12 Şubat 2018 10:02
Son Güncellenme Tarihi: 12 Şubat 2018 11:15

Başbakanlık ve TBMM Altanlar ve Ilıcak davasına müdahil oldu

Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın yargılandığı davanın 4. duruşmasında Başbakanlık ve Meclisin müdahillik talebi kabul edildi.

Paylaş

Cansu PİŞKİN
İstanbul

Gazeteci Yazar Ahmet Altan ve kardeşi Prof. Mehmet Altan ile Gazeteci Nazlı Ilıcak’ın da aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu 7 kişinin “15 Temmuz darbe girişimine iştirak etmek” iddiasıyla yargılandıkları davanın dördüncü duruşması başladı.

Çağlayan’daki İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya Altan kardeşler, Silivri Cezaevi'nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılırken, dava kapsamında tutuklu yargılanan Nazlı Ilıcak, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı ile tutuksuz sanık Tibet Murat Sanlıman salonda hazır bulundu. Dava kapsamında yargılanan Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ile “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Dava, gazetecilerin 15 Temmuz darbe girişimine “iştirak etmekle” suçlandıkları ilk dava olma niteliğini taşıyor.

BAŞBAKANLIK VE TBMM’NİN KATILMA TALEBİ KABUL EDİLDİ

Duruşma savcısı bir önceki celse verdiği mütalaasında tutuklu sanıkların “Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüsten” ağırlaştırılmış müebbet ile, tutuksuz sanığın da “örgüte yardım” suçlamasıyla cezalandırılmalarını talep etmişti. Esasa ilişkin savunmaların yapılacağı celse mahkemenin, Başbakanlık ve TBMM’nin davaya katılma taleplerini kabulü ile başladı. Mahkeme başkanı, kapatılan Zaman gazetesi görsel yönetmeni Fevzi Yazıcı‘ya dair İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen belgeyi okudu. Söz konusu belgede, Fetullah Gülen’in 2015 yılında hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’e 'FETÖ' soruşturmalarında tutuklu bulunan 63 şüphelinin tahliye edilmesi için gönderdiği talimat yazısının Yazıcı’nın bilgisayarında ele geçirildiği iddia ediliyor. Başsavcılık bu evrak için, “Bu belge terörist başının örgüt üyelerine verdiği birebir talimatın en somut delilidir” açıklaması yapmıştı. Esasa ilişkin savunma yapan Yazıcı, belgenin sahte olduğunu dile getirdi. Yazıcı, "Mektup sahte olduğunu kendisi söylüyor. Mektuplar dikey olur ancak bu yatay. Benim flash belleğimde bulunduğu iddia ediliyor dökümanın. Dökümanın bilgileri birileri tarafından tuhaf şekilde silinmiş” dedi. 

‘MEKTUP SAHTE’

Söz konusu belge hakkında bilirkişi incelemesi yapıldığını anlatan Yazıcı, “Bilirkişi raporunda belgenin gerçeğe uygunluğunun tespit edilemeyeceği söyleniyor. Fetullah Gülen’in 2013 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdiği mektuptaki lekelerle flashımda çıktığı iddia edilen mektuptaki lekelerin aynı olduğu da uzman tarafına belirtiliyor. İmzalar bile aynı. Uzman diyor ki, kimsenin imzası 2 yıl sonra birebir aynı olamaz. Mektuptaki hatalar bile aynı. Sahtecilik faaliyeti olarak bilgisayarıma yerleştirilmiş olduğu çok net. Bu mektup her haliyle ben sahteyim diyen bir belge ve masumluğumun ispatıdır. Zarrab davasına yetiştirmek için hazırlanmış ve flash belleğime yerleştirilmiş sahte bir belge” dedi. Yazıcı esasa ilişkin savunmasında, Mustafa Başer isimli hakime yazıldığı söylenen mektubun kendisine gösterilip, “Başer aleyhine itirafçı ol” denildiğini iddia etti.

