçük kıvılcımlardan çıkar. Kızıldeniz askerileşmeye doğru gidiyor. Uluslararası ve bölgesel güçler onun için mücadele etmeye başladı. Hazin olan Arap hükümetlerin dar görüşlülüğü ve ihmali nedeniyle daha önce on yıllarca hatta asırlarca olduğu gibi bir Arap gölü değil. Daha az stratejik öneme sahip olmayan Irak körfezi, Suriye, Libya ve onlardan önce de Filistin. Liste böylece uzuyor.