Nişasta bazlı şekerle savaş, Amerikan tekelleriyle savaştır
Dosyamızın bu bölümünde Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan ile 'Özelleştirmeyi kim, neden ister?' sorusunun yanıtını aradık.
Hazırlayan:
Sedat BAŞKAVAK
SUNU
Dosyamızın bu bölümünde üretici köylülerin örgütü olan Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan’dan “Özelleştirmeyi kim, neden ister?” sorusunun yanıtını istedik. DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan’dan özelleştirmeden işçilerin nasıl etkileneceğini dinledik. Ayrıca pancar şekerinin alternatifi diye gösterilen mısırdan üretilen yüksek fruktozlu mısır şekerinin, yani nişasta bazlı şekerin (NBŞ) ne olduğunu, ‘yararı ve zararı’ konularını inceledik.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini kim ya da kimler ister? Bu soruya yanıt veren Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan, “Bu sorunun cevabı 2016 yılında yapılan üretim reform paketi şeker kanunu değişikliği tartışmalarında gizlidir” sözleriyle başladı. Turan şöyle devam etti: “Nişasta bazlı şeker üreticisi olan Amerikan tekeli Cargill o dönem yaptığı açıklamada, ‘Cargill her alanda olduğu gibi şeker üretim pazarında da serbest piyasa şartlarının ve düzgün rekabetin oluşmasıyla pazarda sağlıklı büyümenin gerçekleşeceğine, bunun sonucunda da tüketicilerin fayda göreceğine inanmaktadır’ demekteydi. Bu açıklamadan, kamuya ait şeker fabrikalarının varlığının ve şeker pancarı üretiminin serbest piyasa ve rekabete engel olduğu anlıyoruz. Çünkü daha önce Cargill Türkiye Murahhas Azası Mustafa Sayınataç, ‘NBŞ’ye konan kota nedeniyle, ne kadar üretim yapılacağı belli olduğundan hem serbest piyasanın oluşmadığını hem de rekabet edemediklerini’ söylemiştir.”
EN BAŞTA CARGILL’E YARAR
Cargill’in NBŞ kotasının kaldırılmasını, kamuya ait şeker fabrikası kalmamasını ve şeker pancarı üretiminin bitirilmesini istediğini anlatan Turan, “TEKEL’in özelleştirilmesi sonucu şark tipi tütün üreten köylülerin tütünü yasaklandı ve belli bölgelerde Amerikan tipi tütün ekimi sigara şirketi tarafından dayatılan tek taraflı sözleşmeyle yapılıyor. Şeker üretimi de bu hale gelsin istiyorlar. Hem köylüye istedikleri fiyatı dayatsınlar hem de Cargill istediği kadar NBŞ üreterek, istediği fiyata satsın. Onun için özelleştirme başta Cargill olmak üzere NBŞ üreticilerine ve sonrada üç beş tarım ve sanayi şirketi patronuna yarayacaktır” diye konuştu.
NEDEN NBŞ’DE ISRAR EDİYOR?
Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan yaşanan bu süreci pancar şekerinin NBŞ’ye, üretici köylünün ise Amerikan tekellerine karşı savaşı olarak tanımladı. Cargill’in kapitalist bir işletme olarak Türkiye gibi bir ülkede -olanakları var olduğu halde- neden pancar şekeri fabrikası açmak ya da almak yerine NBŞ’de ısrar ettiğinin sorgulanması gerektiğini belirten Turan, “Eğer dertleri sadece serbest ticaret, rekabet ve para kazanmak ise bunu pancar şekeri üreterek de yapabilirler ama Cargill ısrarla NBŞ üretmek istiyor. Çünkü şeker üretip satmak değil pazara hakim olmak istiyor. Şeker fabrikaları ve pancar üretimi buna engel. Yani ülkeyi ekonomik olarak kuşatmak istiyor. ‘Tankla, topla, silahla yapmaya gerek yok. Ekonomi ve gıdaya hakim olurum böylece sessizce işgal etmiş olurum’ diyor. Amerika geçtiğimiz yıl 350 milyon ton mısır üretti ve bu dünya üretiminin yarıya yakını demek. Bu üretime rağmen ABD, kendi topraklarında NBŞ üretim kotasını yüzde 10’dan yüzde 8’e düşürdü. O zaman akla şu geliyor: NBŞ kotasını düşürmüş, ürettiği bütün mısırı etanol yapmayacağına göre bizim gibi ülkelere satacak. Hem de GDO’lu mısır. Zaten koşul da hazır Dünya Ticaret Örgütünde aldıkları karar gereği tarım ve sanayi ürünlerinin serbest ticaretini de garanti altına aldılar. Yıllar önce Amerika bu karara dayanarak satmaya çalıştığı pirince yüksek gümrük vergisini düşürmedi diye Türkiye’yi, ‘Türkiye serbest ticareti engelliyor’ diyerek Dünya Ticaret Örgütüne şikayet etmişti” dedi.
EY AMERİKA DENECEKSE...
“Ey Amerika denecekse buna denmelidir” diyen Turan, şunları söyledi: “Ama yöneticiler bu konuda sessiz. Ülke toprakları ve tarımı Amerikan tarım tekelleri tarafından işgal ediliyor, hükümette özelleştirmelerle bunun yolunu döşüyor. Sonuç olarak şunu söyleyelim şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu ülke şeker üretim politikaları zamanla NBŞ’ciler tarafından belirlenirken, şeker pancarı destek ve alım fiyatları düşürülecek, üretim alanları daralacak. Pancar ve pancar şekeri üretimi kamu desteğini kaybettiği için yalnız kalan üretici kooperatiflerine ait fabrikalar da ya FİSKOBİRLİK gibi işlevsizleşerek, yok olacak ya da ayakta kalabilenler tamamen özel şirket gibi çalışacak. Yine olan üretici köylüye olacak.”
ÖZELLEŞTİRMENİN SONUÇLARI YIKIM OLACAKTIR
“Asıl hedef kamusal üretimi yok ederken yerli ve yabancı tekellere yeni kâr alanları açmak” diyen DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, özelleştirmelerin hem işçiler hem de şeker pancarı üreticileri için yıkım olacağını belirtti. “Biz bu özelleştirmeleri Sümerbank, TEKEL ve Et Balık Kurumunda gördük. TEKEL özelleştirildi. Nerede şimdi 6 sigara fabrikası, kaçı çalışır durumda? Rakı, bira, kanyak ve şarap yapan 14 fabrikası vardı, kaçı çalışır durumda? Yaprak tütün işletmeleri ve bulunduğu il ve ilçelere katkıları hepsi elimizden uçtu gitti. Özelleştirme her türlü yıkımdır derken bundan bahsediyoruz” diye konuştu.
5 YIL ÜRETİME DEVAM EDECEKLER YA SONRA...
Özelleştirilen fabrikalarda 5 yıl üretim ve kota devam edecek şartının anlam ifade etmediğini dile getiren Aslan, devam etti: “5 yıl sonrası ne olacak o belli değil. Ülkemiz özelleştirme sonrası kapatılan, arazisi satılan fabrikalarla dolu. Özelleştirilen Et Balık Kurumunda da üretim zorunluluğu vardı. İllerde et balık kurumunu alan kişiler ayda bir, birkaç hayvan kesip tutanak tutup kesim yapıyoruz diyorlardı. TEKEL özelleştirmesi sonrası bütün sigara fabrikaları kapatıldı ve sadece Ballıca Sigara Fabrikası kaldı, o da şark tipi tütün değil Amerikan tipi tütün ekimi için sözleşme imzalatıyor. Sonuç köylünün yerli tütününü alan olmadığı gibi üretici köylü de kaçakçı muamelesi görüyor. Yani birkaç şeker fabrikasını bir şirket alır, diğerlerini kapatır ve ben pancarı şu fabrikada işleyeceğim derse ne olacak? Üretici köylüye şeker pancarı ödemelerini geciktirir ya da ödeme yerine çay şirketlerinin kuru çay verdiği gibi şeker vermeyi dayatması halinde ne olacak? Üretici köylü bu rezilliği çekmek yerine ‘Gelecek yıl ekmem’ derse zaten kota diye bir şey de kalmayacak.”
ÖZELLEŞTİRMEYE EVET DESİNLER DİYE...
Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın “Özelleştirilen fabrikalardaki işçilerin isterse şirketle anlaşabilecek ve istedikleri zaman kamuya geri dönebilecekleri gibi isteyen işçi Türk Şekere bağlı başka fabrikalara geçebilecek” sözlerini hatırlattığımız Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, işçilerin özelleştirmeye karşı çıkmamaları için aldatılmaya çalışıldığını dile getirdi. Aslan “Özelleştirilen fabrikalardaki işçiler Türk Şeker’e bağlı başka bir fabrikaya geçecek tamam ama o fabrikaların akıbeti ne olacak? Ülke geneli bir direnişe dönüşmesin diye bu yönteme başvuruyorlar. Bir diğer konuda özelleştirilen fabrikalarda patronların ilk yaptığı şey işçi ücretlerini düşürmek ve çalışma koşullarını ağırlaştırmak oluyor” diye konuştu.
İstendiği zaman kamuya geçiş hakkının da aldatmaca olduğunu anlatan Aslan, şunları söyledi: “Çünkü özel şirketten yeniden kamuya dönen işçi aynı haklarla kamuya dönemeyecek ve yeni giren işçi olarak kabul edilecektir. Bugün, ‘Kadroya geçiriyoruz’ dedikleri işçiye bile kamudaki kadrolu işçilere eşit ücret yerine, taşeronda aldıkları ücreti dayatan hükümet yeniden kamuya dönmek isteyen şeker işçisine de aynı akıbeti dayatacak. Sivas Demir Çelik Fabrikası gibi geçmişte bunun örnekleri var.”
NBŞ’NİN İNSAN SAĞLIĞINA ZARARLARI
Ülkemizde bilinen adıyla Nişasta Bazlı Şekere (NBŞ) mısır şurubu veya yüksek fruktozlu mısır şurubu da denilmektedir. Çay şekeri ya da “beyaz şeker” olarak bilinen sakaroza alternatif üretilen endüstride ve gıda üretiminde kullanılan sıvı tatlandırıcıdır. Sıvı olması nedeniyle kimi gıdalarda kristalleşme ve şekerlenme görüntüsüne yol açmadığı için başta yapay bal üretimi ve pek çok gıdada tercih edilmektedir. Bu nedenle de en çok gazlı ve meyveli içecekler, çikolata, kek, şekerleme, reçel, marmelat ve jöle gibi pek çok işlenmiş gıdada kullanılmasının yanı sıra baklava, künefe, unlu mamuller, ketçap, mayonez, hazır çorba ve bebek mamalarında da NBŞ kullanılmaktadır.
NBŞ üretiminin toplam şeker üretimindeki payı AB ülkelerinde ortalama yüzde 2 olarak belirlenmiştir. AB pancar şekeri üretiminde birinci ve ikinci sırayı paylaşan Fransa’da yüzde 0.42, Almanya’da ise yüzde 0.89’dur. Bu arada toplam şeker üretiminde yüzde 1 bile NBŞ üretimine izin vermeyen ve dünya çikolata üretiminde söz sahibi olan Almanya 2010 yılında şekerli ve çikolatalı ürün ihracatında yaklaşık 5 milyar dolarla birinci, Belçika ise 3 milyar dolarla ikinci sıradadır. Türkiye’de 2001 yılında çıkarılan şeker yasası ile ülke şeker üretiminin yüzde 10 NBŞ kotası olarak belirlenmişse de bakanlar kuruluna kotayı yüzde 50 artırma yetkisi verilmiş ve bu nedenle de ülkemizde NBŞ kotası her yıl artmıştır.
Şeker-İş Sendikası verilerine göre 2002-2003 kampanya döneminde 234 bin ton olarak belirlenen NBŞ kotası daha ilk yılda 394 bin ton olarak gerçekleşmiş. 2015-2016 kampanya döneminde 617 bin ton üretilmiş ve NBŞ üreticilerinin kota, sınırlama hiçbir engeli tanımayacakları ortaya konulmuştur.
NBŞ olan mısır şurubu kökenli fruktozun önde gelen sakıncası sindirim sistemi yoluyla hızla emilemiyor, ani ve aşırı bir insülin salgısına yol açtığı belirtiliyor. Doyma hissini geciktirdiği için daha çok tüketime neden olduğu ve acıkma hissini öne çektiği içinde daha hızlı acıkarak yine bir şeyler yeme hissi oluşturduğu belirtilmektedir. Bu nedenle de vücuda alınan fruktoz yağa dönüşerek şişmanlamaya sebep olmaktadır. İç organlarda yağlanmaya sebep olan fruktozun yani NBŞ’nin siroz, karaciğer kanseri, kalp damar hastalığından kaynaklı inme ve birçok kronik hastalığa sebep olduğu belirtiliyor. NBŞ’li gıda tüketimi ile “gut” hastalığının yükselişinde de bir paralellik görülüyor. ABD’de yapılan bir araştırmada 20 NBŞ’nin 9’unda Cıva izine rastlanmış. Bu nedenle NBŞ ile cıvanın da insan vücuduna girdiği belirtilmektedir.