'DAVA, DARBE YARGILAMALARINA GÖLGE DÜŞÜRECEK HÜVİYET KAZANIYOR'

Savcılığın darbe ve terör suçlamalarına karşılık bir delil koymadığını savunan Yazıcı, “Dayanıksız iddialarla terörist portresi çizilmeye çalışılıyor ama bu resim bana hiç uymuyor. Bu kadar ciddi iddialara karşı somut hiçbir şey söylenmiyor. Bu dava darbe yargılamalarına gölge düşürecek bir hüviyet kazanıyor gittikçe. Dünya tarihinde darbeci ve teröristlikle suçlanan tek sanatçı benimdir herhalde. Yayın politikasını ben belirlemiyordum, haber yazmıyordum, başlık atmıyordum çünkü işim değildi. İşim tasarlamaktı. Tasarımla ilgili bir suç isnat edilmemesi de benim suçsuzluğumun kanıtıdır. 2016’da zamana kayyum atanana kadar dizayn ettim gazeteyi kayyumdan sonra da devam ettim. Sonra işten çıkarmak istediler ayrılmak istemediğimden işe iade davası açtım. Bunu hangi terörist yapar. Gazete aleyhine açılmış tek bir terör davası yoktu. Her gün basın savcılığının elinden geçen bir gazeteydi ve sorun çıkmıyordu, milletvekilleri ziyarete geliyordu, maliye teftiş yapıyor sorun çıkmıyordu” diyerek tarafına yöneltilen suçlamaları reddetti.

Bank Asya hesabının kurumun açtığı maaş hesabı olduğunu kaydeden Yazıcı, kayyım tarafından işten çıkarılmasının ardından Bank Asya’dan ayrıldığını söyledi. Yazıcı, “TMSF ve BBDK Bank Asya’yı 1 buçuk yıl yönetmesine rağmen terör bağlantısı bulamamışken ben nasıl bulabilirim” diye sordu.

‘ÇIKARSAMALARLA SUÇLANIYORUZ’

Yazıcı, iddianamede suçlama konusu yapılan Zaman gazetesi reklamlarına ilişkin de savunma yaptı. Yazıcı, Zaman gazetesi reklamlarının her yıl Ekim ayında yayınladığını belirterek, “Reklamın zamanlamasında bir tuhaflık yok. Reklamlardan birinde siren sesi var ve savcı bunu cımbızlayıp darbe ile ilişkilendirmiş. Ben darbelerde siren sesi çaldığını hiç duymadım” dedi.

Mahkeme başkanı Kemal Selçuk Yalçın araya girerek Yazıcı’ya, “Kaç darbe gördün” diye sordu. Yazıcı ise 12 Eylül darbesini gördüğünü söyledi. Mahkeme başkanı Yalçın, “Kaç yaşındaydın” diye sordu. Yazıcı, 8 yaşında olduğunu söyledi.  Mahkeme başkanı Yalçın bu sefer de “Hatırlıyor musun” diye sordu. Yazıcı ise hatırlamadığını, ancak okuduğunu söyledi.

27 Temmuz 2016’da gözaltına alındığını söyleyen Yazıcı, hakkındaki iddianamenin gözaltı tarihinden 9 ay 10 gün sonra, 3 Mayıs 2017’de kabul edildiğini hatırlatarak, “Hiçbir geçerliliği olmayan rastlantı ve çıkarsamalar dayanarak suçlanıyoruz. 19 aydır gecikmiş adaletin tecellisini bekliyorum” dedi. 

MAHKEME BAŞKANI AVUKATLARI DIŞARI ÇIKARDI

Yazıcı, flash belleğinde bulunan mektuba ilişkin hazırlanan bilirkişi raporu ile ilgili eksik hususlar kalmasından kaynaklı tekrar beyanda bulunmak istediğini söyledi. Mahkeme başkanı Yalçın, Yazıcı’ya gerek olmadığını söyleyerek, “Yerine geçmezsen salonun dışına alacağım” dedi. Bunun üzerine avukat Ergin Cinmen, usule ilişkin söz almak istedi. Mahkeme başkanı Yalçın "İzin vermiyorum" diyerek Cinmen’in sözünü kesti. Cinmen, usule ilişkin itirazlarını söylemeye devam edince mahkeme başkanı Yalçın, “Üç kez uyardım” diyerek Cinmen’i duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle salondan çıkarmak istedi. Yazıcı’nın avukatı Sevgi Taş, “Biz avukat beyin düzeni bozmadığına şahidiz, ne diyeceksiniz” dedi. Mahkeme başkanı Yalçın, Taş’ı da dışarı çıkararak duruşmaya ara verdi.

Aranın ardından duruşmayı bugünlük burada noktaladığını söyleyen mahkeme başkanı Yalçın, duruşmanın yarın saat 09.00’da Silivri’de devam edeceğini söyledi.

ÖNCEKİ HABER

Sam Allardyce'dan Cenk Tosun açıklaması: Zamana ihtiyacı var

SONRAKİ HABER

HDP'nin yeni Eş Genel Başkanı Buldan hakkında iddianame

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa