Fazıl Say ile yürümek
Bir sanat eseri en estetik halidir kirli gerçeklerin ve bir sanatçı en iyi karıştıranıdır çöplüğün.
Ozan Özgün ÇÖRDÜK
Pamukkale Üniversitesi
Bir gün, diğerleriyle aynı başlayan ama her zaman kendine has.
Kapıyı yavaşça ardından çeker ve kendini, her gün kendini yenileyen ama her gün tekrar eden bir döngünün içine atarsın.
Kendi duvarlarının sığınağından, her yeri ayrı ayrı yamanmış asfalta ulaşırsın.
Gerçeklik tam karşında, arkanda ve yanında seninle birlikle ve sensiz, her yerde.
Kendini bundan soyutlamak için -ki bunun en iyi yoludur duymamak- kulaklığı takarsın kulağına ve kendi dünyana dönersin, kimin eşlik etmesini istiyorsan onu seçersin.
Şanslıyız ki Fazıl Say var bize eşlik edecek her an, hem kendi dünyamızda hem başka dünyalarda.
Zihinlerin içinde dolaşan bir tını her zaman var.
Adımlarını birbiri ardına atmaya devam edersin, caddede yürümek her ne kadar zor olsa da.
Sana Dört Şehir birden eşlik eder, her köşe başında bir şehri geride bırakırsın, her kafanı kaldırdığında Anadolu canlanır zihninde çünkü Say yanında yürümeye devam ediyor.
Bir çöp tenekesi görürsün duymak mümkün değildir ama kokusunu almamak için kapatırsın burnunu.
İşte o esnada kapatma burnunu, tam o çöp tenekesinin yanında derin bir nefes al.
Çöplük bir insanın en mahrem yeri olsa gerek, caddedeki bir çöp konteyneri de bir mahallenin mahremidir.
Ve çöplükler bir toplumun en mahremidir, en gizlisidir ve bir toplumun dayanılmaz gerçekliğidir.
Yaklaşan bir gürültüyü hissedersin önce, sonra binalar ve altındaki yeryüzü titremeye başlar, dorsesinde bir şehrin anılarını taşıyan hafriyat kamyonu hızla yanından geçer.
Müzik yükselir o anda, Say yine yanındadır. Kafanı çevirirsin, önce yere doğru uzanır bakışların, yolun kıyısında asfalta yapışmış bir kedi cesedi, arkanda ağız dolusu küfür eden insanlar.
İnim inim inliyordur rüzgar çanak antenlerin arasından; stravaganza, stravaganza, stravaganza.
Balkon saksılarında ısırgan otları, tam üzerimizde.
Veyselin aşkı üç kat ayağımızın altında. Toprak, toprak gökyüzü kadar uzak.
Şehrin tam kalbindesin artık ve Say hala yanında.
Derin bir nefes alırsın, göğe ulaşmak istersin, kafanı biraz kaldırırsın, yetmez sonra biraz daha, o da yetmez artık inada binmiştir bu mesele, beton kadar serttir bakışların, boynun kütürder önce, sonra omuriliğinde bir ağrı ama en sonunda kavuşursun göğü delenlerin arasından biraz maviliğe.
Say yine yanındadır, gezinmeye başlar önce piyanoda, tıpkı sevgiliye dokunur gibi.
Birileri devam ediyor hâlâ tırnaklarıyla kazımaya taşı toprağı, bu içimizdeki gıcırtı ondan.
Nazım hala devam ediyor... Ve Say yine yanında.
Dükkânlar arasında dolaşan çay tepsisi, yarını için koşuşturan insanlar ve ayağına takılan kaldırım taşı.
Tam karşıda çöp karıştıran bir çocuk, çöpü değil bir toplumun mahremini karıştırır. Yüzündeki kir ondandır.
İşte ondandır ki bir toplumun namus bekçileridir onlar ve Say yine yanındadır.
Bir sanat eseri en estetik halidir kirli gerçeklerin ve bir sanatçı en iyi karıştıranıdır çöplüğün.
Fazıl Say ise en kirlilerinden bizim çöplüğümüzün çünkü en çok karıştıranlarından.
Devam ediyorsa bugün bizim için ve atıyorsak adımlarımız topuklarımız ağrıyarak, işte bir çöp toplayan çocuklar bir de Say sayesinde.
Tüm duyularınla algılamışsındır bir şehrin kusurlu ama bir o kadar da kudretli senfonisini.
Acı ve gerçek olanın tam karşısında, için huzur dolu dikilirsin o an.
Tüm kusurları göğüslüyorsak eğer hâlâ, dayanılmaz hafiflikteki bu huzur sayesinde. Umut değil bu dediğim baş döndürücü gerçekliğidir hayatın, Fazıl Say’ı sevdiren bize.