27 Şubat 2018 00:02

Binlerce ateş böceği bir araya gelirse geceyi aydınlatır

İstanbul'dan bir taşeron işçi, kadro hakkı için talep eden tüm taşeron işçilere birlikte mücadele etme ve kararlı duruş sergileme çağrısı yaptı.

Paylaş

Taşeron işçi 
İstanbul

Biri söylesin bana? Biz sahip çıkmazsak emeğimize kim verecek hakkımızı söyleyin? 

İktidar mı? Sanmam. Hakkımızı vermemek için bir gecede çıkardığı uyduruk KHK ile taşeronun yüzde 10’una belki, ancak, balon kadro dedi.

Meclisteki siyasi partiler? Hayır onlar da değil. İçlerinde hakkın yanında olan, çaba gösteren siyasileri bir tarafa koyarak söylüyorum, hayır onlar da siyasi pirim peşindeler. 

Sendikalar? Şu anki halleriyle değil... Kimi oturmuş masada satmış işçiyi, kimi masada sattığı işçinin karşılığında güç satın almış olan sendikacıların karşısında, yok olmamak için üye çoğaltma derdine düşmüş, ne şiş yansın ne kebap kafasında… Zaten öyle olmasa ‘durun bekleyin, bakalım’ demek yerine bugün, tam da şimdi lazımken işçiyle omuz omuza yan yana sahada meydanlarda mücadele ederdi sendika dediğin değil mi? 

Ne dedik:

İktidar, çizdik üstünü.

Meclisteki siyasi partiler, çizdik üstünü.

Şu anki sendikalar, çizdik üstünü.

İşçi, bir bu var elde. Olsun varsın zaten asıl güç burada.

İşçi üretendir, emeğin sahibidir, tam da bu yüzden güçlüdür. Farkına varmalıyız artık; bir durursak üretim durur, ülkenin ekonomisi durur. Biz konuşursak herkes susar. Biz emeğin alın terinin sahibiyiz. Her birimiz bu ülkenin can damarı olan kurumlarının emekçi isçileriyiz. Vatandaşın eline ulaşan mektupta, yaktığı lambada, içtiği suda, yolculuk ettiği trende uçakta vapurda, sosyal tesislerde aldığı sağlık hizmetinde, arabasını sürdüğü otobanda, tüm belediye hizmetlerinde, daha sayamadığım bir sürü yaşamsal alanda bizim alın terimiz var. Devletin bir işçi kadrosu var ise o da bize ana sütü gibi helal haktır. Dikkat edin devletin kadrosu dedim hükümetin değil. Devlet bakidir, hükümetler gelir geçer. Yaptığı haksızlıkların bedelini de er geç öder. Onlar değildir bu memleketin sahibi; memleketin sahibi halktır, işçidir. İşçinin kaderini belirleme hakkı işçidedir, hükümetlerin keyfiyetinde değil. Siyasi oyunlara kurban edilecek bir şey değildir emeğimiz ve ekmeğimiz. Bunu hatırlatacak gücünü birleştirerek harekete geçecek olan işçi sınıfıdır ve neredeyse geç kalmıştır. 

Söylemek kadar kolay değil elbette. Öncelikle şu ölü toprağını bir silkeleyip atmak gerek. Zift gibi üzerimize yapışıp kalan şu kolaycılığı kazımak gerek. ‘Bana versinler de hakkımı, gerisini boş ver’ bencilliğine, bireysel çıkarı için ayrışmayı kabullenme hainliğine düşmemek gerek. ‘Birileri uğraşıyor nasılsa ben riske girmeyeyim, yanarsa onlar yansın yok başarırlarsa zaten faydalanırım’ ahlaksız kafasını kesip atmak lazım. 

Daha bir süre önce Tekirdağ’daki 90 cam işçisinin haksız olarak işten çıkarılmasına karşı tüm cam işçilerinin, halkın da desteğini alarak patronlara ve sessiz kalan sendikaya karşı direnişe geçmeleri, akabinde sendikanın isteyerek veya değil işçilerin eylemine katılmak zorunda kalması ve bu karalı mücadele sonunda işlerine geri dönmeyi başarması... Bu onurlu işçi kardeşlerimiz bize gücümüzü hatırlattılar yeniden. Keza hak ettikleri ücreti alana kadar grev yapacaklarını açıklayan o binlerce metal işçisi kardeşimiz de aynı gücün, işçi sınıfının bir parçasıdır ve kararlı duruşları ile istediklerini almışlardır. 

Bu halkın işçi sınıfı, çok defa kenetlenerek, birleşerek bir nevi Voltran oluşturmuş, aynı safta emek hırsızlığına karşı mücadele etmiş, destanlar yazmıştır. Bir parçası olmaktan gurur duyduğum işçi sınıfına ihanet etmemek adına, çocuklarımıza bir ekmek ve emek mücadelesinin madalyasını bırakmak adına, yani onurlu insan olabilmek adına kolaycılığı reddedip bu hak mücadelesinin bir ucundan tutmak yakışır bizlere.

Birkaç ateş böceği değil belki ama binlercesi gelirse bir araya geceyi aydınlatır...

ÖNCEKİ HABER

Üniversiteden Afrin için askerlik dayatması

SONRAKİ HABER

Dr. Sezgin Tüzün: Barajsız demokrasi ittifakı için engel yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa