Yunanistan’ın "Makedonya sorunu" nedir?
Yunanistan ve Makedonya Cumhuriyeti arasındaki "isim krizinin" tarihsel nedenleri ve güncel tartışmaları neler?
Seyit ALDOĞAN
Atina
Haziran 2018'de Yunanistan ile Makedonya arasında 27 yıldır süren "isim sorunu" konusunda anlaşmaya varılmıştı. Böylece Makedonya'nın, Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya(FYROM) olan resmi ismini Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olarak değiştirmesine karar verilmişti. Bu süreç, 11 Ocak 2019'da Makedonya'nın adının Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olarak değiştirilmesini öngören anayasa değişikliklerinin Makedonya Meclisinde onaylanmasıyla nihayete erdi. Ancak Yunanistan'daki tepkiler sürüyor ve hükümetin milliyetçi küçük ortağı Bağımsız Yunanlar, Makedonya konusundaki anlaşmazlık nedeniyle hükümetten ayrılma kararı aldı.
Peki Makedonya krizinin tarihsel nedenleri ve güncel tartışmaları neler?
Yunanistan devleti, kuzey komşusu Yugoslavya’nın dağılmasından sonra kurulan devletin adına Makedonya denmesini hiçbir zaman kabul etmedi ve Makedonya’nın Yunanistan’a ait olduğunu söyleyerek uluslararası planda çeşitli girişimlerde bulundu. Yunan milliyetçisi ve gerici kesimler, isim üzerinde fırtınalar kopararak bu adın kullanılmasının Yunanistan’dan toprak talep etmeye kadar varacağı üzerine propagandalar yaptı.
Faşist bir siyasi parti olan ve mecliste milletvekili bulunan Altın Şafak partisi, bölgede bu propaganda temelinde örgütlenmelere girişti. Kilisenin de desteğini alarak çok sayıda gösteriler ve kampanyalar yürüttü.
MAKEDONYA’NIN NATO ÜYELİĞİ
Makedonya aslında büyük coğrafik bir bölgeye verilen ad ve 1913 yılında imzalanan Bükreş Anlaşmasıyla yüzde 51’i Yunanistan, yüzde 39’u Sırbistan, yüzde 9.5’i Bulgaristan ve yüzde 0.5’i Arnavutluk’a ait olmak üzere ve bu dört ülke arasında paylaşıldı.
Yakın süreçlerde Makedonya’nın, ABD’nin önerisiyle, NATO’ya girmesi bekleniyor. Birleşmiş Milletler gözlemciliğindeki müzakereler hızlandı.
Diğer yandan Yunanistan hükümetleri uzun süreden beridir “Makedonya” isminin kullanılmaması şartıyla ülkenin NATO ve AB’ye üyeliğini destekleyeceklerini açıklamış bulunuyor. ABD ve NATO ise Yunanistan’a, Makedonya’nın NATO ve AB’ye girmesi durumunda iki ülke arasındaki sorunların ortadan kalkacağını salık veriyorlar. Ancak basın yayın organlarında “Türkiye de NATO üyesi ama savaş noktasına gelindi ve sorıunlar bitmiyor” yorumları dikkat çekiyor.
ŞUBAT EYLEMLERİNİ KİMLER ÖRGÜTLEDİ?
Makedonya sorununda taraf olan ve ırkçı bir propagandayı ön plana çıkaran kesimlerin başında ise özellikle Selanik başpapazı ve kliği geliyor. Altın Şafak partisine yakınlığıyla bilinen Papaz Antimos, Şubat 2018'de Selanik kentinde yapılan Makedonya mitinginin de örgütleyicilerinden biriydi.
Benzeri bir gösteri de 4 Şubat’ta başkent Atina’da yapıldı ve yüz binin üzerinde bir katılım sağlandı. Uçak, gemi ve otobüs şirketlerinin özel indirimler yaparak mitinge ülke genelinden gösterici taşıması, özellikle anamuhalefet partisi olan Yeni Demokrasi’ye yönelik eleştirilere neden oldu. Yeni Demokrasi Partisinin özellikle Makedonya sorununu kullanarak sağ ve milliyetçi tabanı birleştirmeye çalışması eleştirilerin odak noktası.
‘ULUSAL SORUNLAR KULLANILIYOR’
Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Merkez Komitesi adına yapılan açıklamada Makedonya ve Ege sorununda tehlikeli oyunlar oynandığı ve tartışmaların emperyalist plan ve yayılmacılığa hizmet ettiği söylenerek Yugoslavya’nın dağılmasından sonra ulusal sorunların NATO ve ABD tarafından kullanılarak iş birlikçi devletler kurulduğu vurgulandı.
Ayrıca uluslararası anlaşmaların yeniden tartışılmaya açılmasının yeni sorunlara yol açacağı söylenerek “Bükreş Anlaşması arkasından Lozan vb. tartışılmaya başlaması emperyalist çıkarlara hizmet etmektedir” denildi.
Bu arada savaş karşıtları ve çok sayıdaki sol örgüt ve kurumlar da yayınladıkları bildirilerle milliyetçi tutumları ve Ege’de yaşanan gerginliği protesto etti. Açıklamalarda “halkların kardeşliği ve emperyalizme karşı ortak mücadelelere duyulan ihtiyaç” vurgulandı.
Örneğin Haftalık Prin gazetesinde Yannis Elafros imzasıyla çıkan değerlendirme yazısında “Milliyetçilik her zaman önce iç düşmanlar tespit eder” yorumu yapılarak milliyetçiliğin esas olarak “iş ekmek özgürlük” mücadelesine karşı kullanıldığına işaret edildi.