10 soruda Afrin Harekatı'na dair iddialar ve gerçekler
Afrin Harekatı'na dair iddialar ve açıklamaları 10 soruda ele aldık.
Afrin operasyonu başladığından bugüne pek çok açıdan tartışılıyor. Gazetelerden, televizyonlardan “operasyonun doğru olup olmadığını”, “neler doğuracağını” izledik, tartıştık. Bölgede savaşın derinleştiğini, ülke içinde savaşa karşı olanlara karşı baskı ve saldırıların arttığını görebiliyoruz operasyonla birlikte. AKP Afrin operasyonuna yönelik “ulusal beka” “milli güvenlik” ve “barış harekâtı” sözleriyle meclisteki bazı muhalefet partilerini kendine yedekledi, birçok kesimi etkiledi. Operasyonun gerekçeleri AKP hükümeti ve ittifakları tarafından defalarca dile getirildi. Bu yazımızda ise bu açıklamaları, iddiaları ve bizim meseleyi nasıl ele aldığımızı 10 soruda ortaya koyduk.
1. AFRİN OPERASYONU TAMAMLANDIĞINDA TÜRKİYE’NİN MİLLİ GÜVENLİĞİ SAĞLANACAK MI?
Afrin operasyonu “başarıya” ulaşsa dahi Türkiye’nin milli güvenlik sorunun çözülemeyecektir. AKP hükümetinin uzun zamandır izlediği dış politika, bölgede ve ülkede barışın tahsisi üzerine hiçbir katkı sağlamadı. Sürdürülen politikalar içerde ve dışarda kaos ve savaşı getirmekte öteye gitmedi. Bahsedilen güvenlik anlayışı Türkiye’deki halkları değil egemen sınıfın çıkarlarını kapsamaktadır, egemen sınıfın emellerini garantiye almaya yöneliktir.
Zaten bölgedeki savaş, ABD ve Rusya başta olmak üzere emperyalistlerin müdahaleleri ve Türkiye’deki sermaye güçlerinin yayılmacı emelleri, güvenlik zafiyetlerini yarattı. AKP’nin hem ülke içinde hem ülke dışında izlediği politikalar, ulusal sınır güvenliğinden öte, vatandaşlarının can güvenliğini tehlikeye atıyor. Sık sık sözü geçen “milli güvenlik” meselesi Erdoğan yönetiminin yayılmacı emellerinin üstünü örtmek için kullanılıyor.
2. TÜRKİYE BÖLGEDE KİME KARŞI SAVAŞIYOR?
Açıklamalar arasında ülkemizin emperyalist devletlere ve teröre karşı savaştığı da yer alıyor. Peki, bu ne kadar doğru? Harekât ABD ve Rusya ile yapılan görüşmelerle başladı. Rusya ile doğrudan bağ içinde yapılan bir operasyonun, emperyalist devletlere yönelik bir savaş olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.
Bu operasyonda Erdoğan yönetiminin bağımsız emelleri olmadığı söyleyemeyiz. Fakat işin sonunda belirleyici olan bölgedeki egemen güçlerin amaç ve çıkarları. Zaten ABD ile olan ittifakın uzun vadeli olduğuna dair ifadeler Cumhurbaşkanlığı sözcüleri defalarca tarafından ifade edildi. Öte yandan yaklaşık bir yıl önceye kadar sınırımızda cihatçı terör örgütlerinin varken, müdahale ancak bugün gerçekleşmiştir.
AKP hükümeti terörle mücadele ettiğini iddia ederken El – Kaide uzantılı bir başka terör örgütü olan Özgür Suriye Ordusu ile hareket ediyor. Hatta vatandaşların duygularını istismar etmek amacıyla bu cihatçı grup Kuvâ-yi Milliye’ye benzetildi kürsülerde. Görünen odur ki harekât bölgede emperyalistlere ya da terör örgütlerine karşı değil başta Arap, Kürt ve Türkmenler olmak üzere tüm Suriye ve bölge halklarına karşıdır.
3. AFRİN OPERASYONU İLE AKP ANTİEMPERYALİST BİR ÇİZGİYİ Mİ SAVUNUYOR?
Erdoğan yönetimi her fırsatta, Afrin’den sonra operasyon düzenleyeceği vilayetleri belirtmektedir. Zaten bunun kendisi yayılmacı eğilimleri barındırır. Ayrıca operasyonun kendisi Rusya ve ABD gibi büyük emperyalist devletlerle yapılan görüşmeler sonucunda başlamıştır. Sürekli bölgedeki emperyalist güçlere karşı mazlum hakların savunucu olduğu belirtilse de, yapılan operasyonlar mazlum halkların çıkarına değil emperyalistlerin çıkarınadır. Daha geçen günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Dış İşleri Bakanı Tillerson temaslarda bulunmuş, yeniden anlaşma sağlanacağı ifade edilmiştir. 3 saatlik görüşmenin tek sonucu bu değildir elbette. Anlaşmanın içeriği henüz açıklanmasa da masada yeni pazarlıkların döndüğü su götürmez bir gerçektir.
