21 Ocak 2018 22:31

Bezwan: Operasyon başkanlık rejiminin tahkimi için yapılıyor

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Afrin operasyonuyla Kürt düşmanlığı üzerine kilitlenmiş bir siyaset tarzı ve tercihiyle karşı karşıya olduğumuzu belirten Siyaset Bilimci Dr. Naif Bezwan, “Kürtleri ezmek ve Kürtlere karşı ‘zafer’ elde etmek hem şu anda devleti fiilen yöneten yeni ittihatçı koalisyonun sürdürülmesi hem de Erdoğan’ın başkanlık rejiminin tahkim edilmesinin vazgeçilmez şartı olarak görülmektedir” dedi. Bezwan sorularımızı yanıtladı


Türkiye Afrin’e hava saldırısı başlatma sürecine nasıl geldi? ABD ve Rusya’nın saldırı karşısındaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’i bombalaması, Rojava Kürt hareketine ve halkına karşı çok yönlü yıkımlara yol açacak. Sınır ötesi askeri saldırı beklenildiği gibi başlatıldı. Bütün zamanların en maharetli propaganda bakanlarını fersah fersah aşan bir tarzda, bombalarla yürütülen harekata “Zeytin dalı” adı verilmekle kalınmadı; saldırı ayrıca Diyanet fetvasıyla da taltif edildi. Öyle ya, George Orwell’in ünlü romanının unutulmaz Hakikat Bakanlığı bize aslında savaşın barış, köleliğin özgürlük, cehaletin iktidar olduğunu sıkı sıkıya tembihlememiş miydi?

Siyaset Bilimci Dr. Naif Bezwan (Fotoğraf: Evrensel)
Siyaset Bilimci Dr. Naif Bezwan (Fotoğraf: DİHABEREvrensel)

Devlet yönetiminde bulunan mevcut rejimi bu noktaya getiren başlıca iki temel sebepten söz edilebilir. Bunlardan birincisi, Kürdistan’ın herhangi bir parçasında hak ve özgürlüklerin elde edilmesini bir ‘milli beka’ sorunu olarak gören sömürgeci ve saldırgan devlet siyaseti ve aklıdır. Yakın tarihte de görüldüğü gibi bu devlet aklının farklı şekillerde çalıştığı, daha “makul” davrandığı zamanlar da oldu.

Fakat muayyen bir zamandır yeniden Kürt düşmanlığına kilitlenmiş şekilde hüküm süren bir siyaset tarzı ve tercihiyle karşı karşıyayız. Bu da bizi ikinci sebebe götürmektedir. O da şu;  Kürtleri ezmek ve Kürtlere karşı “zafer” elde etmek hem şu anda devleti fiilen yöneten yeni İttihatçı koalisyonun sürdürülmesi hem de Erdoğan’ın başkanlık rejimini tahkim etmesinin vazgeçilmez şartı olarak görülmektedir. Bütün yumurtaların aynı sepete konulmasının ve Kürt düşmanlığını ilahi fetih sureleriyle mutlaklaştırılması ve meşrulaştırılmasının nedeni bu.

Şu an itibariyle Afrin’e sınırlı bir müdahale noktasında Rusya’nın zımnen onay verdiği ve ABD’nin sessiz kaldığı görülmektedir. Ancak hava saldırısı topyekün bir işgal hareketine doğru evrildikçe ve en önemlisi güçlü bir direnişle karşılaştıkça kartların yeniden karılacağı muhakkak. Zira sahadaki bütün tarafların Erdoğan rejimiyle görmek istedikleri açık hesapları var ve bunun fırsatı oluşur oluşmaz bu hesabı görmekten kimse imtina etmeyecektir. 

Saldırının bölgeye nasıl yansımaları olur?
Türkiye’nin bölgede dengeli bir politika yürüten, sorumlu ve güvenilir bir model güç olarak kabul gördüğü zamanlar çoktan geride kaldı. Bu saldırının devam etmesi halinde Türkiye’nin uluslararası  kamuoyu nezdinde, uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden ülke algısı güçlenecek. Bölgesel düzeyde ise saldırgan ve yayılmacı politikalar yürüten bir devlet olarak görülecektir.   

‘YOKSULLUK GETİRİR’

Afrin operasyonu Türkiye ve Suriye halkları açısından ne anlama geliyor?
Tek kelimeyle bütün halklar için daha çok yoksulluk ve daha fazla yıkım demektir. Daha şimdiden binlerce insanın bu kış şartlarında yerlerini-yurtlarını terk ettikleri gelen haber arasında.Yıllardır yüz binlerce insanın hayatına mal olan insanlık dışı kirli bir savaşın yıkımlarını yaşayan Suriye halklarının acılarına yenileri eklenecektir. Bilindiği üzere Afrin, savaşın yıkımlarından görece az etkilenmiş ender bölgelerden biriydi ve yüzden savaş bölgelerinden kaçmak zorunda kalan on binlerce göçmeni barındırıyor. TSK ve bağlı cihadist milislerin saldırısı, göçmenlerle birlikte 400 yüz binin üzerinde nüfusu barındıran Afrin’in Kobani ve Halep’e dönüştürülmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.

'SARIKAMIŞ HAREKATINI AKLA GETİRİYOR'

Afrin harekatına dair AKP-MHP bloğunun politikaları ve önümüzdeki seçimleri de göz önünde bulundurarak neler diyeceksiniz?
Erdoğan her şeyin üzerinde tuttuğu iktidarını ve Bahçeli yüzde beş oranlarına indirmeyi başardığı ‘Türklüğü’ kurtarmaya çalışırken iktidar bloğunun diğer gayrı resmi ortakları ise devlet aygıtı içinde kaybettikleri eski imtiyaz ve güçlerini yeniden elde etmeyi deneyecektir. Kürdistan’a saldırı ve Kürt düşmanlığı ise bütün bu hesapların aracı ve ortak paydasına dönüşmüş durumdadır. Ancak bu saldırı, bütün bu kirli hesapları tepetaklak edecek riskleri de içinde barındırmaktadır. Tarihe bakarken yeni ittihatçı koalisyonun Rojava saldırısı ve işgal planları en çok Sarıkamış harekatını akla getirmektedir.

Bilindiği üzere tamamen yayılmacı ve ideolojik emellerle Aralık 1914’te başlatılan Sarıkamış Harekatı 90 bin askerin ölümüne sebep vererek büyük bir felaketle sonuçlanmış ve Osmanlı İmparatorluğunu ortadan kaldırmanın dönüm noktalarından biri olmuştu. Enver Paşa, bu hezimetinin bedelini başta Ermeni halkı olmak üzere Osmanlı halklarına ödeterek hem kendisinin ve kurduğu rejimin hem de yönetimini ele aldığı imparatorluğun sonunu getirmişti. Bu resmi tamamlayan bir başka ürkütücü benzerlik de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın askeri saldırıyı meşrulaştırmak amacıyla camilerde “Fetih Suresi” okunması talimatı vermesidir! Bu, İslam medeniyetinin teslim ettiği her şeyin Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle itibarsızlaştırılmasından başka bir şey değildir. Böyle bir girişimin bu topraklarda devlet katında 1914’lerde İttihatçıların soykırım planlarına meşruiyet sağlamak amacıyla Şeyhülislam Musa Kazım tarafından verilen “katli vacip” fetvasıyla kayıtlara geçtiğini vurgulamak gerekir. Dinin nihayet büyük çoğunluğu Müslüman olan bir halka karşı bir zülüm ve talan aracı olarak kullanılması ise Saddam rejimi tarafından gerçekleştirilmiş ve 1986 ile 1989 arasından gerçekleşen Kürt soykırımına Enfal adı verilmişti.

Evrensel'i Takip Et