NBŞ mısırdan, mısır ise GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizmalar) tohumlardan üretilmektedir. 1 milyar tonluk dünya mısır üretiminin 361 milyon tonunu üreten ABD’nin ürettiği mısırın GDO’lu olduğu düşünüldüğünde, GDO’nun tüm zararlı etkilerine de maruz kaldığımızı söyleyebiliriz.
KAMU, 30 KAT DAHA FAZLA İSTİHDAM SAĞLIYOR
Cargill, şeker pancarının çok su tükettiği, şeker pancarının depolama olanağının olmadığı, mısırın daha çok sektörde kullanıldığı gibi sunumlar yaparak şeker üretiminin mısırdan yapılarak şeker pancarı üretiminin azaltılması ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesini istiyor. Bu taleplerini içeren raporlarında 350 bin tonluk üretimiyle 600 kişilik istihdam sağladığıyla övünüyor. Oysa Türkşeker 25 fabrikasında onun 4 katı şeker üretiyor, 5 bin 178 kadrolu işçi, 2 bin 754 geçici işçi, 10 bin üzerinde de taşeron işçi olmak üzere yaklaşık 18 bin işçi çalıştırarak 30 kat daha fazla istihdam sağlıyor.
CARGILL’İN YILLIK KÂRI 120 MİLYAR DOLAR
Ülkemizde kota kapsamında mısırdan NBŞ üretimi 5 şirket tarafından yapılıyor. 2016-2017 yılı kotası kapsamında NBŞ’nin yüzde 60’ı Cargill ve ortağı Pendik Nişasta Sanayi (PNS) tarafından, yüzde 31’i Amylum Nişasta AŞ, yüzde 6.4’ü Tat Nişasta AŞ ve yüzde 4.5’i ise Sunar Mısır Entegre AŞ tarafından üretiliyor. Cargill’i tartıştıran şeker konusunda, diğer nişasta şirketlerinin temsilcisi olarak konuşmasıdır.
Amerika merkezli Cargill’in kuruluşu 1865 yılına dayanıyor. 63 ülkede 138 bin çalışanı olan Cargill’in sadece 2011 yılı kârı 119.5 milyar dolar. Bu rakamlar bile Amerikan tekelinin dünya mısır üretimindeki çabası ve buna bağlı olarak GDO’nun hayatımıza sokulmasında ne kadar etkili bir şirket olduğunu anlayabiliriz.
Hakkında “Kim bu Cargill”, “Cargill devleti” diye yazılar yazılan şirket için kanun düzenlemesi bile yapıldı. Danıştayda tarım arazileri üzerine kanuna aykırı yapılan tesislerin kapatılması kararı verildiğinde, dönemin Başbakanı Erdoğan, ABD gezisinde Cargill temsilcileri ile görüştü ve sorunun çözülmesi talimatını verdi. Eski Danışman, Yeni Varlık Fonu Yönetim Kurul Üyesi Yiğit Bulut, 22 Kasım 2006 tarihli Radikal’deki yazısında, başbakanlıktaki bir toplantıda Cargill temsilcisinin Müsteşar Yardımcısı ve Tarım Bakanlığı yetkililerine talimatlar verdiğini yazmıştı. Bu talimata istinaden 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu geçici 1. maddesi yeniden düzenlenerek, tarım arazileri üzerine 11 Ekim 2004 öncesi bina, tesis yapanların metrekaresine 5 TL ödeme şartıyla tesislerin kalmasına izin verilmesi yönünde düzenleme yapıldığını aktardığı yazısına “Cargill devleti” başlığını atmıştı. Cargill, Sorunları çözülsün diye Amerika’dan Başkan Bush’u ülkemize aracı olarak gönderecek kadar emperyalizmin önemli tekellerinden.
Faaliyetlerini mısır ve NBŞ üretimi üzerine kurmuş bu şirketler kotasız üretim istemektedirler. Bunun yolu da kamuya ait şeker fabrikalarının satılarak pancar ve pancar şekeri üretiminin kamu eliyle desteklenen bir üretim olmaktan çıkarılmasıdır. Böylece şeker piyasası saltanatına tek başına oturabilecektir. Daha 4 gün önce gazetelere düşen Cargill’in yeni yatırımlar için Marmara Bölgesinde arazi aradığı, son beş yılda yüzde 90 büyüdüğü ve nişasta üretimine yatırımları artıracağı haberleri boşuna değil.
Yarın: İşçiler ve üreticiler ne diyor?