Emperyalist bir devlet ile masaya oturup sonuçlarını halktan saklamak antiemperyalist bir çizgi olamaz. Öte yandan NATO’nun yurdumuzdaki askeri yığınakları ve sermaye grupları arasındaki milyonluk anlaşmalar göstermektedir ki; AKP’nin çizgisi antiemperyalist değil aksine yayılmacı emelleri ve emperyalist politikaları içermektedir.
4. AKP’NİN YAYILMACI EMELLERİ BARIŞ VE HUZUR MU GETİRECEK?
Afrin operasyonun ismi 4 Şubat tarihinde “Zeytin Dalı Barış Harekâtı” olarak ilan edildi. Peki, bu isimde bir harekatla Suriye’ye barış ve huzur mu gelecek?
Bırakalım Suriye’yi AKP 15 yıllık iktidarında Türkiye’de barış ve huzuru sağlayamamıştır. Ülkemizde asgari yaşam koşulları insanca bir yaşamın uzağında. Ekonomik bunalım, eğitim müfredatının bilimsellikten uzaklaşması ve piyasalaşması, toplumsal ölçekte baskılar, savaş politikalarının yeni ocaklara ateşler düşürmesi memleketteki her vatandaşın geleceğinden kaygılanmasına sebep oluyor. Harekâtın Suriye’ye barış ve huzur getireceğini iddia eden Erdoğan yönetimi “Evi süpürmeden bahçeyi süpürmeye kalkışmaktadır."
5. AFRİN OPERASYONU NE KADAR 'YERLİ' NE KADAR 'MİLLİ'?
Operasyonun başından bu yana “yerli üretim mermi”, “yerli üretim tank” ve “yerli üretim helikopter” sözleri televizyonlarda ve gazetelerde görülüyor. Operasyonda Alman yapımı “Leopar” tanklarının kullanılması ve OBÜS toplarının ABD yapımı hedef kilit sistemleriyle ateşlendiğine dair duyumlar, “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirtecek cinsten.
Bunlar bir yana. Bugüne kadar yerli ve milli bir üretim için Afrin harekâtı mı beklendi? Bugüne kadar toplumun yararına bir üretim ve planlama yokken, savaş araçları mı yerliliği ve milliği sağlayacak? Memleketteki işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların yaşamını kolaylaştırmayacak, yaşam düzeyini arttıracak politikalar olmadıkça, kimse için yerliliğin ve milliğin anlamı yoktur. İhtiyacımız olan; savaş topları, tanklar veya son model silahlar değildir, ihtiyacımız olan parasız eğitim ve sağlık hakkı, güvenceli iş, güvenceli gelecek, demokratik bir Türkiye’dir.
6. SAVAŞ ZAMANI KİMİN İÇİN FEDAKÂRLIK ZAMANI?
Tam seferberlik!
Milli birlik!
Fedakârlık zamanı!
Hangi milli birlik? Fedakârlığı kim yapacak? Seferberliğe kim katılacak? Yapılan çağrılar patronlara, sermayedarlara yönelik değil gibi duruyor.
Savaş zamanı iş bırakan işçiye “Askerimiz Afrin’de, savaş var, OHAL var, çalışın” deniyor. Barış zamanında asgari ücretten, eğitim hakkından ve birçok şeyden fedakârlık yapan bizler; tam seferberlikle cebimizdeki paradan hatta canımızdan fedakârlık yapıyoruz. Hem de ne için? Savaş gerekçesiyle sömürüyü ve yağmayı arttıran zenginler, borsacılar, silah tüccarları ve patronlarla milli birlik için. Ortaya atılan “milli birlik ve bütünlük” sözleri de bir aldatmaca oluyor bu durumda.
7. BARIŞI SAVUNMAK 'TERÖR SUÇU' OLABİLİR Mİ?
Operasyonun başlamasının ardından, “savaşa hayır” demek, barışı talep etmek terör örgütü propagandası yapmakla eş tutuldu. Birçok vatandaş bu sebeple yargılandı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Savaşa karşı duruş gösteren ve bunu ifade eden birçok meslek örgütü, sendikalar, çeşitli kurum ve siyasi partilerin önü kesilmeye çalışıldı, baskılandı.
