‘Medikal malzemeyi yıkayıp yeniden yeniden kullanıyorum’
Kanser hastası Necip Yurdakul, ilaçlara ödediği yüksek fark ücretinden dolayı medikal malzemeleri temizleyerek tekrar tekrar kullanıyor.
Derya KAYA
Ankara
Kanser hastalarının tedavileri için gereken medikal malzeme ve ilaçların yüksek fiyatları yüzünden hastalar oldukça zor durumda. 1999 yılından beri kanser hastası olan Necip Yurdakul, hastalığı nedeniyle kullanması gereken medikal malzemeler ve ilaçlara ödediği yüksek fark ücretlerinin altından kalkamadığını belirtiyor. Yurdakul, sağlığını riske atmak pahasına medikal malzemeleri temizleyerek tekrar tekrar kullanıyor!
Kanser hastaları son dönemde tedavileri için gereken medikal malzeme ve ilaçlara ödedikleri artan fark ücretlerinden dolayı sıkıntı yaşıyor. O hastalardan biri de 19 yıldır kanser tedavisi gören Necip Yurdakul. 1999 yılında kalın bağırsak kanseri teşhisi konulan Yurdakul, o günden bu yana hastalığın iyileşmesi için uğraş veriyor. Yıllardır tedavi gören Yurdakul, öğretmen iken 2001 yılında hastalığı dolayısıyla malulen emekliliğe sevk edilmiş. Yurdakul, tedavisi için gereken medikal malzeme ve ilaçlara ödediği yüksek farkını artık ödeyemez duruma geldiğini belirtiyor.
‘BU FARKI ÖDEMEK İSTEMİYORUM’
Yurdakul, açık ameliyat geçirdiğini ve sürekli ameliyat bölgesini temizlemek zorunda olduğunu belirterek medikal malzemelere ve tedavisi için gerekli ilaçlara artık fark ödemek istemediğini belirtiyor. Yurdakul, bu konuda Meclisteki birçok milletvekiline de ulaşarak kanser hastalarının yaşadıkları sorunları ve her geçen ay artan fiyatların hastalara getirdiği yükü gündeme getirmiş. Konuya ilişkin dava açma hazırlığında olan Yurdakul, bunun sadece kendinin değil bütün kanser hastalarının sorunu olduğuna dikkat çekiyor. Yurdakul kanser hastası olarak yaşadığı durumu şu şekilde anlatıyor: “Aldığım emekli maaşı belli 2 bin 200 lira. İki ayda bir belirli medikal cihazları almak zorundayım; açık olan ameliyatlı bölgenin temizliğini yapabilmek için. Hatta riske bile atıyorum sağlığımı. Çoğu kez temizleyip tekrar tekrar kullanıyorum malzemeleri. Bu ay 851 lira malzemeler için bana çıkartılan fiyat. Bunun 474 liralık farkını ben ödedim. Bir önceki aldığımda fark 385 liraydı. Bir emeklinin bu kadar farkı ödeyebilmesi çok zor. Sosyal hukuk devleti olması gereken bu devlette ben sağlıklı bir şekilde yaşamımı sürdürmek istiyorum. Maaşım belli, ödediğim fark belli! Ben bunun altından kalkamıyorum. Hiçbir fark ödemek istemiyorum. Bu sadece benim sorunum da değil kanser hastası olan herkesin sorunu”.
‘DEVLET GÖREVİNİ YERİNE GETİRMİYOR’
Türkiye’de kanser tedavisinde yaşanan sıkıntıları gazetemize değerlendiren Ankara Tabip Odası (ATO) Başkanı Vedat Bulut, “35 yıldır sürdürülen neoliberal sağlık politikaları, sağlık alanını sosyal devlet anlayışından uzaklaştırdı. Vatandaşın cebinden çıkan sağlık harcaması her yıl giderek artmakta. Dolar bazında bu harcama 2016 yılı için kişi başına 504 dolar, 2017 yılında 520 dolara yaklaşmıştır. Özellikle kronik hastalarda ve kanser tedavisi alanlarda bu harcama boyutu dramatik hal almıştır” dedi.
Yurdakul örneğinde olduğu gibi; emekli bir öğretmenin her ay cebinden yaptığı sağlık harcamasının maaşın yüzde 15’lik tutarını aştığına dikkat çeken Bulut, yıllarca prim ödeyen, emeklilik kesintileriyle kaynağından alınan ödentilerle geleceğini garanti altına aldığını düşünen yurttaşlara karşı devletin görevini yerine getirmediğini kaydetti.
‘BÜTÇEDE KARA DELİK OLUŞUYOR’
Kanser ilaçları ve palyatif tedavi yöntemlerinde know-how, patentli/ruhsatlı ürün piyasasını ellerinde tutan gelişmiş ülkelerin AR-GE’ye Türkiye’nin çok üzerinde bir bütçeyle katkı sağladığını dile getiren Bulut, “Bu ürünlerin Türkiye piyasasına arzında ruhsatlandırma ve SGK tarafından ödeme listesine alınmasında yavaşlık var. Teknolojilerde ve biyoteknoloji/nanoteknoloji alanında devasa hamleler büyük bir süratle geliyor ve Türkiye’deki hantal bürokrasi bu hıza ayak uyduramıyor. Maliye Bakanlığının ve SGK’nin geri ödemede isteksizliğinin temel kaynağıysa bütçede kara delik oluşturan sağlık harcamalarıdır” dedi.
‘AL -SATÇI LOBİLERİN EGEMENLİĞİ SON BULMALI’
Türkiye’de tıpkı Küba örneğinde olduğu gibi biyoteknoloji, sağlık alanında ürünlerin yüzde 85’inin iç kaynaklarda patentlenmesi, ruhsatlandırılması, üretilmesi ve vatandaşlara ücretsiz sunulmasının temel hedef olması gerektiğini ifade eden Bulut, hantal bürokrasi, al-satçı lobilerin egemenliği, AR-GE alanına yetersiz destek verilmesi ve kaynağından kesilen primlerin yıllardır hükümetler tarafından iyi değerlendirilmemesi gibi sorunlar çözülmeden etkin ve yurttaşlara hak ettikleri bir sağlık hizmetini sunmanın olanaksız olduğunu söyledi.