22 Şubat 2018 19:34

Sağlıkta risk faktörü: sosyoekonomik durum

Eren GÜLMÜŞ
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi

Sağlıkta risk faktörleri denince neredeyse bütün tıp kitaplarında, ders notlarında şunlar sıralanıyor: genetik, kanserojen maddeler, ilaç, radyasyon, cerrahi ve sosyo-ekonomik koşullar... Sosyoekonomik koşullar dışındaki faktörlerin olağanlığını anlayabiliyoruz. Tabii bu faktörlerdeki riski ortadan kaldırmak da mümkün ama biz bu yazımızda daha ilginç bulduğumuz sosyoekonomik koşullarla sağlığın ilişkisinden bahsetmek istiyoruz. Öncelikle belirtmek isteriz ki bu veriler ve risk faktörleri Dünya Sağlık Örgütü (Word Health Organization) tarafından belirlenmiş, yani sadece ülkemiz için geçerli değildir. 

VEJETARYEN MİSİN ÖĞRENCİ Mİ?

Astım, akciğer ve karaciğer hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları, anemi, mide ve bağırsakla ilgili birçok hastalıkta en önemli risk faktörü maalesef sosyoekonomik koşullar. Mesela 3-4 kişilik bir aile açlık sınırının çok altında bir parayla dengeli beslenemeyip, ısınamayıp, evde ve mutfakta hijyeni sağlayamayınca bu hastalıklara davetiye çıkıyor. Öğünlerine yeşil sebze, meyve, et, süt ve süt ürünleri vs. girmeyince bunun doğal sonucu olarak bu besinlerdeki vitamin, protein ve minerallerin alımındaki eksiklik vücut bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep oluyor ve mikroorganizmalara karşı korunmasız bireyler ve aileler karşımıza çıkıyor. Örneğin insanlar sırf yeterli et ürünleriyle beslenemediği için anemi ve B12 vitamin eksikliği bulgularıyla hastanelere başvuruyor ve özellikle öğrencilerle doktorlar arasında yaygın olan şöyle trajikomik diyaloglar çıkıyor: Doktorun, “B12 vitamin eksikliğin var. Vejetaryen misin?​” sorusuna öğrenciler tarafından verilen “Hayır, öğrenciyim” cevabı ve ardından atılan kahkahalar... Etin kilosu ithal etlerden sonra bile ancak 30 TL olmuşken ve aileler geçim hesaplarını “öğün başına simit-ayran” üstünden yapıyorken böyle diyaloglar da kaçınılmaz oluyor. 

YOKSULLARIN HASTALIK LİSTESİ UZUN

Bir diğer problem solunum yolu enfeksiyonları. Bağışıklık sistemi zayıflığının yanı sıra soğuk havalar ve ısınma problemleri de elbette pay sahibi bu problemde. Isınma kaynaklı bir başka sorunsa soba gazı zehirlenmeleri. Sonuçta sobalı evde oturmak bir tercih değil, maddi koşulların yarattığı bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Başka neler mi var yoksulları bulan hastalıklar arasında? Atık suların içme sularına karışması sonucu ortaya çıkan salgınlar, sırf işçi olduğu için maruz kaldığı asbest sonucu görülen kanserler, iş bulamadığı için uyuşturucu bataklığına sürüklenen gençler, gelecek kaygısının yarattığı depresyonlar ve kullanılan antidepresanlar, topraktan geçimini sağlamak için parazitlerle, zehirlenmelerle savaşan tarım işçileri, denetim olmadığı için yaşanan iş kazaları, kırıklar, yaralanmalar, ölümler, üretimi artırmak için hızlı çalışmaya zorlanıp makinalara sıkıştırılan işçiler, ulaşım ve sağlık hizmeti yetersiz olduğu için köylerden şehre giderken kaybedilen köylüler, özelleştirilirken niteliğini de kaybeden hastanelerde verile(meye)n hizmet ve belki de en önemli ve en toplu ölümlere, salgınlara, yaralanmalara yol açan  savaşlar... Sağlıkta riski artırıyor bu sıralananlar. Örnekler çoğaltılabilir ancak konu sanıyoruz yeterince derinleşti. 

NE YAPACAĞIZ?

Biz hekimler hayat kurtarmak, sağlıklı bireyler ve sağlıklı bir toplum için çabalıyoruz. Yukarıda saydığımız risk faktörleri keşke genetik geçiş gibi önlenemez şeyler olsaydı da işimizi daha iyi yapabilseydik. Ancak sadece hekimlik yaparak bu risk faktörlerinin ortadan kalkmayacağını bilmek gerekir. Sadece notları, kitapları ezberleyerek sosyoekonomik durumu risk faktörü olmaktan çıkaramayız. Victor Hugo bir sözünde “Siz, yardım edilmiş yoksullar görmek istiyorsunuz; biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk!” der. Bizler de hekim olarak eğitimimizi tamamlarken bu dünya düzeninin, milyarlarca insana reva görülen bu koşulların, Hugo’nun bahsettiği yoksulluğun da ortadan kaldırılması için mücadele etmeliyiz. Ortaya çıkmış bir sorunu çözmek yerine sorunun ortaya çıkmasını engellemek de en mantıklı olanıdır zaten.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et