Peki, barışı savunmak terör suçu olabilir mi? İç politikadaki sıkışmışlığı gidermek için savaş politikaları gündeme getirilmişti geçmişte de. Bugün Türkiye’de uygulanan savaş politikası, “tek adam tek parti rejiminin” inşasını güçlendirmek amacıyla uygulanıyor. Bu hedef ile hareket eden Erdoğan yönetimi, savaşa karşı duranları “vatan haini” ve “terörist” ilan etmiştir, etmeye devam edecektir. Bu durumda ise barışı savunmak bir terör suçu değil, aksine hepimiz için bir görev.
8.TÜRKİYE 'TERÖRÜ BİTİRMEK' İÇİN İLK DEFA MI SINIR ÖTESİ OPERASYON YAPIYOR?
Türkiye daha önce “terörü bitirmek amacıyla” Irak’ın kuzey bölgesine karadan ve havadan defalarca sınır ötesi operasyon düzenledi. 1983’de 2008’e kadar operasyonlar devam etti. Binlerce asker Irak’ın kuzeyine operasyona gönderildi. Kürt sorununu savaşla çözmeye çalıştı.
Peki, sorun çözüldü mü? Hayır. Operasyonlar sürecinde ülke içinde Kürt sorunun demokratik barışçıl çözümüne dair hiçbir hamle yapılamadı. Barışı, düzeni ve kardeşliği sağlayacağı iddia edilen operasyonlar aksine Kürt, Türk ve Arap halkları arasında gerilimi arttırdı. Bölgede savaşın ve kaosun derinliği arttı. Operasyonlar yüzlerce insanın canına mal oldu, ocaklara ateşler düştü. O zaman içinde milli güvenlikten bahsediliyordu, bugün aynı gerekçeyle operasyonların yapılması, sınır ötesi operasyonların ve savaş politikalarının ülke güvenliğini sağlanamayacağını kanıtlar nitelikte. Öte yandan Irak harekatları için yapılan harcamalar milyarlarca doları bulmuştu. Sadece 2001’deki 2 günlük hava harekatının bilançosu 20.000 dolar harcandığına işaret ediyor. Yani Irak’a yönelik “sınır ötesi operasyon”, sorunları çözmemiş hatta daha da derinleştirmiş, masraflar ise yine işçi ve emekçilerin sırtına yüklenmiştir.
Dün Irak’ta ne oldu ise bugün Suriye’de de o olacaktır. Bölgeye yönelik yaklaşımlar, savaşı daha da derinleştiren, emperyalistlerin ve egemenlerin çıkarları büyütmeyi değil, barışçıl ve demokratik yöntemleri hedeflemelidir. tarih bunu göstermiştir.
9. AFRİN OPERASYONU İLE AKP GENÇLİĞE NE VAAT ETMEKTEDİR?
Görünen köy kılavuz istemez. Afrin operasyonu ve yeni savaş hamleleri devam edecek olursa, daha fazla kayıp olacak. Zaten her fırsatta hassas olduğu ifade edilen milli ekonomimizde (!) savaşa ayrılan bütçe daha da artacak, masraflar bizlerin cebinden kısalacak. Kırıntısına razı edilmeye çalışıldığımız nitelikli ve parasız eğitim, ücretsiz sağlık hizmeti yok hükmünde kalacak. Bugün dahi kaygısına düştüğümüz güvenceli yaşam, güvenceli gelecek taleplerimiz savaş cephelerine savrulacak.
Kısacası, savaş politikaları bizlere daha fazla sömürü, yağma ve ölüm, daha az hürriyet ve olanak getiriyor.
10. GENÇLİK NE YAPMALI?
Bu süreçte bizden en ön safta bu savaş politikalarını desteklememizi bekliyorlar! Niçin sermayedarların yayılma ve daha fazla sömürü emelleri için biz en önde yer alalım? Bu akla mantığa sığmayan seçeneğin karşısında ne yapacağız?
Bugün için barışı ve demokrasiyi savunmayı kabul etmek ve anlamak yetmez, geniş kesimleri de buna ikna etmeye çalışmalıyız. Birleşik bir mücadele ve talepler etrafında bir yol haritası çizmeliyiz. Ülkeyi uçuruma sürükleyen bu anlayışın önünü kesmeli, yalanlarını ortaya çıkartılmalıyız. Türkiye gençliği bu çerçevede kalıcı barışı ve demokrasiyi savunmalıdır. Tabi bu sebat isteyen bir planın çevresinde gerçekleştiğinde ancak başarılı olacaktır.