Hayatın Sesi Televizyonu davasının üçüncü duruşması yarın
Kapatılan Hayatın Sesi davasının üçüncü duruşması yarın görülecek. Duruşmada savcının esas hakkındaki mütalaasını vermesi bekleniyor.
Kapatılan Hayatın Sesi davasının üçüncü duruşması yarın görülecek. Duruşmada savcının esas hakkındaki mütalaasını vermesi bekleniyor. Dava, Hayatın Sesi Televizyonu’nun aynı anda hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yaptığı iddiasıyla dava açılmıştı.
668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile oluştururulan bir komisyon tarafından kapatılan
Hayatın Sesi Televizyonuna açılan davanın üçüncü duruşması yarın görülecek.
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 10.55’te başlayacak davada Hayatın Sesi Genel ve Sorumlu Müdürü Gökhan Çetin, Hayatın Sesi Televizyonu Ortakları Mustafa Kara ile İsmail Gökhan Bayram yargılanıyor.
ÜÇ AYRI ÖRGÜT PORPAGANDASI İDDİASI
İddianameyi hazırlayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fahrettin Kemal Yerli, Hayatın Sesi Televizyonunun yayınında hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yapıldığını iddia ediyor. İddianameye konu olan suçlamalar arasında 10 Ekim Ankara Katliamı, 13 Mart 2016’daki Ankara Güvenpark ve 19 Mart 2016’daki Taksim Meydanı’nda yaşanan bombalı saldırılara ilişkin son dakika ve canlı yayın haberlerinde olay anına ve sonrasına ait görüntülerin yayınlanması yer alıyor.
Yerli söz konusu görüntülerin yayınlanmasını “terör örgütünün amacına hizmet eder nitelikte olduğu ve örgüt propagandası yapmak” olarak yorumlayarak Kara, Bayram ve Çetin’in 7’şer buçuk yıl hapisle cezalandırılmasını talep ediyor.
ÇETİN, KARA VE BAYRAM SAVUNMA YAPMIŞTI
30 Mayıs’taki ilk duruşmada Kara ve Bayram savunma yapmıştı. Kara, kamu hizmeti yayıncılığının gerçekleri halka aktarmaktan ibaret olduğunu belirterek “Bu yayınların tümünde insanların ölümüyle ilgili net tepkimiz vardır ve devlete yönelik eleştiriler neden bunun engellenmediği yönündedir. Tüm terör örgütlerinin propagandasını aynı anda yapmak akla aykırıdır. Sadece RTÜK şikayetlerine dayanan televizyonculuk faaliyetlerinin ağır cezaya konu olmasını doğru bulmuyorum” demişti.
Bayram da savunmasında, Hayatın Sesi Televizyonunun yayıncılık ilkelerinin istisnasız her zaman barıştan yana ve insanların öldürülmesine karşı olduğunu belirterek, toplamda farklı terör örgütlerinin propagandasını yapmanın akla aykırı olduğunu ifade etmişti.
7 Kasım’da görülen 2’inci duruşmada savunma yapan Çetin, Hayatın Sesi Televizyonunun kapatılmasının ardından hazırlanan iddianamenin kapatmaya gerekçe üretmek amacı taşıdığını dile getirdi. Hayatın Sesi Televizyonunun yayın hayatı boyunca kandan ve savaştan yana değil, barıştan yana bir yayın politikası izlediğinin altını çizen Çetin, “İddianamede suçlamalara konu olan görüntüler sıcak ve anlık görüntülerden ibaret. Ankara’da yaşanan terör saldırısında bir vatandaşın tepkisi ile Cizre’de yaşananlarla ilgili Cudi mahallesindeki vatandaşlarla yapılan röportajların televizyondaki bir programda izleyicilere aktarılması da iddianamedeki suçlamalardan. Barışı ve ölümlerin olmamasını savunmak genelde ‘terör örgütü propagandası’ ile eş değer görülüyor” dedi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fahrettin Kemal Yerli’nin hazırladığı iddianamedeki suçlamalar şu şekilde:
* “…Irak’ta Şii milisler tarafından kaçırılan 18 Türk işçinin internette yayınlanan görüntülerine ilişkin hazırlanan haberle DEAŞ’ın korkutucu özelliklerini yansıttığı ve dolaylı olarak örgütün amacına hizmet eder şekilde haber sunumu yapılmak suretiyle terör örgütü propagandası yapmak…”
* “… 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde meydana gelen ve çok sayıda vatandaşımızın ölümü ve yaralanması ile sonuçlanan terör saldırısına ilişkin Başbakanlığın geçici yayın yasağı getirmesine karşılık anılan yayın kuruluşu tarafından gerçekleştirilen terör saldırısından sonra gün boyunca özel yayın adı altında söz konusu terör saldırısı ve sonrası yaşanan olayların kimi zaman haber formatında, kimi zaman ise stüdyo konuklarının analizleri ile ekranlara getirildiği…”
* “…13 Mart 2016 tarihli şüphelilerin sorumlusu olduğu yayıncı kuruluşun ana haber bülteninin incelenmesinde; Ankara Güven Park yakınında meydana gelen patlamanın verildiği, İstanbul Taksim’de 19 Mart 2016 tarihinde meydana gelen patlama olayı ile ilgili olarak özel yayın yapıldığı, ancak saat 11:38’de alınan görüntülerin hiçbir editoryal denetime tabi tutulamadan ekranlara yansıtıldığı, Vali’nin güvenlik sıkıntısı yok demesine rağmen böyle bir olayın meydana geldiğinin ifade edildiği, böylece terör örgütü propagandasının yapıldığı…”
* “…Cizre’de sokağa çıkma yasağının sona ermesinden sonra yapılan röportaj ve görüntülere yer verildiği, teröre ve teröristlere karşı yürütülen operasyonların PKK terör örgütünün yaptıkları aktarılmaksızın sivil halka yönelik operasyonlar şeklinde sunularak terör örgütünün amacına hizmet eder nitelikte olduğu kanaatine varılarak terör örgütü propagandası yapmak suçunun işlediğinin ortaya çıktığı…”
* “…bu tür olayların verilirken terörün ve terör örgütünün amacına hizmet eder şekilde davranmayarak kamu hizmeti yayıncılığı anlayışının taşınması gerekeceği, ancak şüphelilerin sorumlusu oldukları yayıncı kuruluşun terör saldırı sonrası yaşanan panik ve kargaşa ortamını bütün çıplaklığıyla ekrana taşıyarak terör örgütünün bu amacına hizmet ettiği, bir başka deyişle terör örgütü propagandası yaptığının tespit edildiği…” (MEDYA SERVİSİ)